WASHINGTON —
Dünya ciddi bir mülteci krizi yaşıyor. Çatışma bölgelerinden kaçanların sayısı her geçen gün artıyor. Suriye’de üç yıldır süren iç savaş yüzünden 130 bine yakın Suriyeli hayatını kaybetti, iki milyondan fazla kişi mülteci oldu. Birleşmiş Milletler 2014’te bu sayının dört milyona çıkacağını tahmin ediyor. Hülya Polat, mülteci kamplarındaki incelemelerini tamamlayarak Washington’a dönen İnsan Hakları Gözlem Örgütü Mülteci Programı Direktörü Bill Frelick’le konuştu.
Hülya Polat - İnsan Hakları Gözlem Örgütü Mülteciler Programı Direktörü Bill Frelick’le önce dünyadaki mülteci tablosuna bakıyoruz. 2013 mülteciler için kötü bir yıl oldu. 2014’ten beklentiler neler?
Bill Frelick - Durum gerçekten çok kötü. Bütün dünyada, örneğin Afrika’da Somali’de mülteci sayısı artmaya devam ediyor. Kenya’da Sudan’da yeni mülteci sorunları yaşanıyor. Orta Afrika Cumhuriyeti’nde aynı şekilde. Burma’da da mülteci sorunu devam ediyor. Ancak şu an en sorunlu bölge Ortadoğu özellikle de iki milyon kişinin mülteci olarak komşu ülkelere dağıldığı Suriye ciddi bir sorun oluşturuyor. Suriye’de 6 milyonun üstünde de ülke içinde yerlerinden olmuş Suriyeli var. Üstelik Irak, Afganistan hala başka ülkelere mülteci gönderen ülkeler olmayı sürdürüyor. Mülteci kabul eden ülkelerin üzerinde dev bir yük oluştuğuna tanık oluyoruz. Dünya daha önce benzeri görülmemiş bir mülteci krizi yaşıyor.
Hülya Polat - Suriyeli mülteciler üzerinde duralım. Bulgaristan’dan yeni döndünüz. Avrupa’da, Bulgaristan’da örneğin şu an kaç Suriyeli mülteci var? Avrupa Birliği ile Türkiye arasında 2013 sonunda imzalanan geri kabul anlaşması bu mültecileri nasıl etkileyecek?
Bill Frelick - Türkiye, Ürdün’ ve Lübnan’daki mülteci sayısıyla kıyaslayınca Avrupa’daki sayı oldukça az. Avrupa Birliği ülkelerinde 57 bin civarında Suriyeli mülteci var. Bulgaristan’da 10 bin mülteci barınıyor. Bunlar, Türkiye’deki 700 bin, Lübnan’daki bir milyon, Ürdün’deki 600 bin mülteciye bakınca çok küçük sayılar. Bulgaristan günde bin kadar mülteci alıyordu, birdenbire sayı 10 bine çıkıncı çok zorlandı. Bulganistan Avrupa Birliği’nin en yoksul ülkesi. Mülteciler için de diğer Avrupa Birliği ülkelerinden hemen hiç yardım görmedi. Kamplarda gördüğüm manzara korkunçtu. Mülteciler perceresi, kapısı olmayan terkedilmiş evlerde, yapımı bitmemiş inşaatlarda, soğuk kış koşullarında yaşam mücadelesi veriyor. Yiyecek yok, ısıtma yok. Avrupa, Avrupa standartları diye düşündüğünüzde içinde bulundukları koşullar son derece kötü. Hiçbir şekilde kabul edilemez koşullardan sözediyoruz.
Hülya Polat - Anlaşma, Bulgaristan gibi AB üyesi ülkelerdeki Suriyeli mültecilerin Türkiye’ye dönmesini öngörüyor. Türkiye’de söylediğiniz gibi şu an 700 bin mülteci var. Onlar da zor koşullarda yaşıyor. Bu durum, mültecileri nasıl etkileyecek?
Bill Frelick - Bulgaristan’dayken tam Türkiye sınırındaki mülteci dağıtım merkezinin çok düzenli çalıştığına tanık oldum. Bir hafta öncesine kadar tamamiyle dolu olan merkezin-ki bir basketbol sahası büyüklüğündeydi- tümüyle boşaldığını gördüm. Geride kirli battaniyeler, kırık yataklar kalmıştı. Kasım ortalarına kadar açık olan sınır, kapatılmış ve mülteciler geri gönderilmişti. Avrupa bunu Türkiye’yle işbirliği içinde gerçekleştirmişti. Burada yine ciddi bir sorun olan yük paylaşımıyla karşı karşıyayız. Avrupa, Avrupa Birliği mülteciler için üstlenmesi gerektiği kadar yük üstleniyor mu? Yoksa zaten 700 bin mülteci barındıran Türkiye Avrupa Birliği üyeliği yolunda ilerlemek için geri gönderilecek mültecilerin yükünü üstlenmek zorunda bırakılıyor.
Hülya Polat - İnsan Hakları Gözlem Örgütü olarak, Avrupa’nın, Avrupa Birliği ülkelerinin mültecilerin yükünü yeterince üstlenmediğini mi düşünüyorsunuz?
Bill Frelick - İncelemelerimde vardığım ilk sonuç bu oldu. İnsanları bu aşamada geldikleri ülkeyle geri göndermek zaten baskı altında olan bu kişilere daha çok kötülük etmek anlamına geliyor. Suriye’de iç savaş devam ederken ülke içinde onbinlerce kişi yerlerinden olmuşken ve onbinlercesi de Türkiye sınırına yığılmışken, Türkiye sınırda kontrolu ve düzeni sağlamaya çalışırken bunu yapmak doğru değil. Türkiye üzerindeki baskılar zaten çok büyük. Avrupa Birliği ve Bulgaristan da bu baskıyı daha da arttırınca insani açıdan çok travmatik bir sorunla karşı karşıya kalındı. Geri dönmeye zorlanan mültecilerin gidecek yeri kalmadı.
Hülya Polat - Genel olarak bütün Suriyeli mültecilerin durumunu gözden geçirelim. Türkiye’de, Lübnan’da, Ürdün’de, Irak’ta ve diğer ülkelerde kamplarda yaşayan mültecilerin sıkıntılarını hafifletmek için 2014’te ne yapılması gerekiyor? En acil ihtiyaçları neler mültecilerin?
Bill Frelick - Çok acil ihtiyaçları var. En temel ihtiyaçlardan söz ediyoruz. En başta barınak sorunu var. Kalacak yer, battaniye, yiyecek. Bunlar kamplardaki Suriyeliler’in ihtiyacı. Suriye içinde yerlerinden olanlardan bahsetmiyoruz. Suriye içinde yardım kuruluşları ihtiyacı olanlara ulaşamıyor bile. Birçok bölgede açlık var. İnsani yardım sorunu, kaynak sorunu, yardım ulaştırma sorunu çok ciddi boyutta. En önemlisi de bu insanların sınırı geçip güvenli bir yere gidip gidemeyecekleri. Komşu ülkelerin hemen hepsi zaten çok sayıda mülteci almış durumda. Bu da kendi güvenlikleri, demokrafik durumları ve ekonomileri için çok büyük bir yük oluşturuyor. Ayrıca bu kişiler ölümler gördü, yakınlarını kaybetti, evlerinden, hayatlarından oldu. Amerika’nın Avrupa’nın, bütün uluslararası toplumun mülteci alan ülkelere çok daha fazla yardım yapması, kaynak sağlaması şart. Özellikle de Türkiye, Irak, Ürdün, Lübnan’a, sınırlarını açık tutmaları ve mültecilerin güvenli topraklara geçebilmesi için. Bu kişilerin birçoğunun Almanya’da Avrupa ülkelerinden birçoğunda, Amerika’da yakınları var. Onların işlemlerinin hızlandırılması gerekiyor.
Hülya Polat -İnsani yardıma ek olarak mülteciler için neler yapılabilir? Sınırların açılması, yardımın ulaştırılmasının yanısıra yapılması gereken başka neler var?
Bill Frelick - Elbette önce Suriye’deki çatışmanın, sorunun kaynağına inmek gerekiyor. Çarpışmaların durması, sorunun çözümlenmesi şart. Suriye içinde yaşayan halkın güvenliğinin sağlanması, hayatlarının normale döneceği yolunda umutlandırılması gerekiyor. En önemlisi soruna çözüm bulunması. Sorunun daha da devam etmesi, Suriye için olmadığı gibi, Ürdün, Lübnan ve Türkiye için de iyi değil. Ülkelerinden kaçan ve hayatları tehlikede olan Suriyeliler’i geri çevirmemek de çok önemli. Uluslararası toplumun da Türkiye, Lübnan, Ürdün ve mülteci barındıran ülkelere çok daha büyük bir destek sağlaması şart. Mültecilerin içinde bulunduğu koşullara ülke bazında bakmak gerekiyor. Sert kış koşullarında çok zor şartlarda yaşıyorlar. Birleşmiş milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, Uluslararası Kızılhaç, ve diğer yardım kuruluşlarının çalışmalarını takdir ediyorum ancak uluslararası topluluğun sağladığı yardım çok yetersiz. Bence sınıfta kaldılar.
Hülya Polat - Suriye konusunda toplanacak uluslararası konferansın çatışmaları durduracağı konusunda umutlu musunuz?
Bill Frelick - Keşke umutlu olabilseydim. Doğrusunu söylemek gerekirse soruna bu aşamada siyasi bir çözüm bulunacağına inanmak zor. İyimser olmak isterdim ama savaşan taraflar birbirlerinden çok uzak görünüyor. Ayrıca muhalefet grupları arasında da çok farklı düşünenler var, çok bölünmüş durumdalar. Bu yüzden yakın bir zamanda siyasi çözüm olacağını düşünmüyorum.
Hülya Polat - İnsan Hakları Gözlem Örgütü’nde mülteciler konusunda çok uzun zamandır çalışıyorsunuz. Gittiğiniz Suriyeli mülteci kamplarında nelere tanık oldunuz?
Bill Frelick - Lübnan’da en büyük ihtiyaç sağlık hizmeti ve barınak. Ürdün’de mültecilere yerel destek sağlanması sorunu var. Çalışıp yaşayabilecekleri imkanlar çok sınırlı. Türkiye’ye Ocak’ta gideceğim. Türkiye mülteciler için çok imkan sağladı. Kamplar kurdu, ayrıca çeşitli kentlerde yaşamlarını sürdürmelerine imkan verdi. Yine de çok büyük kaynağa ihtiyaç var. BirleşmişMilletler’in bütün çağrılarına rağmen yeterli yardım toplanamadı. Aslında bu da benzeri görülmemiş büyüklükte bir mülteci sorunu.
Hülya Polat - Mülteciler gelecekten umutlu mu? Konuştuğunuz Suriyeliler size neler anlattı? Sorunlarına çözüm bulunacağı konusunda iyimserler mi? Ülkelerine geri dönebileceklerini düşünüyorlar mı?
Bill Frelick - Son birkaç hafta içinde konuştuğum Suriyeli mülteciler soğuktan donuyordu ve çok kötü durumdaydı. Çok büyük bir çaresizlik gördüm. Bir numaralı öncelikleri ısınmaktı, en büyük kaygıları ailelerini doyurmaktı. Son derece kirli, hijyenden yoksun koşullarda yaşamaktan, bir tuvaleti 80 kişiyle paylaşmak zorunda kalmaktan yorgun düşmüşlerdi. Temiz suları yoktu. Soğuktan titrerken ve boğazınızdan sadece iki lokma yiyecek geçerken bunun ötesini düşünmeniz imkansız. Çocuklarınız ağlarken ve acı çekerken acil ihtiyaçların dışında başka birşey düşünmeniz zor. Ciddi travma geçiren kişilerle konuştum. Suriye’de iyi bir yaşamları olan, rahat koşullardan gelen insanlardı bunlar.Evleri bombalanmış, herşeylerini kaybetmişlerdi. Yasadışı yollarla sınırları geçip kamplara ulaşmışlardı. Yasadışı bir durumda olmanın travması, güvenlik kaygıları, geri gönderilme korkusuyla yaşadıkları travra gerçekten çok derin izler bırakmış. Korkunç bir stres yaşıyorlar. Bu insanların psikolojik ihtiyaçları çok büyük. Şu anda temel ihtiyaçlarını karşılama, yaşamlarını sürdürme çabası içindeler, yaşadıkları travmayla ilgili yardım alamıyorlar. Kamplarda yüzlerce birlerce kişinin içinde yaşadığı koşullar salgın hastalıklara, tüberküloza çok müsait. Çocuk felci de bir tehdit. Mültecilerin çoğu sağlıksız görünüyor, çok öksürüyorlar,çok üşüyorlar. Onlarla konuşurken, ayaklarım buz tuttu. O soğukta geceyi geçirmenin, çevredeki sağlıksız havayı solumanın ne kadar zor olduğunu düşünün. Çok korkunç bir durum. Üstelik çok yüksek yaşam standartlarına sahip olan Avrupa Birliği ülkelerdinde insanları bu kadar zor koşullarda yaşıyor olması kabul edilemez bir durum.
Hülya Polat - O zaman 2013’ün mülteciler için kötü geçtiğini, 2014’ün de çok parlak görünmediğini söylemek mümkün.
Bill Frelick - Karamsar görünmek istemem ama ne yazık durum bu. Ancak önümüzde çok zor günler var.
Hülya Polat - İnsan Hakları Gözlem Örgütü Mülteciler Programı Direktörü Bill Frelick’le önce dünyadaki mülteci tablosuna bakıyoruz. 2013 mülteciler için kötü bir yıl oldu. 2014’ten beklentiler neler?
Bill Frelick - Durum gerçekten çok kötü. Bütün dünyada, örneğin Afrika’da Somali’de mülteci sayısı artmaya devam ediyor. Kenya’da Sudan’da yeni mülteci sorunları yaşanıyor. Orta Afrika Cumhuriyeti’nde aynı şekilde. Burma’da da mülteci sorunu devam ediyor. Ancak şu an en sorunlu bölge Ortadoğu özellikle de iki milyon kişinin mülteci olarak komşu ülkelere dağıldığı Suriye ciddi bir sorun oluşturuyor. Suriye’de 6 milyonun üstünde de ülke içinde yerlerinden olmuş Suriyeli var. Üstelik Irak, Afganistan hala başka ülkelere mülteci gönderen ülkeler olmayı sürdürüyor. Mülteci kabul eden ülkelerin üzerinde dev bir yük oluştuğuna tanık oluyoruz. Dünya daha önce benzeri görülmemiş bir mülteci krizi yaşıyor.
Hülya Polat - Suriyeli mülteciler üzerinde duralım. Bulgaristan’dan yeni döndünüz. Avrupa’da, Bulgaristan’da örneğin şu an kaç Suriyeli mülteci var? Avrupa Birliği ile Türkiye arasında 2013 sonunda imzalanan geri kabul anlaşması bu mültecileri nasıl etkileyecek?
Bill Frelick - Türkiye, Ürdün’ ve Lübnan’daki mülteci sayısıyla kıyaslayınca Avrupa’daki sayı oldukça az. Avrupa Birliği ülkelerinde 57 bin civarında Suriyeli mülteci var. Bulgaristan’da 10 bin mülteci barınıyor. Bunlar, Türkiye’deki 700 bin, Lübnan’daki bir milyon, Ürdün’deki 600 bin mülteciye bakınca çok küçük sayılar. Bulgaristan günde bin kadar mülteci alıyordu, birdenbire sayı 10 bine çıkıncı çok zorlandı. Bulganistan Avrupa Birliği’nin en yoksul ülkesi. Mülteciler için de diğer Avrupa Birliği ülkelerinden hemen hiç yardım görmedi. Kamplarda gördüğüm manzara korkunçtu. Mülteciler perceresi, kapısı olmayan terkedilmiş evlerde, yapımı bitmemiş inşaatlarda, soğuk kış koşullarında yaşam mücadelesi veriyor. Yiyecek yok, ısıtma yok. Avrupa, Avrupa standartları diye düşündüğünüzde içinde bulundukları koşullar son derece kötü. Hiçbir şekilde kabul edilemez koşullardan sözediyoruz.
Hülya Polat - Anlaşma, Bulgaristan gibi AB üyesi ülkelerdeki Suriyeli mültecilerin Türkiye’ye dönmesini öngörüyor. Türkiye’de söylediğiniz gibi şu an 700 bin mülteci var. Onlar da zor koşullarda yaşıyor. Bu durum, mültecileri nasıl etkileyecek?
Bill Frelick - Bulgaristan’dayken tam Türkiye sınırındaki mülteci dağıtım merkezinin çok düzenli çalıştığına tanık oldum. Bir hafta öncesine kadar tamamiyle dolu olan merkezin-ki bir basketbol sahası büyüklüğündeydi- tümüyle boşaldığını gördüm. Geride kirli battaniyeler, kırık yataklar kalmıştı. Kasım ortalarına kadar açık olan sınır, kapatılmış ve mülteciler geri gönderilmişti. Avrupa bunu Türkiye’yle işbirliği içinde gerçekleştirmişti. Burada yine ciddi bir sorun olan yük paylaşımıyla karşı karşıyayız. Avrupa, Avrupa Birliği mülteciler için üstlenmesi gerektiği kadar yük üstleniyor mu? Yoksa zaten 700 bin mülteci barındıran Türkiye Avrupa Birliği üyeliği yolunda ilerlemek için geri gönderilecek mültecilerin yükünü üstlenmek zorunda bırakılıyor.
Hülya Polat - İnsan Hakları Gözlem Örgütü olarak, Avrupa’nın, Avrupa Birliği ülkelerinin mültecilerin yükünü yeterince üstlenmediğini mi düşünüyorsunuz?
Bill Frelick - İncelemelerimde vardığım ilk sonuç bu oldu. İnsanları bu aşamada geldikleri ülkeyle geri göndermek zaten baskı altında olan bu kişilere daha çok kötülük etmek anlamına geliyor. Suriye’de iç savaş devam ederken ülke içinde onbinlerce kişi yerlerinden olmuşken ve onbinlercesi de Türkiye sınırına yığılmışken, Türkiye sınırda kontrolu ve düzeni sağlamaya çalışırken bunu yapmak doğru değil. Türkiye üzerindeki baskılar zaten çok büyük. Avrupa Birliği ve Bulgaristan da bu baskıyı daha da arttırınca insani açıdan çok travmatik bir sorunla karşı karşıya kalındı. Geri dönmeye zorlanan mültecilerin gidecek yeri kalmadı.
Hülya Polat - Genel olarak bütün Suriyeli mültecilerin durumunu gözden geçirelim. Türkiye’de, Lübnan’da, Ürdün’de, Irak’ta ve diğer ülkelerde kamplarda yaşayan mültecilerin sıkıntılarını hafifletmek için 2014’te ne yapılması gerekiyor? En acil ihtiyaçları neler mültecilerin?
Bill Frelick - Çok acil ihtiyaçları var. En temel ihtiyaçlardan söz ediyoruz. En başta barınak sorunu var. Kalacak yer, battaniye, yiyecek. Bunlar kamplardaki Suriyeliler’in ihtiyacı. Suriye içinde yerlerinden olanlardan bahsetmiyoruz. Suriye içinde yardım kuruluşları ihtiyacı olanlara ulaşamıyor bile. Birçok bölgede açlık var. İnsani yardım sorunu, kaynak sorunu, yardım ulaştırma sorunu çok ciddi boyutta. En önemlisi de bu insanların sınırı geçip güvenli bir yere gidip gidemeyecekleri. Komşu ülkelerin hemen hepsi zaten çok sayıda mülteci almış durumda. Bu da kendi güvenlikleri, demokrafik durumları ve ekonomileri için çok büyük bir yük oluşturuyor. Ayrıca bu kişiler ölümler gördü, yakınlarını kaybetti, evlerinden, hayatlarından oldu. Amerika’nın Avrupa’nın, bütün uluslararası toplumun mülteci alan ülkelere çok daha fazla yardım yapması, kaynak sağlaması şart. Özellikle de Türkiye, Irak, Ürdün, Lübnan’a, sınırlarını açık tutmaları ve mültecilerin güvenli topraklara geçebilmesi için. Bu kişilerin birçoğunun Almanya’da Avrupa ülkelerinden birçoğunda, Amerika’da yakınları var. Onların işlemlerinin hızlandırılması gerekiyor.
Hülya Polat -İnsani yardıma ek olarak mülteciler için neler yapılabilir? Sınırların açılması, yardımın ulaştırılmasının yanısıra yapılması gereken başka neler var?
Bill Frelick - Elbette önce Suriye’deki çatışmanın, sorunun kaynağına inmek gerekiyor. Çarpışmaların durması, sorunun çözümlenmesi şart. Suriye içinde yaşayan halkın güvenliğinin sağlanması, hayatlarının normale döneceği yolunda umutlandırılması gerekiyor. En önemlisi soruna çözüm bulunması. Sorunun daha da devam etmesi, Suriye için olmadığı gibi, Ürdün, Lübnan ve Türkiye için de iyi değil. Ülkelerinden kaçan ve hayatları tehlikede olan Suriyeliler’i geri çevirmemek de çok önemli. Uluslararası toplumun da Türkiye, Lübnan, Ürdün ve mülteci barındıran ülkelere çok daha büyük bir destek sağlaması şart. Mültecilerin içinde bulunduğu koşullara ülke bazında bakmak gerekiyor. Sert kış koşullarında çok zor şartlarda yaşıyorlar. Birleşmiş milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, Uluslararası Kızılhaç, ve diğer yardım kuruluşlarının çalışmalarını takdir ediyorum ancak uluslararası topluluğun sağladığı yardım çok yetersiz. Bence sınıfta kaldılar.
Hülya Polat - Suriye konusunda toplanacak uluslararası konferansın çatışmaları durduracağı konusunda umutlu musunuz?
Bill Frelick - Keşke umutlu olabilseydim. Doğrusunu söylemek gerekirse soruna bu aşamada siyasi bir çözüm bulunacağına inanmak zor. İyimser olmak isterdim ama savaşan taraflar birbirlerinden çok uzak görünüyor. Ayrıca muhalefet grupları arasında da çok farklı düşünenler var, çok bölünmüş durumdalar. Bu yüzden yakın bir zamanda siyasi çözüm olacağını düşünmüyorum.
Hülya Polat - İnsan Hakları Gözlem Örgütü’nde mülteciler konusunda çok uzun zamandır çalışıyorsunuz. Gittiğiniz Suriyeli mülteci kamplarında nelere tanık oldunuz?
Bill Frelick - Lübnan’da en büyük ihtiyaç sağlık hizmeti ve barınak. Ürdün’de mültecilere yerel destek sağlanması sorunu var. Çalışıp yaşayabilecekleri imkanlar çok sınırlı. Türkiye’ye Ocak’ta gideceğim. Türkiye mülteciler için çok imkan sağladı. Kamplar kurdu, ayrıca çeşitli kentlerde yaşamlarını sürdürmelerine imkan verdi. Yine de çok büyük kaynağa ihtiyaç var. BirleşmişMilletler’in bütün çağrılarına rağmen yeterli yardım toplanamadı. Aslında bu da benzeri görülmemiş büyüklükte bir mülteci sorunu.
Hülya Polat - Mülteciler gelecekten umutlu mu? Konuştuğunuz Suriyeliler size neler anlattı? Sorunlarına çözüm bulunacağı konusunda iyimserler mi? Ülkelerine geri dönebileceklerini düşünüyorlar mı?
Bill Frelick - Son birkaç hafta içinde konuştuğum Suriyeli mülteciler soğuktan donuyordu ve çok kötü durumdaydı. Çok büyük bir çaresizlik gördüm. Bir numaralı öncelikleri ısınmaktı, en büyük kaygıları ailelerini doyurmaktı. Son derece kirli, hijyenden yoksun koşullarda yaşamaktan, bir tuvaleti 80 kişiyle paylaşmak zorunda kalmaktan yorgun düşmüşlerdi. Temiz suları yoktu. Soğuktan titrerken ve boğazınızdan sadece iki lokma yiyecek geçerken bunun ötesini düşünmeniz imkansız. Çocuklarınız ağlarken ve acı çekerken acil ihtiyaçların dışında başka birşey düşünmeniz zor. Ciddi travma geçiren kişilerle konuştum. Suriye’de iyi bir yaşamları olan, rahat koşullardan gelen insanlardı bunlar.Evleri bombalanmış, herşeylerini kaybetmişlerdi. Yasadışı yollarla sınırları geçip kamplara ulaşmışlardı. Yasadışı bir durumda olmanın travması, güvenlik kaygıları, geri gönderilme korkusuyla yaşadıkları travra gerçekten çok derin izler bırakmış. Korkunç bir stres yaşıyorlar. Bu insanların psikolojik ihtiyaçları çok büyük. Şu anda temel ihtiyaçlarını karşılama, yaşamlarını sürdürme çabası içindeler, yaşadıkları travmayla ilgili yardım alamıyorlar. Kamplarda yüzlerce birlerce kişinin içinde yaşadığı koşullar salgın hastalıklara, tüberküloza çok müsait. Çocuk felci de bir tehdit. Mültecilerin çoğu sağlıksız görünüyor, çok öksürüyorlar,çok üşüyorlar. Onlarla konuşurken, ayaklarım buz tuttu. O soğukta geceyi geçirmenin, çevredeki sağlıksız havayı solumanın ne kadar zor olduğunu düşünün. Çok korkunç bir durum. Üstelik çok yüksek yaşam standartlarına sahip olan Avrupa Birliği ülkelerdinde insanları bu kadar zor koşullarda yaşıyor olması kabul edilemez bir durum.
Hülya Polat - O zaman 2013’ün mülteciler için kötü geçtiğini, 2014’ün de çok parlak görünmediğini söylemek mümkün.
Bill Frelick - Karamsar görünmek istemem ama ne yazık durum bu. Ancak önümüzde çok zor günler var.