Rusya'nın himayesinde imzalanan ateşkes anlaşması, Ermenistan'ı destekleyen Minsk Grubu üyesi Fransa'da büyük yankı buldu. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Rusya'nın hamiliğinde imzalanan ateşkes anlaşmasının ardından "Ermenistan'ın çıkarlarını koruyan kalıcı bir siyasi çözüm" için çalışılmasını istedi.
Krizin başından beri Türkiye'yi de çatışmanın içinde gören Macron, mesajında Türkiye'ye de "provokasyonlara son verme" çağrısı yaptı. Fransız uzmanlarsa, Dağlık Karabağ çatışmalarında Azerbaycan, Türkiye ve Rusya'nın kazandığını, Fransa'nınsa Suriye ve Libya krizlerinden sonra, Karabağ dosyasında da "diplomatik bir başarısızlığa" imza attığını dile getirdi.
Fransa, Türkiye’yle karşı karşıya geldiği Suriye ve Libya'nın ardından Dağlık Karabağ krizinde yeniden diplomasi masasının dışında kalmanın endişesini yaşıyor. Suriye'de Amerika'nın askerlerini çekmesiyle Türkiye'nin sınır ötesi operasyonları karşısında NATO'ya sert çıkan Macron "Suriye'de Türkiye'ye müdahale etmeyen NATO'nun beyin ölümünde" olduğunu söylemişti. Ardından Libya'da BM'nin tanımadığı General Hafter'i destekleyerek BM'nin onayladığı, Fayez El Saraç hükümetini destekleyen Türkiye’yle yine karşı karşıya geldi.
Suriye, Libya, Doğu Akdeniz ve Dağlık Karabağ
Macron ve Fransız diplomasisi, son olarak Doğu Akdeniz'de, Türkiye karşısında Yunanistan'ın ve Kıbrıs Rum kesiminin yanında yer aldı. Hatta Charles de Gaulle savaş gemisini göndererek, diyalog girişimlerini baltalamakla suçlandı. Ardından Yunanistan'a 19 Rafale savaş uçağı satan Fransa'nın Doğu Akdeniz krizindeki samimiyeti şüphe yarattı. NATO ve Almanya'nın "diyalog diplomasisi" baskın gelince taraflar masaya oturdu, Fransa, AB'den Türkiye'ye yaptırım uygulanması kararını da "şimdilik" çıkaramadı.
Son olarak Dağlık Karabağ krizinde Türkiye'nin rolüne vurgu yapan ve "300 cihatçı savaşçının Türkiye üzerinden Bakü'ye geçtiğini tespit ettiklerini" açıklayan Macron, Rusya'nın tarafları masaya oturtarak ateşkes imzalamasının ardından ABD’yle birlikte Minsk Grubu üyesi olmasına rağmen, çözüme katılamadı. Çatışmaların bir ayı tamamladığında, Dışişleri Bakanı Jean Yves le Drian "Fransa Minsk grubu üyesi olarak tarafsızlığını korumalıdır" açıklamasını yaptı. Altıncı haftaya girdiğinde, Rusya'nın, Türkiye'nin de Kafkasya'daki rolünü göz önünde bulundurarak masaya oturması ve beklenen ateşkesi sağlaması, Fransa'yı diplomatik açıdan zorlayan bir gelişme oldu.
Emmanuel Macron, Rusya himayesinde imzalanan anlaşmanın ardından yaptığı açıklamada "Dağlık Karabağ’daki Ermeni nüfusun iyi koşullarda muhafaza edilmesini, evlerinden kaçan on binlerce insanın geri dönmesini sağlayacak, kalıcı bir siyasi çözümünün parametrelerini belirlemek için, gecikmeden çalışmalara başlanmalıdır. Fransa bu zor anda Ermenistan'ın yanında yer aldığını belirtir" dedi.
Elysee Sarayı'ndan yapılan açıklamada Türkiye vurgusu yapılarak "Fransa, Türkiye'yi Dağlık Karabağ konusundaki provokasyonlarına son verme, itidal gösterme ve Minsk Grubu çerçevesinde taraflar arasında uzlaşma sağlanmasını tehlikeye sokacak bir adım atmama konusunda uyarıyor” denildi.
Açıklamada, Minsk Grubu eş başkanı rolü çerçevesinde, Dağlık Karabağ'da ateşkesi sağlamak için aktif diplomasi izleyen Macron'un Rusya’yla görüş alışverişine devam edeceği, kısa süre içinde de Azerbaycan ve Ermenistan yöneticileriyle görüşeceği vurgulandı.
Fransız Dışişleri: "Analiz ediyoruz"
Fransa Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada da Rusya, Ermenistan ve Azerbaycan arasında imzalanan ateşkes anlaşmasını "okudukları ve sonuçlarının analiz edildiği" belirtildi. Çatışmaların sona ermesinin şart olduğu ve Minsk Grubu olarak ateşkesi destekleri belirtilen açıklamada, "Bu bağlamda, Türkiye'den, bu öncelikli hedefe aykırı hiçbir şey yapmamasını istiyoruz. Bu zor zamanlarda Ermeni halkının yanındayız. Özellikle ihtiyaç duyduğu tüm insani desteği sağlayacağız. Dün açıklanan ateşkes anlaşmasının ötesinde taraflar arasında kalıcı çözümüne yönelik müzakerelerin, yeniden başlatılması gerekli olmaya devam ediyor. Fransa, AGİT Minsk Grubu eşbaşkanlığı altında burada tam rolünü oynayacak. Taraflar arasında, son haftalarda yaşanan çatışmada yerlerinden edilmiş kişilerin geri dönmesine ve Dağlık Karabağ'ın gelecekteki statüsünün tanımlanmasını sağlayacak görüşmelere gecikmeden devam etmelidir" ifadelerine yer verildi.
Fransız medyası: "Oyunun hakimi Rusya"
Ana akım Fransız medyası, Azerbaycan'ın askeri zafer kazandığı, ateşkesle de Rusya'nın Kaflaslar'daki gücünü yeniden ilan ettiği ve "bölgede oyunun kuralını belirleyen güç" olduğunu yazdı. Le Monde Gazetesi, "Hakem rolü ve Rusya'nın Kafkaslar'daki gücü geri geldi. Moskova, ateşkesin garantörü olacak. Ancak henüz Türkiye'nin rolü belli değil" ifadesini kullandı. Gazete, "İlham Aliyev'in 25 yılda diyalog yoluyla elde edilemeyen bir başarı kazandığını, Türkiye'nin Kafkaslar'da nüfuzunun arttığını ancak Karabağ dağlarının, asıl hakeminin artık Ruslar olduğunu" yazdı.
Le Figaro gazetesi "Güney Kafkasya'da oyunun ustası Putin" başlıklı analiz haberinde "Ve oyunun sonunda, bitiş düdüğünü çalan yine her zaman olduğu gibi Rusya" ifadesine yer verdi. Rusya lideri Vladimir Putin'in son haftalarda, başta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la olmak üzere, çok sayıda telefon görüşmesi yaptığına dikkat çeken Le Figaro, Rusya'nın tek başına, Türkiye’yle konuşarak savaşa son verdiğini belirtti. Gazete, Moskova Lomonossov Üniversitesi'nden Profesör Alexey Fenenko'nun "Karabağ krizini çözmek için AGİT bünyesinde oluşturulan Minsk Grubu'nun bundan sonra nasıl var olmaya devam edeceğinin bilinmediği" sözlerine de yer verdi. Gazete "Rusya'nın başarısının arkasında, Türkiye’nin gölgesinin olduğunu" da vurgulayarak, savaşı Azerbaycan'ın kazandığını, diplomatik başarının ise Rusya ve Türkiye'ye ait olduğunu yazdı.
Macron'un diplomaside 3'üncü başarısızlığı
Rusya'nın himayesinde imzalanan ateşkes anlaşması Minsk grubuna üye ve Ermenistan'ı destekleyen Fransa'da büyük yankı buldu. Savunma ve jeopolitik uzmanları Macron'un, Dağlık Karabağ'da izlediği politikaların hatalı olduğunu yazdı. Opinion Gazetesi yazarı, savunma ve jeopolitik uzmanı Jean Dominique Merchet gazetede bir makale kaleme alarak, savaşın askeri detaylarını aktardıktan sonra Fransa'nın pozisyonunu eleştirdi. Merchet, Twitter hesabından da paylaştığı 'Dağlık Karabağ: Ermenistan'ın yenilgisinin ardından askeri ve diplomatik bilanço" başlıklı yazıda "Batılılar diplomasi oyunundan çıktılar. Türkiye'ye düşman ve Ermenistan'a yakın Fransa için, bu olay Libya ve Suriye'den sonra yeni bir yenilgidir" dedi.
Suriye asıllı Fransız uzman ve Batı Ermeni Milletvekili Bassam Tahhan da Twitter hesabından, "İhanet sadece Paşinyan tarafından yapılmadı. Aynı zamanda Fransa ve hristiyan Batılı dünya tarafından da yapıldı. Fransa bu dosyada tümüyle kayıp" dedi. Bir başka tweet'inde de "Fransa uluslararası politikası nedeniyle dünyanın alay konusu oldu, bütün inandırıcılığını yitirdi" görüşünü içeren bir makalesini paylaştı.
Le Figaro'ya konuşan siyaset uzmanı Arkady Doubnov’sa "Ermeniler için bu, kötü haberin en iyisi. Ermenilerin Karabağ'ı ellerinde tutması için tek çözüm buydu. Bu ateşkes olmasaydı, Karabağ'ı kaybederlerdi. Moskova için de başka seçenek yoktu. Rusya bu savaşa giremezdi" diye konuştu.
"Macron diplomasiyi iç politika amaçları için kullanıyor"
Le Monde gazetesi ayrıca "Macron'un iç politikada kullanmak için yürüttüğü diplomasi, sınırlarını gösteriyor" başlıklı bir analize yer verdi. Macron'un Beşinci Cumhuriyet tarihinde hiçbir cumhurbaşkanından görülmemiş ölçüde dış politikayı iç politikada kullandığı belilrtilen yazıda, "Macron, iç politika hesapları için diplomatik sahneyi kullanıyor" eleştirisi yer aldı.
Macron'un sağ-sol çizgisini kırarak ve gericiler-ilericiler olarak Fransa'yı ikiye bölmeye ve yalnızca aşırı sağcı Marine Le Pen'i rakip olarak bırakmaya çalışan "tehlikeli" bir çizgi izlediği belirtilen yazıda, Macron'un dış politikadan söz ederken içerideki seçmeni hesapladığı, bunu yaparken de dışarıdaki halkların tepkisine yol açtığı, bunun en son örneğinin Müslüman dünyasında Fransa'yı protesto eden eylemler olduğu belirtildi.
Le Monde, Macron'un önce Trump ile ayrıcalıklı bir ilişki kurmak istediğini, Trump tersleyince Putin'e yaklaştığını, Putin ile de istediği ilişkiyi kuramayınca, son olarak Türkiye'ye saldırarak iç politikada pirim yapmak istediğini belirterek, şu ifadelere yer verdi:
"Gündem çatışmasının son örneği, Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye ile. Suriye'deki Kürt güçlerine saldırı, Libya'ya askeri müdahale, Doğu Akdeniz'de saldırgan eylemler, Ermenistan'a karşı savaşında Azerbaycan'a destek veren Türkiye ile diplomatik anlaşmazlıkların yükselişi. Ve ardından 'İslamcı ayrılıkçılık' ile mücadele yasası açıklamaları. Macron, 'Bugün İslam, tüm dünyada kriz yaşayan bir dindir' diyerek, tamamıyla iç politikaya oynuyor, aşırı sağın değer verdiği bir konuyu ele alıyordu. Ancak genelleme yapınca, Müslüman dünyasının tepkisini çekti. Charlie Hebdo davası, karikatürlerin yeniden yayınlanması ve başı kesilen tarih öğretmeni Samuel Paty de eş zamanlı olarak yaşandı. Ve Müslüman dünyanın bir bölümü Erdoğan'ın da demagojisiyle Fransa'ya saldırdı."
"Fransa cumhurbaşkanı yalnızca İslamcılar'ın değil, kendisini dahi çocuk olarak gören liberal Anglo-Sakson çevrelerinin de eleştirilerine hedef oldu. En prestijli Amerikan ve İngiliz medyası, Macron'un laikliğinin 'İslam karşıtı eski sömürgeci ırkçılığından' başka bir şey olmadığını yazdı. İşleri yatıştırmak için, cumhurbaşkanı, Katar kanalı El Cezire'de ve Anglo-Sakson entellektüel elitlerinin adresi Financial Times'a yazdığı bir mektupta açıklamak zorunda kaldı. Üçgen diplomasinin sınırları, eski moda diplomasinin de erdemleri vardır."