Fransa’nın başkenti Paris’in kuzey banliyösü Nanterre’de, polis kontrolü sırasında 17 yaşındaki Nahel adlı gencin yaşamını yitirmesi, Paris’in banliyölerinden başlayıp tüm ülkeye yayılan bir isyanın ilk kıvılcımını çaktı.
Polisin ehliyetsiz araba kullanan genç Nahel’i öldürmesinin ardından başlayan isyanlar, 4 gecedir büyüyerek devam ediyor. Hükümetin ya da yetkililerin hiçbir çağrısı, gençlerin öfkesini dindirmeye yetmiyor.
Your browser doesn’t support HTML5
Soyadını vermeden VOA Türkçe’ye konuşmayı kabul eden Tunus kökenli Afif, gençlerin bu sefer hiç olmadığı kadar öfkeli olduğunu belirtti. Bilgisayar alanında danışman olarak çalıştığını belirten Afif, polis tarafından öldürülen Nahel’in, trajik hikayesiyle kendi yaşamını özdeşleştirdiğini söylüyor.
“Bu benim de kişisel hikayem”
Afif, “Nahel’in annesi beyaz yürüyüşte açıkladı, oğlunu tek başına büyütmüş, bu hayatta yalnızca ikisi var. Bu benim de kişisel hikayem. Eğer benim annem beni böyle görürse yıkılır. Burada yapmamız gereken ilk şey anneye destek vermek. Bu yürüyüşe bu nedenle katıldık. Ama ikinci olarak adalet istiyoruz. Bıktık artık polisin bu aşırı davranışlarından, polisin korunmasından, yaptıklarının cezasız kalmasından, Arap ve siyahlara karşı sistemli bir ırkçılıktan bıktık” diyor.
“Tepemizde bir cam tavan var ve onu kıramıyoruz”
Afif, her yurttaş gibi eğitim aldığını ve iş yaşamına da katılarak her yurttaş gibi, topluma katkıda bulunduğu belirtiyor ancak bir türlü eşit yurttaş muamelesi görmediğini dile getiriyor: “Ben bilgisayar konusunda danışmanlık yapıyorum. Topluma katkı yapıyoruz. Ama maalesef hep yukarıda kırılması gereken camdan bir tavan var. Bir noktadan sonra ilerleyemeyiz çünkü benim adım Afif, inanın bana kurbanı oynamıyorum, bu bizim hergün yaşadığımız bir gerçek. Fransa’da ırkçılık çok güçlü ve çok derin. Ve bu, yarın çözülebilecek bir sorun değil. Neden bugün bu gençler isyan ediyor kırıyor, döküyor? Çünkü bu genç, bugün bu kafasının üstündeki camdan tavanı hissediyor”
Afif, yaşadıkları ayrımcılık sonucu kendilerini bu topluma ait hissetmediklerini de dile getirerek “Gettolaştırılmış, bir kenara konulmuş, sitelere kapatılmışız. Gerçekten, çok dürüstçe bunları söylüyorum, kurbanı oynamıyorum. Bizi düşünmüyorlar, bizimle konuşmuyorlar, bizi görmeye gelmiyorlar. İşte bu nedenle biz de bu camdan tavanın içinde kendimizi bloke olmuş hissediyoruz” sözleriyle neden bu gösterilere katıldığını açıklıyor.
Yeni nesil daha genç, daha isyankar
Nahel’in yaşamını yitirdiği Nanterre banliyösünden biraz uzakta, Paris’in en hassas banliyösü Saint Denis’ye açılan kapısı, Aubervilliers kentinde yakılan 12 otobüsün temizlenmesini seyreden gençlerden de aynı talepler yükseliyor.
Gösterilere katılan gençlerin yaş ortalaması, anne babalarının 2005’te başlattığı isyana göre daha genç. Bugün 14-18 yaş arasında olan gençler, 2005’teki büyük isyanı başlatan ailelerinden hem daha genç, hem de daha radikaller.
“Banliyö sesini ancak şiddetle duyurabiliyor”
Aubervilliers kentinde, “kale/tour” adı verilen dev sosyal konutların hemen karşısındaki otobüs parkında yanan otobüsleri izleyen 22 yaşındaki komedyen bir genç, ismi verilmeden VOA Türkçe kameralarına şiddet dolu gece yaşananları aktardı. Cezayir asıllı genç, “Ben bu mahallenin bir sakiniyim. Dün gece çok gergindi, güvenlik güçleriyle, her tarafta olaylar vardı. Herşeyin nasıl yakıldığını gördüm. Oldukça büyük hasar var. Yazık. Ama maalesef banliyödekiler seslerini ancak böyle duyurabiliyorlar” diyor.
Nahel’in öldürülme anını gösteren videoyu izlerken "derin sızı" duyduğunu belirten Cezayirli genç, “İnanılmaz geldi bana. Bu kadar ucuz, bu kadar aldırmaz bir şekilde öldürülmesi. Olanlar o kadar gerçekçi ki, şok edici bile değil, çünkü günlük yaşamda karşımıza sık çıkan bir durum. Buna karşı her yerden ses gelmeli. Soruyorum, kim böyle bir ölümü hak eder? Ehliyet sorunu nedeniyle 17 yaşında bir gencin hayatını kaybetmesi çok ağır, gerçekten kabul edilemez” diye konuşuyor.
Tam o sırada polis araçları sirenleriyle kenti inleterek geçiyor. Cezayirli genç, polisleri göstererek, “Bu sirenler hiç susmuyor. Sanırım bir hafta böyle devam eder ama eylemler sürecek. Ne olursa olsun devam edecek” diyor ve sözlerini “Bu iş burada bitmez” cümlesiyle noktalıyor.
Gençlerin polisle çatışmalarını pencerelerinden izleyen Aubervilliers kenti sakinleri ise, 4 gündür gece uyumadıklarını anlatıyor. Hava kararır kararmaz patlama sesleri ve kovalamaca başlıyor. Kent sakinleri ise hem yaşamını yitiren Nahel için üzgün, hem de olup bitenler karşısında çaresiz.
“Gözlerim yaşardı, çok üzüldüm...”
Hemen yakınlardaki Pantin camisinde ibadet etmeye alışık, 75 yaşındaki müslüman bir kent sakini, yanan otobüslere bakarken, VOA Türkçe’ye gözlemlerini anlattı: “Dün gece camiye gittim. Dönüşte 15 kadar gencin sitede koştuğunu gördüm. Yolun ortasında yanan çöp bidonlarını ve bunu gördüm (eliyle yanan otobüsleri gösteriyor). Gözlerim yaşardı, çok üzüldüm. Bu hepimizin malı, bizim toplu taşıma araçlarımız, internet elektrik kutularını bile yaktılar. Şiddet bir çözüm değil.”
Fransa’ya adım attığı tarihi tüm detaylarıyla hatırlayan Tunuslu kent sakini, “Ben bu olayların bir şeyleri değiştirebileceğine çok inanmıyorum çünkü bu tür isyanlar yıllardır sürüyor. Ben 19 Şubat 1972’de Saint Ettienne’e geldim. 84’ten yana da bu mahallede yaşıyorum. Ve bu isyanların hiçbir şeyi değiştirdiğini görmedim” diyor.
Yanan otobüslerin hemen yanındaki binada yaşayan orta yaşlı bir mahalle sakini de, şiddet dolu gecede gördüklerini, “Dün gece çatışmalar çok sıcaktı, çok şiddetliydi ve çok duman vardı. Her yerde yanık kokusu vardı. Bana kalırsa olaylar bitmedi ve bu akşam, yarın devam edecek. Bence, bu yalnızca Nahel’in ölümü değil, bir sürü şeyin birikimi. Emeklilik, Sarı Yelekliler, gencin ölümü, herşeyin bir toplamı bu isyanlar” sözleriyle aktarıyor.
Kongo’dan Fransa’ya tatile gelen bir kadın da “Olanlar çok acı veriyor. Ben Kongo’dan geldim, dün gece burada değildim. Paris’te bir oteldeydim. Bugün buraya olanları yerinde görmek için geldim. Gerçekten çok çok üzücü, yazık” sözleriyle duygularını anlatıyor.
Aubervilliers kentinde akşam olmaya yüz tutarken, mahalle sakinleri kafalarında “şiddet olaylarının tekrarlanıp tekrarlanmayacağı” sorusuyla, yavaş yavaş evlerine çekilmeye başlıyor.