WASHINGTON —
Türkiye gündeminin son haftalarına damgasını vuran rüşvet ve yolsuzluk soruşturması hukukçuları da böldü. Yargı bağımsızlığının en çok tartışılan başlık olduğu Türkiye’de yargıya müdahale edildiğini düşünen hukukçular olduğu gibi, yargının tarafsız ve bağımsız davranmadığına inanan hukukçular da var. İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Ceza Hukuku uzmanı Ersan Şen bunlardan biri.
Profesör Ersan Şen, yolsuzluk varsa bu iddiaların geciktirilmeden üzerine gidilmesi gerektiğini söylüyor. Profesör Şen, 17 Aralık’tan bugüne yaşananları şu sözlerle eleştirdi: “Ancak yargının da kendisine tanınan yetkiler dışına çıkmadan, insan hak ve hürriyetlerine bağlı kalmak suretiyle bu iddiaların üzerine gitmesi gerekirdi. Yargı basın üzerinden konuşmaz. Dağıtılan bildiriler hoş değildir.”
Aynı zamanda, soruşturma kapsamında tutuklanarak cezaevine gönderilen Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın avukatı olan Profesör Dr. Ersan Şen, Türkiye’deki yolsuzluk soruşturmasına dışarıdan bakanların, hedefin yolsuzluk iddialarının üzerine gitmek yerine bekletilen ve toplanan bilgilerin hükümetin tasfiyesi sürecinde kullanıldığını gördüklerini savundu.
“TSK’nın tasfiyesi için yargıdaki keyfiliğe göz yumuldu”
Gülen Hareketi ve AKP iktidarının 2002 yılından beri pek çok konuda birlikte hareket ettiği iddialarını doğrulayan Şen, iktidar partisinin askeri vesayeti ortadan kaldırmak için bu yolu izlemek zorunda kaldığını söylüyor. Şen’e göre, Adalet ve Kalkınma Partisi, devletin güçlerini kendi isteği dışında birilerinin yönlendirmesiyle kullanmak istemiyor.
“Adalet ve Kalkınma Partisi maalesef Türkiye’nin aslında uzak durması gereken Ortadoğu kültüründen, kabile aşiret aile yönetimleri esasından da uzak duramamış, kendisine iletilen taleplere bazen mecburen, bazen de ‘şimdilik böyle olsun’ diyerek evet demiştir. Türkiye’de hükümetin gözünü kapattığı bir yargı sorunu ve keyfi davranış vardı. Ama TSK’nın önemli personelinin tasfiyesine, darbe kültürünü önlemek anlayışı adı altında göz yumuldu. Türkiye bir hukuk devletidir ve buna paralel hiçbir güç olamaz.”
Özel Yetkili Mahkemeler Kaldırılmalı
Zıt kutuplar ve menfaatlerin bir araya geldiğini ve hukuk üzerinden bazı yaklaşımlar gösterdiğini iddia eden Profesör Şen, yanlışı yanlışla düzeltmenin hata olduğunu söyledi. Şen, Türkiye’nin yakın tarihinde çok sayıda kişinin tutuklanması ile sonuçlanan Ergenekon, Balyoz ya da Oda TV gibi davaların görüldüğü ‘Özel Yetkili Mahkemeler’in kaldırılması gerektiğini şu sözlerle savundu: “Oradaki davalara son verilmesi, Ergenekon, Şike gibi siyasi içerik taşıyan davaların, halkın güvenliğini kaybeden ÖYM’lerden alınarak olağan mahkemelere kaydırılması gerekir.”
“Türkiye’de yazılı hukuk uygulamada farklı”
Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan Profesör Şen, Türkiye’nin demokrasiyi benimseme konusunda yeterli olgunluğa ulaşamadığı eleştirisinde bulundu: “Türkiye’de yetkiyi alan yetki sınırları içerisinde kullanmıyor. Savcılarda da bu böyleydi, kollukta da. Telefon dinlemelerinin paranoyaya dönüştüğü, suç örgütü adı altında insanların yıllarca takip edildiği bir yerde hukuk, evrensel esaslara göre uygulanmıyor demektir.”
Profesör Ersan Şen, yolsuzluk varsa bu iddiaların geciktirilmeden üzerine gidilmesi gerektiğini söylüyor. Profesör Şen, 17 Aralık’tan bugüne yaşananları şu sözlerle eleştirdi: “Ancak yargının da kendisine tanınan yetkiler dışına çıkmadan, insan hak ve hürriyetlerine bağlı kalmak suretiyle bu iddiaların üzerine gitmesi gerekirdi. Yargı basın üzerinden konuşmaz. Dağıtılan bildiriler hoş değildir.”
Aynı zamanda, soruşturma kapsamında tutuklanarak cezaevine gönderilen Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın avukatı olan Profesör Dr. Ersan Şen, Türkiye’deki yolsuzluk soruşturmasına dışarıdan bakanların, hedefin yolsuzluk iddialarının üzerine gitmek yerine bekletilen ve toplanan bilgilerin hükümetin tasfiyesi sürecinde kullanıldığını gördüklerini savundu.
“TSK’nın tasfiyesi için yargıdaki keyfiliğe göz yumuldu”
Gülen Hareketi ve AKP iktidarının 2002 yılından beri pek çok konuda birlikte hareket ettiği iddialarını doğrulayan Şen, iktidar partisinin askeri vesayeti ortadan kaldırmak için bu yolu izlemek zorunda kaldığını söylüyor. Şen’e göre, Adalet ve Kalkınma Partisi, devletin güçlerini kendi isteği dışında birilerinin yönlendirmesiyle kullanmak istemiyor.
“Adalet ve Kalkınma Partisi maalesef Türkiye’nin aslında uzak durması gereken Ortadoğu kültüründen, kabile aşiret aile yönetimleri esasından da uzak duramamış, kendisine iletilen taleplere bazen mecburen, bazen de ‘şimdilik böyle olsun’ diyerek evet demiştir. Türkiye’de hükümetin gözünü kapattığı bir yargı sorunu ve keyfi davranış vardı. Ama TSK’nın önemli personelinin tasfiyesine, darbe kültürünü önlemek anlayışı adı altında göz yumuldu. Türkiye bir hukuk devletidir ve buna paralel hiçbir güç olamaz.”
Özel Yetkili Mahkemeler Kaldırılmalı
Zıt kutuplar ve menfaatlerin bir araya geldiğini ve hukuk üzerinden bazı yaklaşımlar gösterdiğini iddia eden Profesör Şen, yanlışı yanlışla düzeltmenin hata olduğunu söyledi. Şen, Türkiye’nin yakın tarihinde çok sayıda kişinin tutuklanması ile sonuçlanan Ergenekon, Balyoz ya da Oda TV gibi davaların görüldüğü ‘Özel Yetkili Mahkemeler’in kaldırılması gerektiğini şu sözlerle savundu: “Oradaki davalara son verilmesi, Ergenekon, Şike gibi siyasi içerik taşıyan davaların, halkın güvenliğini kaybeden ÖYM’lerden alınarak olağan mahkemelere kaydırılması gerekir.”
“Türkiye’de yazılı hukuk uygulamada farklı”
Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan Profesör Şen, Türkiye’nin demokrasiyi benimseme konusunda yeterli olgunluğa ulaşamadığı eleştirisinde bulundu: “Türkiye’de yetkiyi alan yetki sınırları içerisinde kullanmıyor. Savcılarda da bu böyleydi, kollukta da. Telefon dinlemelerinin paranoyaya dönüştüğü, suç örgütü adı altında insanların yıllarca takip edildiği bir yerde hukuk, evrensel esaslara göre uygulanmıyor demektir.”
Your browser doesn’t support HTML5