Cumhurbaşkanı ve AKP Lideri Erdoğan, Suriye’ye sınır ötesi operasyon hazırlığında son olarak, “Güney sınırlarımızı korumada 30 kilometre derinliğinde güvenli bölge oluşturma kararımızın yeni bir safhaya geçiyoruz. Tel Rifat ve Münbiç’i teröristlerden temizliyoruz” sözleriyle hedefleri açıklamıştı.
Erdoğan’ın açıklaması sonrası, ABD ile 17 Ekim 2019’da uzlaşılan 13 maddelik mutabakatın gündeme gelmesine karşı ise “Operasyon için Fırat’ın batısında hedef gösterildi, doğusunda değil” yorumu ön plana çıkıyor.
İlgili Haberler “Tel Rıfat ve Münbiç’i Teröristlerden Temizliyoruz”Menbiç, Fırat’ın 30 kilometre batısında kalıyor. Fırat’ın doğusundaki Tel Rifat ise 2018’in Ocak ayındaki Zeytin Dalı Harekatı’nın hedefi Afrin’in doğusunda. Ancak 2016 Ağustos’undaki Fırat Kalkanı Operasyonu’nun hedefi El Bab’ın batısında kalması nedeniyle, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki bu hattı tümüyle kontrolu altına almayı amaçladığı belirtiliyor.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz, Türkiye’nin olası yeni operasyon ile Tel Rifat’tan kaynaklanan terörist eylemleri engellemeyi amaçladığını ve Menbiç’in de kontrolunda sıkıntılar olduğunu belirterek, “Fırat’ın batısında kalan bölgeyi tam bir kontrol altına alarak, bütün bölgeyi tam bir koridor haline getirmeyi amaçladığını anlıyorum. Amerika ile mutabakat konusu Fırat’ın doğusuyla ilgili. Batısındaki herhangi bir bölge dahil değil. Fırat’ın doğusu ile ilgilendiklerini düşünmüyorum. Batısıyla ilgili Amerika’nın ses çıkartabileceğini düşünmüyorum” dedi.
Her askeri harekatta olduğu gibi can kaybı riskini “kaçınılmaz” olarak da değerlendiren Yavuz, “Sadece Fırat’ın batısıyla ilgili bir operasyon ise son derece mevzi bir operasyondur. Uzun süreceğini zannetmiyorum. Gerekçesi de oradaki bazı kritik arazileri ele geçirmek suretiyle daha güvenli bir alan yaratmak kendisine. Fırat’ın doğusunda bir operasyon söz konusuysa ki bilmiyoruz, o zaman bu uzun süreli bir harekat olur” ifadesini kullandı.
Güvenlik uzmanı Abdullah Ağar da VOA Türkçe’ye operasyonla ilgili, “Öncelikle bir güvenlik kaidesi sınır hatlarında, temaslarında görev yapan TSK’nın karşı karşıya kaldığı tehditler var. Özellikle Tel Rifat bölgesinde. Son iki sene içerisinde 20’den fazla şehit verdi, pek çok yaralısı var. ÖSO’nun zaiyatı çok daha fazla. Menbiç’e bakıldığında benzer bir fotoğraf geçerli. Oradan da Türkiye’yi hedef aldıklarını görüyoruz. Oradaki temas noktalarından Fırat Kalkanı Harekatı alanını da ateş altına alıyorlar. Öbür tarafıyla Türkiye’nin Barış Pınarı Harekatı alanıyla Fırat Kalkanı Harekatı alanını birbiriyle bağlayarak sınırındaki o boşluğu ortadan kaldırmaya dayalı bir eğilimi var” diye konuştu.
“Suriye Devleti ile işbirliği yapılırsa kalıcı barışa zemin hazırlanır”
Peki, “güvenli bölgeyle Türkiye’deki Suriyeli nüfusa geri dönüş olanağı yaratılacağı gerekçesi” nasıl yorumlanıyor? Emekli Tümgeneral Yavuz, Türkiye’nin Suriye devleti ile Suriye topraklarındaki adımları için işbirliği yapması gerektiği ve bunun Suriyeliler’i geri döndürmeyi de kolaylaştıracağı görüşünde.
Your browser doesn’t support HTML5
Yavuz, “Fırat’ın doğusuyla batısını birbirinden ayırt etmek lazım. Batısında operasyon sonunda Türkiye, o bölgeyi kontrol eder, ediyor zaten. Fırat’ın doğusunda ise farklı bir durum söz konusu, orada parçalı bir pozisyon var. Tel Abyad bölgesinin doğusu ve batısında Suriye devleti veya PYD’nin kontrol ettiği alanlar var. Dolayısıyla bu harekat Fırat’ın batısına yönelik gibi duruyor. Ötekisi Amerika’yla da ilişkili. İşin doğrusunu söylemek gerekirse görüşülmesi de gerekmiyor, operasyon yapılacaksa yapılır. Ama mesele ne kadar kontrol edebilir meselesinden öte kalıcı çözüm olur mu meselesine odaklanması lazım. Eğer Türkiye, operasyonlarını Suriye devletiyle iş birliği halinde yaparsa hem kendisi için çok daha kolay olur. Hem de bölgede daha kalıcı bir barışın tesis edilmesine zemin hazırlanmış olur” yorumunda bulundu.
“Demografik değişime karşı Türkiye Suriyeliler’i döndürme çalışıyor”
TSK bünyesinde Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görev yapmış olan Emekli Yüzbaşı Abdullah Ağar ise, Türkiye’nin askeri operasyonlarıyla Suriye’nin kuzeyindeki demografik değişime karşı da mücadele ettiği görüşünü paylaştı.
Ağar, “Menbiç’in özellikle sosyolojik karakteri Türkmen ve Arap. Şimdi DEAŞ (IŞİD) ile mücadele ediyor gerekçesiyle bölge YPG-PKK’ya teslim edildi ve bir demografik değişim oldu orada. Bu demografi değişiminin aslına rücu etmesi gerekiyor. Biliyorsunuz Türkiye’de 3,5 - 4 milyon civarında bir düzensiz göçmen var Suriyeli. Bunların kendi vatanlarına dönmesine yönelik Türkiye’nin bir gayreti var” yorumunu aktardı. Ağar, “PKK, Kürt etnik kimliği başta olmak üzere bölgedeki teolojik, mezhebi, etnik kimlikleri Türkiye’ye karşı istismar ediyor. YPG-PYD içerisinde11 bin civarında terörist var. Bölgede etki altına aldıkları insanları hem militanlaştırıyorlar, teröristleştiriyorlar ve Türkiye düşmanı yapıyorlar bunun bir şekilde mutlaka engellenmesi gerekiyor çünkü varoluşsal bir tehdit” dedi.
Yavuz: “Rusya’nın çok fazla tepki vereceğini zannetmiyorum”
Emekli Tümgeneral Yavuz ise, “Aslında Türkiye için fırsat operasyonu gibi görünüyor. Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya’nın burada görece elinin zayıflaması ya da varlığının azalması, Türkiye’yi bu operasyonu yapmak için daha uygun koşullara zorladı. Biz buna hareket stratejisi diyoruz yani bir boşluk bulunduğunda oraya yönelmek ve fırsatları değerlendirmek şeklinde. Rusya’nın çok fazla tepki vereceğini zannetmiyorum. Ama Rusya’nın Şam yönetimiyle koordineli olarak bu işleri yapın önermesi kanaatimce Türkiye’nin yapması gerekeni işaret ediyor. Türkiye, Şam ile problemlerini çözmeden Suriye’deki problemleri kendi lehine çözemez” değerlendirmesinde bulundu.
Ağar: “ABD olayı NATO sınırı ve ordusu olarak algılamalı”
Türkiye’nin sınırlarında güvenlik kuşağı oluşturmaya çalıştığını kaydeden Abdullah Ağar, “Irak’ta Zap Harekatı devam ederken Avaşin, Basyan ve Metina hattındaki benzer bir fotoğraf Suriye’de de geçerli. Irak tarafındaki teröristlerle mücadele et ama Suriye tarafındaki teröristlerle mücadele etme. Bu kavramsal bir bozukluğa sebebiyet veriyor” diyerek ABD’nin ileri sürdüğü IŞİD ile mücadele gerekçesine tepki gösterdi.
“ABD boyutu benim açımdan çarpıcı ve ironik” diyen Ağar, ABD’nin Türk askeriyle ilgili “NATO askeri, ordusu” algısına sahip olması gerektiği düşüncesinde.
Your browser doesn’t support HTML5
Güvenlik uzmanı, “ABD açısından NATO sınırları, NATO devleti ve NATO ülkesi ve ordusu. Buna kurşun sıkan bir terör örgütünü ABD nasıl destekleyebilir? Nasıl DEAŞ ile mücadele ediyorum maskesi altında Türkiye’nin üniter yapısına bir tehdidi himaye edebilir? Türkiye’nin, TSK’nın safında ABD’nin YPG-PKK terör örgütüyle mücadele etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu büyük bir çarpıklık, büyük bir güven bunalımına sebebiyet veriyor. ABD açısından ve Türkiye açısından büyük jeopolitik riskler üretiyor” diye konuştu.
ABD’ye İran sorusunu yöneltti
ABD’yle Türkiye imza attığı mutabakatın Barış Pınarı Harekatı sırasında imzalandığını anımsatan Ağar, mutabakat uyarınca YPG’nin 30 kilometre aşağıya inmesi ve Türkiye’yi etkilememesi gerekirken tam tersine TSK ve ÖSO’ya karşı ağır silahlar kullanıldığını söyledi.
Ağar ayrıca, “Ukrayna savaşıyla birlikte Rusya, ABD ve diğer batılı ülkeleri, eğer benimle bu şekilde mücadele etmeye devam ederseniz Suriye’deki taktiksel bölgeleri boşaltırım, buraları İranlılar ve Şii milisler, rejim unsurları doldurur diye tehdit ediyor. Ancak ABD bununla ilgili gerekli tepkiyi ortaya koymuyor. Bu da işin çarpık bir başka boyutu. Akla şu geliyor: ABD yoksa İran ile Türkiye’ye karşı işbirliği mi yapıyor?” sorusunu da gündeme getirdi.