Engellilerin Kamuda İş Bulma Umudu ‘EKPSS’

Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı’nda (EKPSS) takvim belli oldu. Türkiye’de engellilerin kamuda istihdamını sağlamak için ÖSYM’nin düzenlediği sınav, 15 Kasım Pazar günü saat 10:15’te tek oturumda yapılacak. Başta Nisan ayında düzenleneceği ilan edilen EKPSS, Corona virüsü salgını nedeniyle Eylül’e ertelenmişti. Ardından bir kez daha ertelenerek 11 Ekim’de yapılacağı ilan edilen EKPSS, tekrar ertelenince iş bulma umudunu iki yılda bir yapılan bu sınava bağlayan engellilerden tepki toplamıştı.

20 yıldan bu yana engellilerin kendi aralarında sorunlarını paylaştığı ve çözüm aradığı ‘engelliler.biz’ internet platformunun Yayın Yönetmeni Bülent Küçükaslan, VOA Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, Türkiye’de engelliler için geçim koşullarının çok zor olduğunu belirterek EKPSS’yi “dışarının, özel sektörün hırçınlığından sıyrılıp, biraz daha rahat etmelerini sağlayacak bir sistem” olarak tanımladı. Küçükaslan, “Dünyanın her yerinde sakat kalma hali beraberinde bir yoksullaşmayı da getiriyor. Bedensel veya zihinsel performansın zayıf olması, bedenin her parçasının sömürüldüğü bir ortamda bunu kaçınılmaz yapıyor. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde de bu handikabı giderecek pozitif haklar tanımlanıyor. EKPSS de engelli camiası için yıllardır tanımlı bir haktır. Son yıllarda tam olmamakla beraber devlet kadrolarının doldurulması çok iyi bir şey” dedi.

Your browser doesn’t support HTML5

Engellilerin Kamuda İş Bulma Umudu ‘EKPSS’


Dört milyon engelli istihdamın dışında

Türkiye’de iş bulmak engelliler için kolay değil. TÜİK’in en son 2011 yılında paylaştığı verilere göre, Türkiye’de yaklaşık beş milyon engelli var. Bu engellilerin yalnızca 1 milyon 1000’i çalışıyor. Yaklaşık 4 milyon engelli istihdam sürecinin dışında. Çalışmak isteyip iş bulamayanların oranı yüzde 8,8. İşe yerleştirilen her beş engelli erkeğe karşın sadece bir kadın engelli istihdam ediliyor. Özel sektör işyerlerinde yüzde 3, kamu işyerlerinde ise yüzde 4 engelli çalıştırılması zorunlu olduğundan devlet en önemli iş kapısı. Ancak kadrolar tamamen dolu değil. 2020 yılının ilk 6 ayında kamuda yapılan atamalarda engelliler yer almadı. 2018 ve 2019 yılında yapılan toplam 3 bin 808 kadroluk iki atamada ise 2016’da EKPSS’ye giren adayların da bulunması kısa vadede iş umudu olanların beklentisini azalttı.

Türkiye Körler Federasyonu Başkanı Avukat Süha Sağlam’a göre, devlette dört bine yakın kadro boş. Merkezi sınava geçilmeden önce her kurum kendi düzenlediği sınav yoluyla engellileri işe aldığı için ‘torpilin’ önde olduğunu ve EKPSS’yle bunun aşıldığını ifade eden Sağlam, “Her yıl devlet değişik kurumlara yeni elemanlar aldıkça kota oranında engelli kadrosu da yükseliyor. Ama engellilerde işsizlik yüzde 90’larda. Kota sistemi bugün için yetiyor gibi görünse birkaç yıla kadar kotalar dolacak ve çalışabilir olan engelli sayısı da kotanın üstünde artacağı için engelli işsizlerin birikmesine yol açacak” dedi.

EKPSS kadrolarında ‘nitelik’ sorunu

Devlet kurumlarındaki personel sayısının arttırılması engelli kadrolarında da artışa yol açıyor ancak bu kez de kadroların ‘niteliği’ sorunu doğuyor. 2019 yılında başvurulabileceği açıklanan kadrolar arasında ilkokul ve ortaokul mezunu engelliler için çoğu Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı kurumlarda hizmetli kadrosu yer alırken, lise mezunları için zabıt katipliği, müezzin, bilgisayar işletmeni, veteriner sağlık teknisyeni gibi farklı alanlarda birçok kadro açıklandı. Ancak özellikle personel sayısının fazla olduğu Milli Eğitim ile Sağlık Bakanlığı gibi kurumlarda açılan kadroların giderek ‘niteliksiz’ hale geldiğini kaydeden Sağlam, “Personel sayısının artması sayesinde engelli çalışan kadrosunun da artması, engellilere daha fazla iş bulma imkanı veriyor. Ama devlette öyle yığılmalar oluyor ki gerçek anlamda üretken engelli kadroları oluşmuyor. Bu da eğer uzmanlık alanında çalışmıyorsa engellilerin üretkenliğini ‘Sen şurada dur, boş otur’ şeklinde engelleyen, engellileri giderek bürokratların gözünde işe yaramaz insan konumuna sokan bir duruma yol açıyor. Bunun da süreç içinde çözülmesi gerekiyor” dedi.

Lisans ve ön lisans mezunu olan engellilerin de mühendislikten psikologluğa, öğretmenlikten eczacılığa kendi alanlarında çalışabilecekleri devlet kadroları bulunuyor. Bu kadroların sayısının ise çok kısıtlı olduğunu söyleyen Küçükaslan, “Türkiye’de engellilerin eğitim düzeyine baktığınız zaman zaten neden iyi bir istihdam olmadığını görürsünüz. Eğitim çok alt düzeyde. Ama bir sürü arkadaşımız olumsuzlukların tümünü tırnaklarıyla aşmış, dört sene, beş sene üniversitelere tekerlekli sandalyelerle gitmiş, kendini geliştirmiş ve bir meslekte gerçekten iyi hale gelmiş olsa da EKPSS ile kaliteli personelin atanması çok az. Türkiye’de bir işveren engelliye iş vereceğinde aslında gerçek olmayan bir ‘işçiymiş’, ‘çalışanmış’ gibi ondan gerçek anlamda yararlanamayacağını düşünüyor. Kamudaki kadroları da kurumlar ‘lütfen’ veriyorlar. Tepeden zorlama olduğu için veriyorlar” dedi.

Federasyon Başkanı Sağlam da “Uzmanlık alanları açısından dar kadrolar açılıyor. Engelliler geçimini sağlamak için kendi uzmanlık alanında değil diğer memuriyet alanlarında çalışıyor. Ancak memuriyete geçtikten sonra değişiklik için görevde yükselme sınavlarına girerek bu sorunu aşmaya çalışıyorlar” diye konuştu.

“KPSS’yle atanmanın önü kapanmamalı”

Küçükaslan, bunun aşılması için EKPSS’nin yanı sıra engellilerin KPSS (Kamu Personel Seçme Sınavı) ile atanmasının da engellenmemesi gerektiği görüşünde: “EKPSS yoluyla sağlanan pozitif haklar, normal yollarla KPSS’ye girilmesine ve kamuda atanmasına mâni olmamalı. Asıl sorun, benim tekerlekli sandalyede olmam, kör, sağır olmam değil ben o işi yapabilir miyim? EKPSS daha zayıf olan, istihdama gücü olmayan, mesleki niteliklerini geliştirememiş arkadaşlarımız için bir alan olmalı. Ben eğitim almışım, hiç kimseden hiçbir şey istemiyorum. Devletten de bir şey istemiyorum. Alın terimle sınavıma gireceğim, mesleki becerimi göstereceğim ve çalışacağım. Devletin buna mâni olmaması lazım”. Küçükaslan, engellilerin KPSS’ye girmesinin önünde yasal engel olmamasına karşın bu sınavla atanan engellilerin kamu kurumlarının inisiyatifiyle atamalarının iptaline varabilen örneklerin de yaşandığına dikkat çekti.

“Özel sektöre devletin yol göstericiliği çok önemli”

Devlette iş bulma umudunu kesen engelliler, özel sektöre yönelse de Mart ayından bu yana devam eden salgın, iş bulmalarının önünde en büyük engeli oluşturuyor. Bu dönemde devletin engellilerin atanmasına öncelik vermesi gerektiğini kaydeden Küçükaslan, “Sosyal devletin asgari şartı en alttaki, en zayıf halkayı güçlendirmek değil midir? Devletin yol göstericiliği çok önemli. Devlet bunu yapmayınca özel sektör hiç yapmıyor. Bırakın engelliyi, özel sektörde zaten korkunç bir işsizlik var. Kaçabildikleri kadar engelli istihdam etme sorumluluğundan kaçıyorlar. Hem engellilerle ilgili önyargılarından dolayı hem de devlete bakarak işi sulandırıyorlar” dedi. Türkiye Körler Federasyonu Başkanı Sağlam da “İşverenler ekonomik koşullar yüzünden işçi çalıştırmama, hatta eksiltme yönünde hamleler geliştirirken, bırakın mevcudu korumayı yeni işçi alımı zaten hiç yapmadılar” diye konuştu.

50 veya daha fazla işçi çalıştıran özel sektör işyerlerinde de tüm çalışanların yüzde üçünü engelliler oluşturmak zorunda. Eğer bu kota doldurulmazsa, işveren ağır cezalarla karşılaşabiliyor. Devletin özel sektörde engellilerin istihdam edilmesine yönelik tek yöntemi de bu değil. Kotanın üzerinde engelli istihdamı yapan işverenlere işçinin SGK priminin devlet tarafından ödenmesi gibi teşvikler uygulanıyor. Yine de bunlar, Sağlam’a göre yeterli değil: “’Zaten ben kotamı doldurdum’ diyerek işe yaramadığını düşündüğü bir engelliyi de prim ödemeyeceğim diye hiçbir işveren tercih etmiyor. Çünkü sorun sadece istihdam değil. İstihdam edilecek engelli, eğer ara eleman özelliğindeyse, iş dünyasının ihtiyaçlarına göre eğitilmesi, rehabilite edilmesi gerekiyor. Meslek edindirme kurslarıyla engellilerin çalışabilir hale getirilmesi gerekiyor ki hem özel sektör tarafından tercih edilebilir olsunlar hem de tercih edilince kurum içinde eşit rekabet koşullarına kavuşsunlar”.

“Engeli olmayan engelli arıyoruz”

Engelliler mesleki açıdan kalifiye hale gelseler de sorun burada bitmiyor. İşverenlerin engellileri istihdam ederken daha az engeli olanların daha çok çalışabileceği düşüncesiyle hareket ettiğini söyleyen Sağlam, “İki gözü görmeyen birini değil de yüzde 40 göremeyen bir engelliyi alır. Kolu olmayanı tercih etmez ama iki parmağı olmayanı tercih eder. Yani ağır sakatlığı olanlar özel sektörde çok daha dezavantajlı, hafif sakatlığı olanlar ise daha avantajlılar. Ortopedik engelliler, görme engellilere göre daha avantajlı ama zihinsel engelliler hepsine göre daha dezavantajlı. Engelliler arasında iş ararken de eşitsizlikler var” dedi.

Türkiye İş Kurumu’nun (İŞKUR) internet sitesinde engellilere açılan iş ilanlarının şartlarında da bunun gözlemlenebildiğini belirten Küçükaslan, “Aynı ilan içinde E sınıfı ehliyeti olan, üniversite bitirmiş, yüksek lisans yapmış, en az 10 yıl tır şoförlüğü yapmış engelli personel arayan var. Arsızlığın boyutunu düşünün. Aslında ‘engeli olmayan engelli arıyoruz’ deniyor. Bir gözü hafif görmesin, renk körü olsun. Hafif topallasın ama bir yerden bir yere de koşturarak gitsin” diye konuştu.

Özel sektörde de ‘nitelik’ sorunu

Diğer yandan engellilerin özel sektörde de bulduğu işlerde ‘nitelik’ sorununun devam ettiğini söyleyen Küçükaslan, “Bir avukata, bir sosyal hizmet uzmanına dönüp ‘Sizi santralde istihdam edebiliriz’ demenin ayıbını okuyucuya bırakıyorum. Engelliler için eğitim almak zor, aştım. Bir yerden bir yere gidip gelmek zor, aştım. En iyi şekilde mezun oldum, üniversiteyi bitirdim, aştım. Bir sürü olumsuzluklarla uğraşıp zihnimi sürekli hayatla kavga eder, mücadele eder halde tuttum, bunu da aştım. Teklif edilen işler ya hademelik, ya santral görevlisi, ya arka planda resepsiyonistlik. Bana böyle işlerle karşılık veriyor işveren. O zaman en baştan diyorsunuz ki, ben bunları niye yapayım? Büyük bir hayal kırıklığı” dedi.

İşe alındıktan sonra da engellilerin eşit koşullarda çalıştırılmadığını vurgulayan Küçükaslan, “İşyerlerinde katılaşmış bir önyargı var. Çok iyi olmalısınız ki sizi sıradan personeli gibi görsün. Bununla baş etmek çok zor. Psikolojik olarak ‘Herkes kadar işimi yapayım ve toleranslı bir iş hayatım olsun’ diyemiyoruz. Eşit işe eşit özlük hakkı da çok az sağlanıyor. Bilgisayar programcısı olan ve kusursuz bilgisayar programcılığı yapan iki çalışan arasında, engeli olmayanın maaşı on bin liraysa engellinin maaşı üç bin lira” diye konuştu. Federasyon Başkanı Sağlam ise işlerinde başarılı olan engellilerin rol modelliğinin bu önyargıyı yıkacağını ve arkadan gelen engellilerle ile işverenler açısından bunun çok önem taşıdığını belirtti.

Erişilebilirlik hala sorun

Kamu ve özel sektör işyerlerinde ortak olan bir sorun da ‘erişilebilirlik’. Engellilerin sosyal hayata katılmasının önündeki en büyük engellerden olan erişilebilirlik sorunu, kaldırım ve yollardan başlayıp çalışılan binaların engellilere uygun olup-olmadığına uzanıyor. Son 10 yılda devletin erişilebilirlik için çalışmalarını arttırdığını söyleyen Sağlam, “Buna karşın ‘bir engellinin güvenliğini riske atmayacağı, özgürlüğünü zedelemeyeceği, başkalarına muhtaç olmayacağı bir erişilebilirlik sağlanmış mıdır’ derseniz buna yanıtım hayır. Özellikle pandemide bunu çok deneyimledik. Ulaşımda sorunlar yaşandı” dedi.

Sokakta erişilebilirlik sağlanmadan işyerlerindeki sorunun çözülmesinin bir anlamının olmayacağını kaydeden Küçükaslan ise “Sonuçta sokakta gidemiyorsak işyerine de giremeyiz demektir. Toplu taşıma çok önemli bir sorun. Benim evimden tek başıma çıkıp, kaldırımda gidip, rampaları inip, metrobüse binebilmem, istediğim durakta inebilmem, oradan da aynı şekilde tek başıma işe gidebilmem gerekir ki zaten diğer çalışanlarla sürece beraber başlayabilelim” diye konuştu.