WASHINGTON —
Kömür, Amerika’nın en büyük enerji kaynağı. Amerika’da 25 eyalette yılda bir milyar tonun üzerinde kömür çıkarılıyor. Bu nedenle Soma’da yaşanan facia, madencilikte önemli gelişmeler kaydetmiş olan Amerika’da da yakından takip ediliyor. Utah Üniversitesi, Madencilik Fakültesi Profesörü ve Maden Güvenliği ve Sağlığı Direktörü Thomas Hethmon, Soma’daki gelişmeleri izleyen ve uluslararası alanda tanınan Amerikalı uzmanlardan.
Madencilik sektöründe var olan herkesin Türkiye’de yaşanan faciadan büyük üzüntü duyduğunu ve acılarını paylaştığını belirten Profesör Hethmon, şu ana kadar Soma ile ilgili yapılan açıklamaların teknik açıdan yeterli olmadığını belirtiyor.
Kömür madenlerini incelemek üzere 2009 yılında Türkiye’yi ziyaret eden Profesör Thomas Hethmon, Amerika’nın Sesi’nden Yenal Küçüker’in sorularını yanıtladı.
VOA: “Soma’daki facia sonrası gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?”
Thomas Hethmon: “Henüz daha kapsamlı bir açıklama görmedim. Bu da normal, çünkü kurtarma çalışmalarına öncelik veriliyor. İlk açıklamalara göre trafo yangını olduğu belirtiliyor, ilerleyen günlerde daha kapsamlı raporlar açıklanacaktır. Ancak bence şu ana kadar yapılan açıklamalar yeterli değil.”
VOA: “Soruşturmanın tamamlanması için gereken ideal süre ne?”
TH: “Hem hayatlarını kaybeden aileler, hem de maden işletmecileri için ideal olarak en kısa zamanda resmi bir soruşturmanın sonuçlandırılması gerekli. Ancak bu tür facialarda çabuk olmak değil, doğru olmak çok daha önemli. Maden patlama ve yangınlarında göz ardı edilmemesi gereken birçok farklı etken var. Kazadan sonra madende büyük değişiklikler yaşanıyor o nedenle uzmanların araştırması ve sonuca varabilmesi daha da uzun sürebiliyor. Basit diye nitelendirebileceğimiz bir kaza bile birkaç hafta sürebiliyor. 2010 yılında ABD’de yaşanan ve 29 madencinin hayatını kaybettiği kazasının detaylı araştırması iki yıl sürdü.”
VOA: “Madencilikte acil durum eğitimi konusunda ABD’deki standart nedir?”
TH: “Madencilikte risk eğitimi kesinlikle şart, zaten [ABD]’deki yasalar gereği de bunun harfiyen yapılması gerekiyor. Madende çalışan herkesin acil durumlarda iletişim, kendini koruma, madenden çıkma gibi konularda neler yapılması gerektiğini bilmesi ve eğitilmesi gerekiyor. ABD’de bu eğitim ve takibi Çalışma Bakanlığı’na bağlı Maden Güvenliği ve Sağlığı Dairesi tarafından yürütülüyor. Maden işletmelerinin bu acil durum eğitimlerini düzenli olarak verip, vermediği kontrol ediliyor.”
VOA: “Günümüzdeki maden teknolojisini göz önünde bulundurarak, bu tür bir madende bu sayıda can kaybı yaşanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?”
TH: “Risk oranı madenden madene değişir. En son 2009 yılında Türkiye’deydim, bazı açık kömür madenlerini ziyaret ettim. Türkiye’de emniyetli madenler olduğunu biliyorum. Maalesef gelişmiş ülkelerde de böyle olaylar yaşanabiliyor. 2010 yılında Batı Virginia’da yaşanan ve 29 madencinin hayatını yitirdiği kaza, ABD’de son 40 yılda yaşanan en büyük maden faciasıydı. Metan gazı kaynağı ve yanmaya neden olan riskler kontrol edilemediği takdirde ciddi sorunlar ortaya çıkıyor. Nerede, hangi ülkede, hangi tarihte olduğu önemli değil. Güvenli madencilikte önemli olan, devletlerin ve maden işletmelerinin bu riskleri çok iyi tanımlayıp, risklerin kontrol edilmesine yönelik yasaları çıkarması ve daha da önemlisi, uygulaması. Çünkü madencilikte riskleri ortadan kaldırma diye bir şey söz konusu değil, kontrol altına almak söz konusu. Bu da madencilikte var olan küresel bir sorun.”
VOA: “Soma madenini işleten şirketin, madeni devraldıktan sonra ton başına işletme maliyetini 130 – 140 dolardan, 24 doların altına düşürdüğü belirtiliyor. Maliyetlerin azaltılması güvenlikten ödün verilmesi anlamına geliyor mu?”
TH: “Madende yapılanları detaylı olarak anlamadan bu konuda bir genelleme yapmak doğru olmaz. Bence en güvenli madenler en üretken madenler. Çünkü insan kaybı, ekipman kaybı ve üretim kaybını ortadan kaldırıyorlar. Dünyada bu konuda bir yanlış algılama var; güvenlik önlemleri arttırıldığında, üretim azaldığı sanılıyor. Son yüz yılda elde ettiğimiz madencilik verilerine bakarsak, güvenlik önlemleri arttırıldığında madenlerin üretimi da artıyor. Bunu göz ardı eden madenler güvenlik sorunları yaşamaya devam ediyor. Yani en güvenli madenler aynı zamanda en yüksek üretimi yapan madenler.”
VOA: “Soma faciasında üzerinde durulan diğer bir konu da madende çıkan yangın ve yangına bağlı karbon monoksit zehirlenmesi. Bu tür yangınları önlemede ya da söndürmede kullanılan standart bir teknoloji var mı?”
TH: “Kömür madenlerinde çıkan bu tür yangınlarda üzerinde durulması gereken üç önemli nokta var: Metan gazı, oksijen ve yangın kaynağı. Kömür yatağından çıkan metan gazını ortadan kaldırmak söz konusu değil ancak yeterli oranda havalandırma sayesinde metan gazı oranını azaltmak mümkün. Bunun yanı sıra yangına sebep veren tüm etkenlerin de ortadan kaldırılması ya da kontrol altına alınması gerekiyor. Bu tür sorunları yaşamaya devam ediyoruz çünkü madencilikte var olan riskler çok farklı, madenler her gün değişebiliyor ve madenciler bu risklerin içinde çalışıyor. Bu tür değişken riskler başka bir sektörde yok. O nedenle önemli olan yasaların madenden madene değişebilen bu riskleri en iyi şekilde tanımlayıp, gerekli tedbirleri alması.”
VOA: “Facia sonrası başta Başkan Obama olmak üzere ABD’li yetkililer Türkiye’ye her türlü yardıma hazır olduklarını belirttiler. Şu ana kadar bu konuda size gelen bir talep var mı?”
TH: “Henüz bu konuda da bir talep yok. Ancak nerede olursa olsun, madencilere küresel bir toplum olarak bakmak gerek çünkü bu tür faciaların acısını hepimiz gönülden paylaşıyoruz. O nedenle ihtiyaç duyulduğunda yardım etmeye her zaman hazırız. Bu tür facialardan ders almamak, tekrar yaşanmasını engellememek, madencilik adına facianın kendisinden çok daha kötü bir durum olur.”
Madencilik sektöründe var olan herkesin Türkiye’de yaşanan faciadan büyük üzüntü duyduğunu ve acılarını paylaştığını belirten Profesör Hethmon, şu ana kadar Soma ile ilgili yapılan açıklamaların teknik açıdan yeterli olmadığını belirtiyor.
Kömür madenlerini incelemek üzere 2009 yılında Türkiye’yi ziyaret eden Profesör Thomas Hethmon, Amerika’nın Sesi’nden Yenal Küçüker’in sorularını yanıtladı.
VOA: “Soma’daki facia sonrası gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?”
Thomas Hethmon: “Henüz daha kapsamlı bir açıklama görmedim. Bu da normal, çünkü kurtarma çalışmalarına öncelik veriliyor. İlk açıklamalara göre trafo yangını olduğu belirtiliyor, ilerleyen günlerde daha kapsamlı raporlar açıklanacaktır. Ancak bence şu ana kadar yapılan açıklamalar yeterli değil.”
VOA: “Soruşturmanın tamamlanması için gereken ideal süre ne?”
TH: “Hem hayatlarını kaybeden aileler, hem de maden işletmecileri için ideal olarak en kısa zamanda resmi bir soruşturmanın sonuçlandırılması gerekli. Ancak bu tür facialarda çabuk olmak değil, doğru olmak çok daha önemli. Maden patlama ve yangınlarında göz ardı edilmemesi gereken birçok farklı etken var. Kazadan sonra madende büyük değişiklikler yaşanıyor o nedenle uzmanların araştırması ve sonuca varabilmesi daha da uzun sürebiliyor. Basit diye nitelendirebileceğimiz bir kaza bile birkaç hafta sürebiliyor. 2010 yılında ABD’de yaşanan ve 29 madencinin hayatını kaybettiği kazasının detaylı araştırması iki yıl sürdü.”
VOA: “Madencilikte acil durum eğitimi konusunda ABD’deki standart nedir?”
VOA: “Günümüzdeki maden teknolojisini göz önünde bulundurarak, bu tür bir madende bu sayıda can kaybı yaşanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?”
TH: “Risk oranı madenden madene değişir. En son 2009 yılında Türkiye’deydim, bazı açık kömür madenlerini ziyaret ettim. Türkiye’de emniyetli madenler olduğunu biliyorum. Maalesef gelişmiş ülkelerde de böyle olaylar yaşanabiliyor. 2010 yılında Batı Virginia’da yaşanan ve 29 madencinin hayatını yitirdiği kaza, ABD’de son 40 yılda yaşanan en büyük maden faciasıydı. Metan gazı kaynağı ve yanmaya neden olan riskler kontrol edilemediği takdirde ciddi sorunlar ortaya çıkıyor. Nerede, hangi ülkede, hangi tarihte olduğu önemli değil. Güvenli madencilikte önemli olan, devletlerin ve maden işletmelerinin bu riskleri çok iyi tanımlayıp, risklerin kontrol edilmesine yönelik yasaları çıkarması ve daha da önemlisi, uygulaması. Çünkü madencilikte riskleri ortadan kaldırma diye bir şey söz konusu değil, kontrol altına almak söz konusu. Bu da madencilikte var olan küresel bir sorun.”
VOA: “Soma madenini işleten şirketin, madeni devraldıktan sonra ton başına işletme maliyetini 130 – 140 dolardan, 24 doların altına düşürdüğü belirtiliyor. Maliyetlerin azaltılması güvenlikten ödün verilmesi anlamına geliyor mu?”
TH: “Madende yapılanları detaylı olarak anlamadan bu konuda bir genelleme yapmak doğru olmaz. Bence en güvenli madenler en üretken madenler. Çünkü insan kaybı, ekipman kaybı ve üretim kaybını ortadan kaldırıyorlar. Dünyada bu konuda bir yanlış algılama var; güvenlik önlemleri arttırıldığında, üretim azaldığı sanılıyor. Son yüz yılda elde ettiğimiz madencilik verilerine bakarsak, güvenlik önlemleri arttırıldığında madenlerin üretimi da artıyor. Bunu göz ardı eden madenler güvenlik sorunları yaşamaya devam ediyor. Yani en güvenli madenler aynı zamanda en yüksek üretimi yapan madenler.”
VOA: “Soma faciasında üzerinde durulan diğer bir konu da madende çıkan yangın ve yangına bağlı karbon monoksit zehirlenmesi. Bu tür yangınları önlemede ya da söndürmede kullanılan standart bir teknoloji var mı?”
TH: “Kömür madenlerinde çıkan bu tür yangınlarda üzerinde durulması gereken üç önemli nokta var: Metan gazı, oksijen ve yangın kaynağı. Kömür yatağından çıkan metan gazını ortadan kaldırmak söz konusu değil ancak yeterli oranda havalandırma sayesinde metan gazı oranını azaltmak mümkün. Bunun yanı sıra yangına sebep veren tüm etkenlerin de ortadan kaldırılması ya da kontrol altına alınması gerekiyor. Bu tür sorunları yaşamaya devam ediyoruz çünkü madencilikte var olan riskler çok farklı, madenler her gün değişebiliyor ve madenciler bu risklerin içinde çalışıyor. Bu tür değişken riskler başka bir sektörde yok. O nedenle önemli olan yasaların madenden madene değişebilen bu riskleri en iyi şekilde tanımlayıp, gerekli tedbirleri alması.”
VOA: “Facia sonrası başta Başkan Obama olmak üzere ABD’li yetkililer Türkiye’ye her türlü yardıma hazır olduklarını belirttiler. Şu ana kadar bu konuda size gelen bir talep var mı?”
TH: “Henüz bu konuda da bir talep yok. Ancak nerede olursa olsun, madencilere küresel bir toplum olarak bakmak gerek çünkü bu tür faciaların acısını hepimiz gönülden paylaşıyoruz. O nedenle ihtiyaç duyulduğunda yardım etmeye her zaman hazırız. Bu tür facialardan ders almamak, tekrar yaşanmasını engellememek, madencilik adına facianın kendisinden çok daha kötü bir durum olur.”