Depremde hasar gören binalar doğru şekilde yıkılıyor mu?

Evleri depremde hasar gören bir aile binanın yıkılışını izliyor.

Kahramanmaraş merkezli depremlerde ağır hasar gören binlerce binanın yıkımı devam ederken uzmanlar, asbest tehlikesine dikkat çekiyor. Binaların yönetmeliklere göre yıkılmadığına dikkat çeken uzmanlar, yıkım yapılan alanlara kimsenin sokulmaması gerektiğini söylüyor.

Diyarbakır’da kent genelinde 3 bin 200 civarında ağır hasarlı binanın yıkımı devam ederken, ortaya çıkan toz, asbest riskini bir kez daha gündeme getirdi.

Bu tehlikeye ilk olarak, Diyarbakır’da, 100’e yakın sivil toplum kuruluşu ve meslek örgütü tarafından kurulan Kent Koruma ve Dayanışma Platformu dikkat çekti.

Your browser doesn’t support HTML5

Depremde hasar gören binalar doğru şekilde yıkılıyor mu?

Platformun sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, yıkımlar sırasında ortaya çıkan asbestin çevreyi ve sağlığı tehdit ettiği vurgulandı.

Yetkilileri önlem almaya çağıran platform, açıklamada şu görüşlere yer verdi: “Ağır hasarlı binaların yıkımı esnasında güvenlik ve sağlık riskleri ciddi tehdit yaratmaktadır. Bunun en somut örneği son yaşanan Serin-2 Apartmanı yıkımında bir kez daha açığa çıkmıştır Yıkımların başka felaketlere yol açmaması için yetkilileri gerekli önlemleri almaya davet ediyoruz”

Platformun dikkat çektiği Serin-2 Apartmanı’nın bir bloğu depremde tamamen yıkıldı. Diğer blok ise ağır hasar gördü. Ağır hasarlı blok ise yıkım sırasında çöktü. Sosyal medyaya yansıyan görüntüler yıkım sırasında ve bina çökerken ortaya çıkan yoğun tozu gözler önüne serdi.

Depremde Diyarbakır'da birçok bina hasar gördü.

Peki bu binaların yıkımları doğru şekilde yapılıyor mu? VOA Türkçe’nin bu soruyu yönelttiği İnşaat Mühendisleri Odası Diyarbakır Şube Başkanı Mahsum Çiya Korkmaz, yıkımın yönetmeliklere uygun yapılmadığı görüşünde.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın daha önce yıkım yönetmeliği çıkardığına dikkat çeken Korkmaz, asbest içeren maddelerin yıkımdan önce sökülmesi gerektiğini söyledi.

Ancak sadece maddi değeri olan malzemelerin söküldüğüne vurgu yapan Korkmaz, “Ama mevcut yıkımlarda parasal bir ekonomiye dönüştürebilecek bu malzemeler çıkarılıyor. Mesela bir kapı, pencerenin sonrasında geri dönüşümü olabilir diye onlar sökülüyor. Ama bunlar dışında herhangi bir kaplama malzemesi çıkarılmıyor. Çünkü onların bir geri dönüşümü parasal olarak çok olmadığı için onlar orada yerinde kalıyor ve bu da tabii büyük bir soruna orada sebep oluyor” dedi.

Yıkım için geç kalındığını belirten Korkmaz, aceleyle yapılan yıkımların da yönetmeliklere aykırı yapıldığını ifade etti.

Şimdiye kadar 100’e yakın binanın yıkıldığını anlatan Korkmaz, “Elbette bina sayısı fazla, bunun farkındayız. Ancak sayı fazla diye bir tehlikeden kurtulurken başka bir tehlikeye insanları maruz bırakmak doğru değil. Zemin kattaki kolonlar ve taşıyıcı elemanları yıkarak binanın, kontrollü yıkımından çok, çökmesine sebep olmaya ve daha çabuk işin içinden çıkmaya çalışıyorlar. Hem asbest durumu hem de binanın bu yıkım metodu, ikisi de yönetmenliğe aykırı yapılıyor” diye konuştu.

“Yıkım alanlarına kimse girmemeli”

Asbestin bir halk sağlığı sorunu olduğuna vurgu yapan Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Elif Turan, yıkım sırasında ortaya çıkan tozu soluyanların akciğer kanseri olma riski taşıdığını belirtti.

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Turan, asbestin yarattığı sorunları şöyle sıraladı: “Binalar kontrollu bir şekilde yıkılmazsa, asbestin soluduğumuz havaya karışma ihtimali yüksek ve bunun ilerleyen dönemler için ciddi zararları olacak. Özellikle akciğerlere yönelik. Asbest solunabilir bir madde. Bunlar gidip akciğere yerleştiğinde uzun süre kalabiliyor. Daha sonra kronik dönemde hastalıklara sebebiyet veriyor. Özellikle akciğer zarının kalınlaşması, mezotelyoma çok sık da bilinir bölgemizde de aslında ve akciğer kanserlerine sebebiyet vermektedir. Bunun için bizim çağrılarımız aslında kaygımız bundan kaynaklı. Ciddi bir halk sağlığı tehdidi. Yoksa meselemiz bir toz bulutunun oluşması değil” şeklinde konuştu.

Turan, zararın en aza indirilmesi için yıkım alanlarının izole edilmesi gerektiğine vurgu yaparak çalışanlar için özel önlemler alınması gerektiğine dikkat çekti.

Diyarbakır'da bina yıkımları sürerken halk çevrede bekliyor.

Yıkım alanlarında çalışanların evlerine gitmeden önce temizlenmesi gerektiğini ifade eden Turan şunları söyledi: “Çalışanlara gerekli koruyucu ekipmanlar sağlanmalı. Eldiven, gözlük, maske hatta tek kullanımlık koruyucu giysilerin olması önemli. Bu sağlanamıyorsa bile giydiği kıyafetle eve gitmemeli. Sosyal ortamına gitmemesi sağlanmalıdır. Yemeden, içmeden, eve gitmeden önce kişinin yıkanması sağlanmalı. Çünkü onların sağlığı önemli ve bunu korumakla yükümlüyüz toplum olarak.”

Turan, tozun havaya karışmaması için yıkım öncesi de binaların ıslatılmasını önerdi.

Geleceği belirsiz 4 bin bina

Bu arada ağır hasarlı 3 bin 200 binanın yanı sıra orta hasarlı 4 bine yakın bina bulunuyor. İMO Şube Başkanı Korkmaz orta hasarlı binalar için henüz bir karar alınmadığını belirterek, “Onlara yaklaşık bir senelik bir süre tanınıyor. Bir sene içerisinde güçlendirme gibi bir metot uygulanmaz ise bir sene sonra ağır hasarlı statüsüne giriyor” dedi.