Deprem Bölgesinde Eğitim Ne Durumda?

6 Şubat’taki depremler nedeniyle uzatılan yarıyıl tatilinin ardından felaketin en fazla yıkıma neden olduğu Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Malatya’da eğitim öğretime 27 Mart’tan itibaren kademeli olarak başlandı.

Birçok yerde eğitim, çadır ve konteynerlerde kurulan geçici okullarda sürdürülmeye çalışılsa da eğitim uzmanlarına göre, okula dönüşün önündeki en büyük engel öğretmen sayısının yetersizliği. Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığı’ndan (MEB) okula dönmeyen depremzede çocukların sayısının açıklanmasını bekleyen uzmanlar çocukların nerede olduğunun aydınlatılmasını istiyor.

6 Şubat’ta deprem nedeniyle eğitim öğretime tüm yurtta ara verilmesinin ardından 20 Şubat’ta Elazığ dahil 71 ilde, 1 Mart’ta Kilis, Diyarbakır ve Şanlıurfa’da, 13 Mart’taysa Gaziantep, Osmaniye ve Adana’da eğitim öğretime dönüldü. MEB’in açıklamasına göre 27 Mart’ta Hatay'ın 15 ilçesinden 7'sinde, Malatya'nın 13 ilçesinin 8'inde, Adıyaman'ın 9 ilçesinin 5'inde, Kahramanmaraş'ın 11 ilçesinin 2'sinde okullar açıldı. Bu süreçte deprem bölgesindeki yaklaşık 252 bin öğrenci de diğer illerdeki okullara naklini aldırdı. VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Politika Analisti Ekin Gamze Gencer ise gelinen aşamada depremzede öğrencilerin kaçının okula döndüğünün bilinemediğini dile getirdi.

Your browser doesn’t support HTML5

Deprem Bölgesinde Eğitim Ne Durumda?

Bakanlığa “okula başlamayan çocukların nerede olduğu” sorusunu yönelten Gencer, “Bölgede Elazığ dışında 10 ilde yaklaşık 4 milyon öğrenci vardı. 252 bini diğer illere nakil oldu. 4 milyonun içinden 250 bini gitti, kaç milyonun okula başladığına dair ise net olmayan sayılar var. Bu çocuklar nerede? Hastanedeler mi, hayatlarını mı kaybettiler, başka illere mi gittiler, bölge içinde mi hareket ettiler, yoksa hiç sayılmadılar mı? MEB’in zorunlu eğitim çağındaki bütün çocukların nerede olduğunu bilmesi gerekiyor. Okula geliyor mu gelmiyor mu, gelmiyorsa neden gelmiyor, bunu bilme yükümlülüğü var. Bu yüzden bu güvenlik açığını ve takip sıkıntısını giderebilecek mekanizma okullar ve dolayısıyla MEB” dedi.

“Okulun onarıcı, önleyici, iyileştirici bir sürü yönü var”

Okulların yeniden açılmasının depremzede çocuklar için çok önem taşıdığını belirten Gencer, “Çocukların bu dönemde okula devam zorunluluğu da yok. Bu olumlu bir gelişme. Çünkü eğitim öğretimin başlamış olması, eğitimin akademik niteliği dışındaki diğer hizmetlerin götürülebilmesi açısından da önemli. Okulun onarıcı, önleyici, iyileştirici bir sürü yönü var. Bazı çocuklar için tek öğün yemeklerini yiyebildikleri yer okul. Bunun dışında sosyalleştikleri, kendi aileleri dışında insanlarla tanıştıkları, akranlarıyla bir araya geldikleri yerler” diye konuştu.

Yıkılmayan okul binalarında eğitime devam edildiğini söyleyen Gencer, “Evi yıkılan ve geçici barınma alanlarında yaşayan çocukların bir kısmı taşımalı eğitimle bu yıkılmayan okullara gidiyor. Bir kısmı da geçici barınma alanlarında açılan özel eğitim çadırları, ilkokul çadırları, yetiştirme destekleme kursu çadırları ya da Mehmetçik okulları gibi geçici mekanlarda eğitim alıyorlar. Bir kısmı da diğer illere nakil oldu” diye konuştu. Gencer, bakanlığın okulların en uzun süre kapalı kaldığı Corona salgınında kazandığı deneyim nedeniyle deprem sonrası hızlı harekete geçtiğini de vurguladı.

Bakan Özer: “22 bin 145 öğrencimiz, nakillerini tekrar bölgeye aldırdılar”

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, 4 Nisan’da yaptığı açıklamada deprem bölgesinde eğitim öğretimi normalleştirmek için bakanlık olarak azami gayret sarf ettiklerini söyledi. Malatya'daki tüm ilçelerde artık eğitim öğretime başlandığını ve Hatay’da okulların açıldığı ilçeler arasına İskenderun’un da eklendiğini ifade eden Özer, en kritik noktalardan bir tanesinin LGS ve YKS'ye girecek öğrenciler olduğunu söyledi.

Sınavlarda ikinci dönem konularının sınav kapsamı dışına çıkarıldığını hatırlatan Özer, 8 ve 12’nci sınıf öğrencileri için bölgede destekleme ve yetiştirme kurslarını aktif hale getirdiklerini belirtti. Çocukların aileleriyle konakladıkları konteynerlere EBA TV’deki derslerin takip edilebilmesi için 16 bin 560 televizyon dağıtımı yaptıklarını kaydeden Bakan Özer, öğrenciler ve velilerin, okullar açıldıkça, eğitim-öğretim normalleştikçe geri gelmeye başladığını da vurguladı. Özer, “Bugün itibarıyla bu kapsamda daha önceden naklini aldıran 22 bin 145 öğrencimiz, nakillerini tekrar bölgeye aldırdılar” dedi.

“Artık geçici çözümlerin bırakılıp bölgeye kalıcı öğretmen atamalarının yapılması gerekiyor”

ERG araştırmacısı Gencer ise okula dönüşte birçok eksikliğin sürdüğünü kaydetti. Gencer, “Tabii ki bölgedeki hiçbir şeyin yeterli olduğunu söylemek mümkün değil. En net olarak söyleyebileceğim öğretmenlerin durumu. Çok sayıda öğretmen depremde hayatını kaybetti. Ama bunların sayısını bilmiyoruz. Pek çok öğretmen de bölgeden naklini istedi. Bu bakımdan bölgede personel eksikliği var. MEB gönüllü öğretmenlerle bölgeye destek veriyor. Ama bu öğretmenler sadece bir haftalığına bölgeye gidip dönüyorlar. Öğretmenler ‘tam alışıyoruz, çocuklarla bir düzen kuruyoruz ve dönüyoruz’ diyorlar. Artık geçici çözümlerin bırakılıp bölgeye kalıcı öğretmen atamalarının yapılması gerekiyor. Bunun dışında fiziksel koşullar tabii ki bölgede çok zor. Ama güvenlik açığı burada da var. MEB’in her eğitim ortamı için geçerli olan standartları çadırlar ve konteyner sınıflar için de geçerli olmalı. Buralarda çocuklarla kimin iletişime geçtiğine, o alanlarda çocuklara kimin eğitim öğretim verdiğine dikkat edilmeli” diye konuştu.

“Öğretmenler memleketlerine dönmek istiyor, kalıcı bir şekilde göç etmiş değiller”

Aralarında deprem bölgesinde görev yapan öğretmenlerin de olduğu Öğretmen Ağı İşbirlikleri ve Kaynak Geliştirme Koordinatörü Irmak Akıncı Cambaz da özellikle depremin ağır yıkım yarattığı Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Malatya’da öğretmen sıkıntısı çekildiğini kaydetti.

VOA Türkçe’ye konuşan Akıncı, deprem bölgesinde açılan okulların, genellikle geçici öğretmenler aracılığıyla yapılan psikososyal destek çalışmalarından ibaret olduğunu söyledi. Akıncı, “Öğretmenlerin geri dönebilmesi için çok ciddi bir barınma ihtiyacı sözkonusu. Öğretmen nakil sayısına baktığımızda bölgenin mevcut öğretmen sayısının çok altında olduğunu görüyoruz yani aslında öğretmenler memleketlerine dönmek istiyor, kalıcı bir şekilde göç etmiş değiller. Ama memleketlerine dönebilmeleri için hem kendileri hem aileleri için güvenli barınma ihtiyaçları var. Bu sağlanmadığı sürece bölgenin öğretmen ihtiyacında ciddi bir eksiklik olacaktır. Gönüllü öğretmenlerin sayıları da gitgide azalıyor. Bu yüzden bölgede ciddi bir öğretmen sıkıntısı doğmaya başladı. Onun haricinde bölge tabii ki zor bir coğrafya. Çeşitli köyler, ilçeler var. Köy okullarının durumu şehir merkezlerinden de daha kötü. Ayakta kalan köy okulları çok uzun zamandır zaten barınma ya da başka amaçlarla kullanılıyordu. Şimdi okullar açılsa bile öğretmen ihtiyacı nedeniyle merkezlerden köyler gibi zor bölgelere ulaşımda lojistik sorunu da doğdu” dedi.

Okullarda eğitim materyali sıkıntısı çekildiğini de ifade eden Akıncı, “Bununla ilgili UNICEF başta olmak üzere sahada çalışan çok fazla örgüt olsa da geçtiğimiz iki aylık süreçte gördüğümüz kadarıyla bölgeye iletilen bu kaynakların adaletli, hakkaniyetli dağıtılması konusunda kritik bir durum var. Çünkü bazı bölgelere çok fazla, yoğun şekilde giden kaynaklar bazı bölgelerde hiç bulunamayabiliyor. Dolayısıyla bu konuda da bir eşitsizlik olduğunu sahadan duyuyoruz. Ayrıca bu materyaller bir kere göndermekle de olmuyor. Bunlar sürekli tüketilen materyaller. O desteğin hiç kesilmemesi gerekiyor. Bu sorunlar çözülmediği sürece bölgede nitelikli bir eğitime yeniden başlanabilmesinin yakın zamanda imkansız olduğunu söyleyebiliriz” şeklinde konuştu. Akıncı, bölgedeki mülteci çocuklarınsa diğer öğrencilere gönderilen gönüllü öğretmen ve eğitim kaynaklarından daha az faydalanabildiklerini de aktardı.

“Nakillerle birlikte kapasite ve kaynak sorunu büyükşehirlerde yaşanıyor”

Uzmanlar, deprem bölgesi dışındaki okullara nakillerinse sınıfları daha da kalabalıklaştırarak özellikle devlet okullarındaki kapasite sorununu katmerlendirdiğinde hemfikir. ERG araştırmacısı Gencer, deprem bölgesinde okulların başlamasıyla geri nakillerdeki artış hızına dikkat çekerek, “Mesela Mersin çok fazla göç aldı. Buradaki okul sistemini bu korkunç zorlayacak. Bu olumsuzlukların da nakil olan çocuklara yansıtıldığını duyuyoruz ve zaten bunu tahmin etmek güç değil. Geçen haftadan bu haftaya iline geri dönen çocuk sayısının yüzde 111 arttığını gördük. Gün geçtikçe çocuklar, aileler illerine geri dönmeye çalışıyorlar. Gittikleri yerlerde çok fazla ayrımcılıkla karşılaştıklarını duyduk. Bazıları üzerindeki kıyafetlerle gittiler ve muhtarların, STK’ların ya da okul aile birliklerinin para toplayarak onların üzerine kıyafet aldığını, kitap aldığını görüyoruz. Hem ayrımcılık var hem de yoksulluk içindeler” dedi.

Sınıfların kalabalıklaşmasıyla yaşanan sıkıntıların tamamen öğretmenlerin çözümüne terk edildiğini söyleyen Öğretmen Ağı’ndan Akıncı ise “Bu kapasite sorunu zaten özellikle büyükşehirlerde mevcut bir sorundu. Devlet okullarında depremden önce de ’45-50 kişilik sınıflar var, hala çocuklar geliyor, ne yapacağız bilemiyoruz’ diye şikayetler çok duyuyorduk. Bu nakillerle birlikte kapasite ve kaynak sorunu büyükşehirlerde yaşanıyor. Sistem bu sorunu tamamen öğretmenin çözümüne bırakıyor. Öğretmen bu problemlerle savaşırken kendini çok yalnız ve desteksiz hissediyor. Yapılması gereken, deprem bölgesinin ihtiyacına ve kapasitesine yönelik eşitlikçi ve hakkaniyetli bir dağılım ile gerekli öğretmen kaynağı yaratılması. 45 bin yeni öğretmen ataması kararı alındı. Bu atamanın, bu sorunlara bir çözüm olması için atılan bir adım olduğunu gözlemliyoruz” diye konuştu.