DEM Parti kayyum atamalarını yargıya taşıdı

Mardin, Batman ve Halfeti'de belediyelere kayyum atanması protesto edildi

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) hafta içinde Mardin, Batman ve Şanlıurfa’nın Halfeti belediyelerine kayyum atanmasına ilişkin kararları yargıya taşıdı. Üç kentin İdare Mahkemeleri’ne yapılan başvurularda, kayyum kararlarına ilişkin yürütmenin durdurulması talep edildi.

DEM Parti Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu ile parti avukatları Mardin, Batman ve Halfeti’de mahkemelere başvurarak, kayyumların yürütmesinin durdurulmasını talep etti.

Mardin Nöbetçi İdare Mahkemesi Başkanlığı’na verilen dilekçede, İçişleri Bakanlığı davalı olarak yer aldı. Dilekçenin ‘esasa ilişkin’ bölümünde kayyum atama kararının Anayasa ile birlikte Türkiye’nin de tarafı olduğu Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın 4/4. Maddesi’ne aykırı olduğu belirtildi.

İlgili Haberler DEM Partili Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyum atandı


Dilekçede, Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ün görevden alınmasının TBMM’de yasalaşan 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye (KHK) dayandığına dikkat çekilerek, “Ancak bu hüküm, hem ilgili KHK’nın süresinde TBMM onayına sunulmamış olması hem de anayasal denetime tabi tutulmaksızın yasal zemine oturtulmuş olması bakımından tartışmaya açıktır. OHAL döneminde kabul edilen ve sonrasında yasalaşan düzenleme, açıkça Anayasa’ya aykırıdır” denildi.

Türk’ün görevden geçici olarak uzaklaştırılmasına gerekçe gösterilen soruşturma ve kovuşturmaların 31 Mart seçimlerinden önce olduğunun altı çizilen başvuruda, Türk hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmadığı belirtildi.

Türk’ün Kobani olayları davasından beraat ettiğine ancak Mardin 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından bu dava dosyası ile birleştirilen davada örgüt üyeliğinde ceza aldığına dikkat çeken avukatlar, şu görüşlere yer verdi: “Yerel mahkemenin bu davada henüz gerekçe açıklanmadığı gibi kesin hüküm de bulunmamaktadır. Bu davadaki iddialar 2016 yılında kayyım atanmasına gerekçe olarak gösterilmiş, akabinde 2019 yılındaki akyyım atama işlemine yine gerekçe gösterilmiştir. 2024 yılı itibari ile aynı gerekçe tekrar kayyım atama işlemine gerekçe gösterilmiştir. İdare temcit pilavı gibi aynı gerekçeyi üç defa görevden uzaklaştırma ve kayyım atama gerekçesi yapmıştır. Bu durum idarenin gerekçelerinin keyfi olduğunu ortaya koymaktadır.”

Siirt’teki bir konuşmasına ilişkin Siirt Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma ile Mardin’de aday tanıtım toplantısında yaptığı konuşma nedeniyle açılan soruşturmalarda, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği bilgisi de başvuru dilekçesinde yer aldı.

İlgili Haberler DEM Parti Eş Başkanı ile Mardin İl Başkanı hakkında suç duyurusu


DEM Parti Batman için AYM’ye başvuru talep etti

DEM Parti avukatlarının Belediye Eş Başkanı Gülüstan Sönük için Batman Nöbetçi İdare Mahkemesi Başkanlığı’na yaptığı başvuruda, yürütmenin durdurulması ile birlikte, Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesi de talep edildi.

Başvuru dilekçesinde kararın Sönük’e herhangi bir şekilde tebliğ bile edilmediği, Bakanlığın internet sitesinde yapılan açıklamayla karardan haberdar olduğuna dikkat çekildi.

Kararın ulusal ve uluslararası yasalara aykırı olduğunu savunan avukatlar, “İdari işlem ve dayanak yasal düzenlemenin Anayasa'ya aykırılıklarının üç temel nedeninin yanı sıra, dolaylı olarak Anayasa'ya aykırılık oluşturan sonuçlar doğurmaktadır. Temel aykırılıklardan ilki; düzenlemenin ve idari işlemin Türkiye'nin idari teşkilatının özünü oluşturan yerinden yönetim ilkesi, özerk mahalli idareler rejimi ve idarenin bütünlüğünü ihlal eder niteliğidir. Bununla bağlantılı olarak idari işlem, idari vesayet yetkisinin Anayasa'ya aykırı olarak genişletilmesidir.”

Başvuruda, mahalli idarelerin seçilmiş organlarının yalnızca görevleriyle ilgili bir suç nedeniyle görevden uzaklaştırılabileceklerine dikkat çekilerek, “Bu işlemi yapma yetkisi de münhasıran İçişleri Bakanı'na verilmiştir. Anayasa'nın 6. maddesi açıkça, hiçbir kimse veya organın kaynağını Anayasa'dan almayan bir yetki kullanamayacağı hükmünü kurmuştur. Somut olayda İçişleri Bakanı, görevden uzaklaştırma yetkisini göreviyle ilgili bir suçla ilgili olarak değil, hukuki dayanakları son derece şüpheli başka bir soruşturma ve kovuşturmayı gerekçe göstererek kullanmıştır. Görevden uzaklaştırma yetkisi anayasal olarak açıkça sınırlanmışken, Anayasa'nın koyduğu esaslara aykırı bir biçimde yetki kullanımı, idari işlemin yetki unsurunu sakatlamaktadır; idari işlemin iptali gerekir” görüşlerine yer verildi.


Sönük’ün görevden alınmasına neden olan soruşturma ve kovuşturmalarda suç isnadının ne olduğu dışında somut herhangi bir gerekçe paylaşılmadığı belirtilen başvuruda, “Soruşturma ve kovuşturmalar içerisinde hangi somut delillerin bahse konu görevi icra etmesi önünde yasal bir engel yarattığı izah edilmemiştir. İfade edilen tedbirin neden gerekli olduğu somutlaştırılmamıştır” yorumu yapıldı.

Başvuruda, görevden uzaklaştırma işleminin ‘geçici’ olduğu ancak görevden alınan hiç kimsenin görevine iade edilmediği vurgulandı ve “Belediye sakinleri tarafından seçilen bir belediye başkanının yerine, yine o halkın iradesini temsil eden belediye meclisi tarafından vekil seçilmesinin mi yoksa İçişleri Bakanlığı'na bağlı vali tarafından görevlendirme yapılmasının mı kamu yararına olduğu sorusu hukuken tartışmaya açık bir soru dahi değildir. Bu nedenle idari işlemin amaç unsuru zaten açıkça sakattır” görüşlerine yer verildi.

Avukatlar, Sönük ile ilgili ‘görevden uzaklaştırma işleminin yürütmesinin durdurulması’ ile birlikte AYM’ye başvuru yapılmasını istedi. Başvuru talebi ise “Davaya konu işleme dayanak olan 10/11/2016 tarihli, 6758 sayılı kanunun 34. maddesi ile Belediye Kanunu'nun 45. maddesinin ikinci fıkrasının Anayasa'ya aykırılık sebebiyle itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi'ne gönderilmesi” gerekçesine dayandırıldı.

Halfeti’de 'yerel tek adam' vurgusu

Şanlıurfa’nın Halfeti İlçesi Belediyesi Başkanı Mehmet Karayılan için yapılan başvuruda, Anayasa'nın 125/5 maddesinde “İdarî işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idarî işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir" şeklindeki düzenlemeye atıf yapıldı.

‘İdari işlemin uygulanmasıyla telafisi güç ve imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması’ şartlarına dikkat çekilen başvuruda “Müvekkilin görevden alınması ve yerine kayyum atanması, sonrasında 'belediye' adı altında yapılan tüm eylem ve işlemlerin denetimsiz bir 'yerel tek adam' marifetiyle yapılması, yapılan ve yapılacak olan tüm işlemlerin yetki ve usul unsurunu tartışmalı hale getirmektedir. Zira belediyenin seçilmiş olması gereken hiçbir organı görevini sürdürememekte ve bu organlar merkezi idare tarafından atamalar suretiyle hukuka aykırı ve keyfi bir biçimde dizayn edilmektedir. Bu da meydana gelen zararı telafisi imkânsız hale getirmektedir” görüşlerine yer verildi.

Başvuru dilekçesinde Karayılan’ın 3 Kasım 2024 tarihli görevden uzaklaştırma işleminin yürütmesinin durdurulması ile birlikte, “Davaya konu işleme dayanak olan 10/11/2016 tarihli, 6758 sayılı kanunun 34 maddesi ile değişik Belediye Kanunu'nun 45. maddesinin ikinci fıkrasının Anayasa'ya aykırılık sebebiyle itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi'ne gönderilmesi” talep edildi.

“Kayyım politikaları toplumsal ortamı zehirlemektedir”

Bu arada DEM Parti Merkez Yürütme Kurulu toplantısının ardından yapılan açıklamada, kayyum politikalarının toplumsal ortamı zehirlediği savunularak, kayyum uygulamasına son verilmesi için yasal düzenleme yapılması istendi.

Açıklamada, şu görüşlere yer verildi: “Kayyım uygulamaları, demokratik temsili ve yerel yönetimlerin demokratik işleyişini baltalamaktadır. Merkezi otoritenin demokratik yerel iradeyi ve halk iradesini çiğnemesi, toplumsal güvensizlik ve yönetim krizleri yaratmakta ve yerel demokrasiyi yok etmektedir. Kürt halkının temsilini yok sayan, seçme-seçilme hakkını çiğneyen; sandık ve seçim adaletine, kendini yönetme hakkına ipotek koyan, yerel demokrasiyi işlemez hale getiren bir yönetim biçimi haline gelen kayyımlar rejimi anlayışına son verilmesi için yasal düzenlemenin yapılması acil ihtiyaçtır.”