Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk kez “dargınlık olmaz” mesajını verdiği Suriye rejimiyle barışma hamlesine giriştiği ve bunun nedeninin gelecek seçim süreci olduğu yorumu yapılıyor.
Erdoğan, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esat’a yönelik uzun yıllardır sert sözler sarfetmesinin ardından ilk kez “Bizim Esed’i yenmek, yenmemek gibi bir derdimiz yok” açıklaması yaptı. Geçmişte “Esat biz seni tanımıyoruz, hadi defol” şeklindeki söylemi sıkça dile getiren Erdoğan, Suriye rejimine ilişkin “Siyasette dargınlık olmaz. Her an barış içinde olacaksın. Her an görüşebilme imkanı yakalayacaksın. Suriye ile daha ileri seviyede adımları temin etmemiz gerekiyor” ifadesini kullandı.
İlgili Haberler Erdoğan’dan Suriye ve Mısır'la Diyalog MesajlarıOysa Erdoğan, 2012 yılında “Siyasi açıdan ölmüştür” ifadesini kullandığı Esat’ın devrilmesi süreci için “sancılı kutlu doğum” benzetmesini yapmıştı. Ancak on yılı aşkın süre sonunda Esat’ın yeniden seçilerek Cumhurbaşkanlığı görevine devam etmesi üzerine AKP iktidarında Şam rejimine yönelik söylem değişimi gündeme geldi.
Mart 2011 döneminden itibaren Suriye’deki iç savaşta Esat karşıtı tutum alan ve muhalifleri silahlı mücadelesinde destekleyen Erdoğan’ın son açıklaması, “Türkiye’nin dış politikasındaki barışma hamlelerinde son halka” olarak yorumlandı.
Bu açıklama için Emekli Tuğgeneral Haldun Solmaztürk “tam U dönüşü açıklaması” derken, Prof. Dr. İlhan Uzgel de ciddi politika değişikliğini olduğunu, ancak bunun alt yapısı bulunmadığını kaydetti. Hem Haldun Solmaztürk hem de İlhan Uzgel, Erdoğan’ın Suriye politikasındaki değişiklik adımının gerekçesi olarak Rusya etkisi ve seçim sürecini işaret etti.
Türkiye’nin Şam Büyükelçiliği görevinde bulunmuş deneyimli diplomat Oğuz Çelikkol ise Beşar Esat rejiminin kalıcılığı nedeniyle politika değişikliğine ihtiyaç duyulduğu görüşünde.
Çelikkol: “Dış politikada yeniden yapılandırma söz konusu”
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Oğuz Çelikkol, Suriye’yle ilgili yeni söylemi, Ortadoğu bölgesine yönelik yeni açılım kapsamında değerlendirmek gerektiğini kaydetti. Türkiye’nin son aylarda Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), İsrail gibi ülkelere yönelik dış politikasında değişikliğe gittiğini işaret eden Çelikkol, “Türkiye’nin artık yeni bir bakış açısı var. Dolayısıyla Suriye’ye de yeniden bakıldığını düşünmek mümkün. Suriye’de 2015 yılından beri Batı ile Türkiye’nin öncelikleri farklılaşmış durumda. Bunun da politika değişikliğinde etkisi var. Artık rejimin kalıcılığı da çok açık şekilde ortaya çıktı. Bu çerçevede politika değişikliği gerekli görüldü. Komşu ülkeler ile ilişkileri yeniden yapılandırma içerisinde değerlendiriyorum” dedi.
Dışişleri Bakanlığı’nda Ortadoğu Genel Müdürlüğü’nü yürütmüş, 2000-2004 döneminde Şam’da görev almış Emekli Büyükelçi Çelikkol, Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in Erdoğan’ın son açıklamasında etkisi olabileceğini ve bunun Şam’ın görüşmeye hazır olduğu anlamına geldiğini söyledi. Rusya’nın etkisinin olması durumunda Şam’ın da yeniden ilişki kurulmasına sıcak yaklaşacağını belirten Çelikkol, “Türkiye’nin dış politikasında gel-git yaşanıyor” eleştirisine ise katılmadı. Örneğin ABD’nin dış politikasında Donald Trump ile Joe Biden dönemlerinde değişiklikler yaşandığını anlatan Çelikkol, dış politikada devamlılığa değil, şartlara bakılması gerektiğini ifade etti.
Çelikkol, Türkiye ile ABD’nin Suriye konusunda 2015’ten itibaren ciddi görüş ayrılığına düştüğünü de belirterek, ABD’nin Şam rejimini değiştirmekten vazgeçtiğini vurguladı.
Solmaztürk: “Putin Erdoğan’a seçim sürecinde şart koydu”
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Emekli Tuğgeneral Haldun Solmaztürk, “U dönüşü” olarak yorumladığı Suriye politikasında olası değişikliği gelecek seçimlerle bağlantılı görüyor. Erdoğan’ın 20 Temmuz’da Tahran’da Rusya Devlet Başkanı Putin ve İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile yaptığı üçlü zirve toplantısında Türkiye’ye “ültimatom” verildiği düşüncesinde.
Sonrasında 5 Ağustos’ta Soçi’de Erdoğan’ın Putin ile dört saatlik görüşmesini işaret eden Solmaztürk, “Erdoğan’ın Suriye’de Şam hükümetiyle samimi, kapsamlı bir işbirliğine girmesi istendi ve kendisine bu işbirliğine girmesi koşuluyla gelecek seçim sonrasına kadar süre verildi. Bu sürede Suriye’de ciddi bir askeri operasyona girişmeksizin Şam hükümetiyle, Esat ile işbirliği yapılacağını zannediyorum” görüşünü paylaştı.
Adana Mutakabatı’nın ötesinde Ankara ile Şam arasında 2010 yılında imzalanmış terörle mücadele anlaşması bulunduğunu anımsatan Solmaztürk, Erdoğan hükümeti tarafından bu anlaşmayı ihlal edici hamleler yapıldığını ve aslında parlamentoların onayladığı bu anlaşma uyarınca Şam rejimiyle terörle mücadele için kapsamlı işbirliği yapılması gerektiği görüşlerini aktardı. Rusya’nın da Türkiye’ye bu anlaşmaya uyulması talebinde bulunduğunu kaydeden Solmaztürk, “Erdoğan’ın son beyanlarındaki ifadeleri gelişi güzel ifadeler değil. Aslında o anlaşmada bunlar var” iddiasını aktardı.
“Bir kırılma noktasındayız” diyen Solmaztürk, sadece Suriye’nin geleceğinde değil Ortadoğu bölgesinde değişimler yaratacak önemli bir noktada bulunulduğunu belirterek, “Erdoğan’ın bu beyanı, bu önemli değişikliği gösteriyor. (Türkiye’nin politikasındaki değişiklik) Suriye’de üniter yapı, toprak bütünlüğü sağlanması yönünde çok güçlü bir irade ifadesi olacak. Şam rejimi bundan memnuniyet duyacaktır. Peki bu değişiklik Türkiye’nin ulusal çıkarlarına hizmet edecek mi? Ben 2011 yılından beri Suriye iç savaşına müdahil olmanın Türkiye’nin ulusal çıkarlarına aykırı olduğunu söylüyorum. 'Ben söylemiştim' dememiz anlamlı değil ama şimdi o noktaya gelindi. Türkiye, kayıplar yaşadı ve bu bataklıkta boğazına gömüldü. Bunun yanı sıra Suriyeli sığınmacılar ilgili her türlü sorumluluğu üstlenmiş durumda. Ekonomik krizde de bunun ciddi payı var. Şimdi politika değişikliği adımı var ama elbette Suriye’nin toprak bütünlüğü de yarın hemen kurulamayacak. Büyük bir sorunu çözmede adım atıldı sadece ama yolumuz çok uzun” diye konuştu.
Uzgel: “Erdoğan’ın seçime yönelik hedefleri var”
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. İlhan Uzgel, Erdoğan’ın son dönemde dış politikada yeni bir açılıma gitmek istediğini ve bu çerçevede Mısır, Suudi Arabistan, BAE, İsrail ile ilişkilerde değişim gözlendiğini kaydetti. Uzgel, “Erdoğan, Suriye açılımıyla birkaç şeyi hedefliyor. Birincisi, seçimlere doğru Esat ile anlaşarak oraya beş yüz bin veya bir milyon sığınmacı geri döndürebilirse iç politikada seçmenlere ‘Biz bu işi çözüyoruz’ diyecek. Çünkü muhalefet çok sıkıştırdı. Kendi seçmenlerinde de büyük bir rahatsızlık var ve bunun farkında. İkincisi, Erdoğan Putin’in desteğini arıyor, ABD ve Batı’nın desteğini alamadı. Çünkü ülkeye yabancı sermaye girişinde sıkıntı yaşanıyor. (ABD Başkanı) Joe Biden’ın diplomatik desteğini ve Washington’a davetini alamıyor. Dolayısıyla Erdoğan, Batı’ya seçeneği olduğunu göstermeye çalışıyor ve Putin’i alternatif olarak sunuyor. Bunun yollarından birisi Suriye’yle Esat rejimiyle ilişkileri düzeltmek, ki Putin bunu çok uzun zamandır Erdoğan’dan talep ediyor. Seçim sürecinde Türkiye’nin çevresinde komşularıyla ilişkilerini toparlayarak, ‘dargınlık olmaz’ diyerek son derece tutarsız bir dış politikayı hayata geçiriyor” dedi.
Suriye’nin İsrail’le olduğu gibi karşılıklı elçiler atanması gibi hamlelerle çözülemeyecek kadar karmaşık sorunları olduğunu söyleyen Uzgel, “İşin içinde radikal İslamcılar, IŞİD, Türkiye’deki sığınmacılar, ABD, Rusya var. Bunlara dair AKP hükümetinin elinde kapsamlı bir program yok. Mesela bu radikal İslamcılar ne olacak, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ne olacak, eğer ÖSO dağıtılırsa bu insanlar nerede kalacak, nereye gidecek? Bütün bu sorular cevapsız. Böyle açılım olmaz. Suriye’yle pazarlık yapılacak bazı adımlar atılması gerekiyor. Ama bu adımlara dair hiçbir işaret yok” tespitlerini paylaştı.
Rusya’yla ilişkilerde karşılığında Erdoğan’ın Akkuyu Nükleer Santrali, özür mektubu gibi birşeyler vermek zorunda kaldığını kaydeden Uzgel, başka bir iktidar döneminde Rusya ile Türkiye arasında kurumsal ilişki kurulacağını belirterek, Putin’in de Erdoğan’ın iktidarda kalmasını istediğini ve Erdoğan’ın Putin’in talebiyle Suriye’ye askeri operasyon yapmak yerine ilişki kurma hamlesine giriştiğini söyledi.