Cumhurbaşkanı Başdanışmanı'ndan 15 Temmuz Tepkisi

Your browser doesn’t support HTML5

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı'ndan 15 Temmuz Tepkisi

Sabah Yazarlar Kulübü, başkent Washington'da, Kongre binasında 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili bir panel düzenledi.

Sabah gazetesi Washington muhabiri Ragıp Soylu’nun moderatörlüğündeki panele gazeteciler Hilal Kaplan, Nagehan Alçı ve Kerem Alkin’in yanı sıra Cumhurbaşkanı’nın Başdanışmanı Saadet Oruç da katıldı.

Panelde, Batı’nın 15 Temmuz'da girdiği demokrasi sınavında sınıfta kaldığını söyleyen Oruç, sonrasında Amerika’nın Sesi’ne konuştu. Oruç, “Darbe girişimiyle ilgili özellikle Türkiye’nin Türk halkının, milletinin ve Cumhurbaşkanının darbeyi alt etmesinin yeteri kadar anlaşılamadığını ya da anlaşılmak istenmediğini düşünüyorum. Çünkü hep Batı basınında Amerikan basınında çıkan haberler, özellikle darbenin daha ilk anında algılama eksikliği var gibiydi, daha sonra biraz rayına girdi gibi ama başta Fethullah Gülen olmak üzere suçluların verilmemesi unsurlar nedeniyle bir anlatılma, bir iletişim çalışması olması gerekiyor diye düşünüyorum” dedi.

Oruç, 15 Temmuz’un ardından Türkiye’nin ABD’yle ilgili hayalkırıklığının yeni yönetimle birlikte değişebileceğini de dile getirdi ve "Donald Trump’ın gelmesinin aslında öncelikli sonucu medyanın, uluslararası planlar yapan çevrelerin, planlarının aslında her zaman tutmayacağının göstergesi. Amerikan medyasının, Hillary Clinton’ı seçtirmek isteyen çevrelerin önemli bir yenilgisi oldu. Bu çevrelerle bizim sorunumuz, derdimiz var, çünkü 15 Temmuz nasıl Türkiye tarihinin en karanlık gecesiyse Türk-Amerikan ilişkilerinin tarihinde de en büyük hayalkırıklıklarından birine tekabül ediyor çünkü Amerikan yönetimi, halkı anlamadı. Şimdi dolayısıyla Demokratlar gitti. Yeni bir sayfa. Bir de Donald Trump seçimden önce kampanya döneminde söyledikleriyle seçim sonrası yapacakları arasında farklar olacağına dair emareler veren birisi. Dolayısıyla ben yeni bir başkan yeni bir motivasyon diye görüyorum" diye konuştu.

Saadet Oruç, demokrat yönetimlerin “mazlumlar coğrafyası” diye tanımladığı yerlere iyi şeyler getirmediğini, Cumhuriyetçilerin de aynı şekilde bazı kötü deneyimler yaşattıklarını söylese de "Yine de olumlu olmak için nedenimiz var” dedi.

"Can Dündar kullanılıyor"

Saadet Oruç, Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik 2013’ten bu yana yapılan bir uluslararası algı çalışması olduğunu ve gazeteci Can Dündar gibi isimlerin de kullanıldığını savundu.

Oruç, "Gezi olaylarından bu yana, 17-25 Aralık, seçimler, birbiri ardında yaşanan olaylar ve 15 Temmuz. Cumhurbaşkanı’nı bir şekilde tablo dışına çıkarmak üzere uluslararası operasyonlar düzenleniyor ve Can Dündar burada gerçekten hem FETÖ ile girdiği ilişkiler hem FETÖ’nün ötesinde sanki uluslararası bir takım çevrelerle gazetecilik ötesi ilişkiler içine girmiş gibi görünüyor. Bu anlamda şimdilik kıymetli ama her kullanılan alet gibi onun da bir gün kullanılma tarihi geçecek ve paslı bir şekilde rafta yerini bekleyecek" ifadelerini kullandı.

Dündar’ın aldığı uluslararası ödüllerin de mesleğiyle ilgili olmadığını da söyleyen Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, "Batı’nın ona verdiği teveccühün gazetecilikle ilgili olmadığını Can Dündar kendisi de biliyor, Batı da biliyor. Çünkü Can Dündar’ın yaptığı faaliyet, darbeye giden yolda taşları döşeyen bir propaganda, kamuoyu oluşturma çalışmasıydı. Ona bu mesleği öğreten Mehmet Ali Birand yaşasaydı, şu anda en büyük tepki ondan gelirdi ve kemikleri sızlıyordur diye düşünüyorum.Can Dündar bir fenomen olarak dünya manipülasyon tarihine altın harflerle geçmiş bir propaganda makinesidir” dedi.

Amerika’nın Sesi’nin telefonla ulaştığı gazeteci Can Dündar ise polemiğe girmek istemediğini söyledi. Dündar, “Gazeteciliğimi yargılatıp savunacak değilim. Kariyerim ortada. Saadet Oruç, cevap vermeye değecek bir muhatabım değil” demekle yetindi.