Corona Sürecinde Sağlık Haberleri Ne Kadar Sağlıklı?

13 Mart 2020 - Türkiye Büyük Millet Meclisi

Türkiye’de 11 Mart’ta ilk vakanın görülmesiyle birlikte, ülke gündeminin ilk maddesi Corona virüsü salgını oldu. Salgına karşı alınan önlemlerin yeterli olup olmadığı, maske kullanıp kullanmamak gerektiği, hastalığın tedavisine yönelik çalışmalar, risk grupları, virüsün insan yapımı olduğu yönündeki iddialar, yapılan testlerin güvenilirliği gibi birçok konu tartışılmaya başladı. Bu süreç aynı zamanda gazetecilerin kamuoyunu doğru bilgilendirme konusundaki sorumluluklarını da arttırdı.

Türkiye medyası bu salgına, birçok medya kuruluşunda artık sağlık muhabiri istihdam edilmeyen bir dönemde yakalandı. Sağlık konusundaki uzman habercilerin eksikliği yapılan haberlere de yansıdı. 35 yıldır sağlık haberciliği yapan Sibel Güneş, bu süreçte ‘sorumlu yayıncılık’ yapılmadığı görüşünde. Aynı zamanda Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri olan Güneş, VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada, “Konunun uzmanı olmayan insanlar televizyon programlarına çıkarıldı. Emekli askerler, emekli öğretim üyeleri, kelle paça içmeyi öneren ve bilim insanı olduğu soru işareti taşıyan, reyting garantili bazı hekimlerle bu konuyu hafife alan sığ yaklaşımlar sergilendi. Bilginin yerine şov geçti” dedi.

Salgının yarattığı kriz ortamının fırsatçılığa yol açtığını belirten Güneş, “Özellikle ilaç geliştirme konusundaki çabalar sanki mucizeymiş gibi medyada sunulurken nesnel değerlendirmeden geçirilmedi. Lobileri çok güçlü olan bazı ilaç firmalarının adı ön plana çıkarılmış oldu. Üretilen ilaçların yan etkileriyle ilgili ciddi problemler de ortaya çıktı. Aşırı telaşlı bazı bilim insanlarının bu işi çözdüğüne ve ilaç bulduğuna dair açıklamaları da yine nesnel olarak değerlendirilmedi. Bir süre sonra onlar da geri adım attılar” diye konuştu.

Sigaranın içindeki nikotinin Corona virüsünün tedavisinde kullanılabileceğiyle ilgili haberlere dahi medyada yer verildiğini söyleyen Güneş, “Medya, bazı sigara firmalarının ilaç geliştirme fantezilerine alet oldu. Bu ülkede ciddi bir sigara bağımlılığı varken bu konudaki sempatiyi büyütecek bir yaklaşıma neden olundu. Böyle bir şey üretilmesi sigara firmalarının teknolojisi açısından mümkün değil. Zaten geleneğinde de böyle bir şey yok. Halk sağlığı açısından çok hassas bir konuda medya yine hiçbir ön değerlendirme yapmadan bunu aktardı” dedi.

“Doğru haber için uzmanlaşma şart”

Medyada salgın süreciyle ilgili yapılan yanlış haberlerin, sağlık alanında uzmanlaşmış habercilerin eksikliğinden kaynaklandığını savunan Güneş, “Sağlık muhabirlerinin şu an medya kuruluşlarındaki sayısı çok az. Son on yılda sağlık haberciliği yapan çok kıymetli gazeteciler, sağlık alanında bu ülkenin hafızası sayılabilecek gazeteciler işsiz kaldı. Çok az sayıdaki meslektaşımız çalışmaya devam ediyor ancak onlardan da sağlık dışındaki alanlarda da işler isteniyor. Haber merkezlerinde bir muhabiri farklı alanlarda kullanıp, mümkün olan en fazla verimi elde etme eğilimi hâkim” diye konuştu.

Güneş, sağlık haberlerinin önemine dikkat çekerek, “Sağlıkta çok ciddi bütçeler harcanıyor. Türkiye’de iktidarın göreve gelmesine ulaşımdan sonra en fazla etkili olmuş alan. Bugün özel hastaneler her yıl milyonlarca liralık tanıtım harcamaları yapıyor. Herkes bu alanda çok iddialı ve mutlaka söyleyeceği bir sözü var. Bir sağlık habercisinin önüne günde yüzlerce e-posta düşüyor” dedi.

Sağlık alanında doğru haberler yapabilmek için uzmanlaşmanın şart olduğunu kaydeden Güneş, “Bu alandaki her bilgi en çok altı ayda eskiyor. Bunun yanında siyasetçiler ve sağlık profesyonelleri propagandalarını yapabiliyor. Birçok doktor hastaları muayenehanesine veya çalıştığı hastaneye yönlendirmek için amacını aşan yaklaşımlar içerisinde olabiliyor. İlaç firmaları örtülü reklamlarla tanıtım yapıyor. Sağlık habercisi hiçbir propagandaya alet olmadan gerçeği sokaktaki insana ulaştırabilmeli” sözlerini kullandı.

“Gazeteciler bilgi eksikliği yüzünden soru soramadı”

Güneş, bazı medya kuruluşlarının Sağlık Bakanlığı’nın Corona virüsüyle mücadelesini propagandaya dönüştürdüğünü söyledi: “Elbette Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın bu süreçte AKP’li diğer bakanlarla kıyasladığımızda gazetecilere hakaret etmemesi ve agresif tutum sergilememesi, hanesine olumlu yansıdı. Ancak ön kabul olarak bakanlığın süreci kusursuz yönettiğine dair bir propaganda yaklaşımı da ortaya çıktı. Buradaki sözüm ‘kötü yönetti’ anlamında değil. Ama bu ön kabul, daha soru sorarken ‘Sayın Bakanım’ hitabından başlıyor. Bu hitapla sürekli bakanın otoritesini vurgulamak gazeteciliğin temel değerlerine aykırı.”

Bakan Koca’nın düzenlediği basın toplantılarına katılan gazetecilerin arasında sağlık habercisi olanların sayısı da çok az. Güneş, bu gazetecilerin bilgi eksikliği yüzünden bazı soruları sormayı atladığını kaydetti. Salgının başında bakanlığın Corona testlerini neden yalnızca sınırlı sayıdaki laboratuvarda gerçekleştirdiğinin gazeteciler tarafından sorgulanmadığını belirten Güneş, “Üniversite hastanelerinde bu testi yapabilecek yüzü aşkın laboratuvar vardı. Ama Bakanlık, üniversitelerden bu hizmeti almayı tercih etmedi. Yalnızca kendisinin mutlak kontrolü altında olan laboratuvarlarda yapıldı. İktidarın kontrolü altında olduğunu düşünmediği bazı üniversite hastanelerinin laboratuvarlarında yapılacak testlerin, kendisi açıklamadan medyaya ulaşabileceği endişesi vardı. Üniversite hastaneleri de sürecin çok sonunda, Bakanlık kamuoyu kontrolünü kendince eline aldıktan sonra devreye sokuldu” dedi. Ayrıca Güneş, Corona virüsünün bulaşması riskine karşı sağlık çalışanlarının kullandığı kişisel koruyucu ekipmanların üniversite hastanelerinde daha fazla eksikliğinin yaşandığının da gündeme getirilmediğini ifade etti.

“AKP’nin yaptığı toplantılarda ilk kez bu sorular sorulabiliyor”

Diğer yandan gazetecilerin soru sorarken olumsuz tepki çekmemek ve işlerinden olmamak için otosansür uyguladığını da söyleyen Güneş, “Sağlık Bakanı her şeye rağmen Türkiye’deki koşulları dikkate aldığımızda bu süreci yönetebildi. Propaganda ya da otoriter bir yaklaşım hakim olursa bu, kamuoyunda elde ettiği imajı aşındırır. O yüzden tüm meslektaşlarımıza eşit soru sordurmaya devam etmesinde yarar var. AKP’nin yaptığı toplantılarda ilk kez bu sorular sorulabiliyor. AKP’nin hiçbir toplantısında gerçek habercilik yapan medya kuruluşlarının soru sorma şansı yok. Bu gazetecilerin sorduğu sorular, televizyonda izleyen vatandaşta da ciddi bir farkındalık yaratınca rahatsızlık oluştu. Daha sonra bazı meslektaşlarımızın toplantıya girmeden önce sorularının alınmak istendiği, belli bir sayıda soru alınması gibi uygulamalar oldu” dedi.

“Yeni sağlık muhabirlerine ihtiyaç var”

Türkiye’de sağlık alanında uzman gazetecilerin bir araya geldiği Eğitim ve Sağlık Muhabirleri Derneği (ESAM) ve Sağlık Muhabirleri Derneği (SMD) gibi kuruluşlar var. Aynı zamanda ESAM Yönetim Kurulu Üyesi olan Güneş, Corona sürecinin ardından yeni habercilerin sağlık alanında uzmanlaşması için sağlık meslek odaları ile birlikte eğitimler yapılmasına çok ihtiyaç olduğunu söyledi. Güneş, sağlık habercisi olmak isteyenlere önerilerini şöyle sıraladı: “Bakanlığın söylediği elbette kıymetli ama onu kontrol edebilmek ve propagandadan ayırabilmek için bütün sağlık meslek odaları, hasta hakları dernekleri, sendikalar, sağlık profesyonelleriyle bağlantı kurabilirseniz ve onların söylediğini de iyi süzerek habercilik geliştirebilirseniz o zaman bir bakış açısı yakalayabilirsiniz.”

Türkiye’nin değişik yerlerinde yapılan tıp kongrelerine katılarak, üç büyükşehir odaklı haberciliğin dışına çıkmanın ve farklı bilim insanlarıyla tanışmanın önemini vurgulayan Güneş, sağlık habercilerinin tıp terimlerine de hakim olması gerektiğini söyledi. Habercinin sağlık alanında kendisinin anlamadığı hiçbir konuyu haberleştirmemesinin hayati önem taşıdığını kaydeden Güneş, “Elinizin altında iyi bir tıp terimleri sözlüğü olsun. Doktorlar doğal olarak bu elit dili kendi aralarında bir kod gibi kullanarak rahat ediyorlar ve bunun dışına çıkmaktan hoşlanmıyorlar. Bu dili kendiniz anlayıncaya kadar, gerekirse sağlık profesyonelini bıktırana kadar mutlaka soru sorun” dedi.

Sağlık haberlerinin dili nasıl olmalı?

Diğer yandan Güneş, tıp terimlerinin haber yazımında asla kullanılmaması gerektiğine dikkat çekerek, “Basit, sade ve anlaşılır bir dil kullanılmalı. Gazetecinin sokaktaki en zayıf, en mağdur insan için bilgi üretme zorunluluğu var. Hasta dediğimizde hepsinin ötesine geçiyoruz. Sokaktaki en mağdur kesim olan hasta için bu işi yapıyoruz. Bunu göz ardı asla etmeyelim” diye konuştu.

Hakemli bilimsel dergilerde yayımlanmayan hiçbir araştırmanın haber yapılmaması gerektiğini belirten Güneş, “Kanıta dayalı habercilik yapma zorunluluğumuz var. Yurtdışından gelen haberlerin de sanki hepsi doğruymuş gibi çok yanlış bir algı var. İlaç ve tıbbi cihaz firmalarının kamuoyu oluşturma amacıyla yaptıkları haberler mutlak doğru olarak sunulmamalı. ‘İlk’, ‘en’, ‘tek’ ifadeleriyle önümüze gelen her bülten ya da açıklamaya kocaman bir soru işaretiyle bakmak lazım. Sağlık habercisini en çok çuvallatacak ifadeler bunlardır” sözlerini kullandı.

Sağlık haberi yapmanın çok büyük sorumluluk gerektirdiğini söyleyen Güneş, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin “Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi”nin sağlık alanında çalışmak isteyen gazeteciler için yol haritası olduğunu kaydetti:

Sağlık konusunda sansasyondan kaçınmalı, insanları umutsuzluğa sürükleyecek veya sahte umut verecek yayın yapılmamalıdır.

- Tıbbi alandaki araştırmalar kesinleşmiş sonuçlar gibi yayınlanmamalıdır.

- Araştırmaları destekleyen kuruluşlar açıkça belirtilmeli, bilimsel kanıta dayalı olmayan tanı ve tedavi yöntemlerine haberlerde yer verilmemelidir.

- İlaç tavsiyesinde asla bulunulmamalıdır.

- Sağlık kuruluşlarında araştırmalar yapan, bilgi ve görüntü almaya çalışan gazeteci, kimliğini belirtmeli ve girilmesi yasak bölümlere ancak yetkililerin izniyle girmelidir.

- Hasta hakları gözetilerek hastanın ses ve görüntü kaydı izinsiz alınmamalıdır.

- Doktor veya hastanelerin suçlandığı haberlerde mutlaka onların da görüşüne başvurulmalıdır.