Corona virüsü salgını birçok ailenin hayatını derinden etkiledi. Bu süreçte kaygılarıyla başa çıkmakta zorlanan ailelerin çocukları da durumdan olumsuz etkilendi.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlatan Psikiyatr Doktor Sarper Taşkıran, gelişim sürecinin henüz çok başında olan küçük çocukların salgının neden olduğu gelişmelerden daha fazla etkilendiğine dikkat çekti.
Your browser doesn’t support HTML5
New York’ta görev yapan Doktor Taşkıran, “Genelde 2 yaş ile 3 yaş arası çocuklarda daha paylaşımcı, daha katılımcı oyunların, arkadaşlıkların temellerinin atıldığı dönemler olarak izliyoruz bu dönemi. Fakat çocuklarımız evlerde kapalı kalınca ve hiçbiri arkadaşlarıyla yuvalarda veya okul öncesi eğitiminde yer alamadıkları için ve ergenler gibi bunu sosyal medyada veya online olarak çok da fazla yapamadıkları için oyun oynamayı öğrenememiş, başka çocuklarla iletişim kurmayı bilmeyen ve hatta yüz okumakta, yüzdeki duyguları okumakta zorlanan çocuklar görmeye başladık. Çocuklarımız bizlerin ne düşündüğünü kendi duygularını nasıl yorumlayacaklarını bizim yüzümüze bakarak öğreniyor. Ama bir yandan da bakıyoruz ki çocuklar sadece maskeli yüzler görmeye başladı artık. O yüzden de birçok sıkıntılar oluştu. Özellikle sosyal gelişim alanında ve duygusal gelişim alanında çok büyük sıkıntılar oluştu” dedi.
Taşkıran uzaktan eğitim nedeniyle arkadaşlarından ayrı kalmasının sonuçlarını, “Çocuklar arkadaşlarından, ailelerinden öğrendiklerinden daha fazla şey öğreniyorlar. Özellikle arkadaşlar arası paylaşım, ilişkilerin nasıl yerleşmesi gerektiği, birbirlerine karşı nasıl davranmaları gerektiği, yakınlık oluşturma, duygusal olarak yakınlık oluşturma bir birlik oluşturma bunların hepsinden mahrum kaldılar. Çocuklar bu yüzden hem sosyal anlamda ciddi kaygı bozuklukları geliştirmeye başladılar hem de aileleriyle bile iletişimlerinde kopukluklar gelişti. Biz çocuklara baktığımızda özellikle aileleri bilinçlendirmek adına kabul ediyoruz ki bu çok büyük bir kayıp ve her çocuk bundan şu veya bu şekilde etkilenecek, bazı çocuklar için bu travmatik bir durum olabilir, özellikle ailesinde kayıplar yaşamış, özellikle hayatı altüst olmuş, ev değiştirmek, okul değiştirmek veya ailede iş kayıpları olmuş çocuklar için bu çok travmatik yaşanırken, bazı çocuklar bunu sadece ufak uyum sorunlarıyla atlatabiliyorlar’’ sözleriyle açıkladı.
Ailelere, gerçek anlamda kaygı bozukluğu belirtileri gördükleri zaman mutlaka bu konunun üzerine gitme çağrısı yapan Taşkıran, ‘’Mutlaka ya kendiniz okuyarak ya da profesyonel birinden, bir doktordan veya bir klinisyenden destek alarak çocuğunuza yardımcı olmaya çalışın. Bu kaygı belirtileri de özellikle çocuklarda eğer çok fazla anneye veya babaya yapışma, aileden ayrılamama, özellikle şu anda okula geri dönüş sürecinde yani uzun süre online eğitim aldıktan sonra okula geri dönüş sürecinde uyum sağlayamama, sürekli aileyle olmak isteme, okula gitmeyi reddetme, fiziksel birtakım belirtiler, nefes almakta güçlükler, ağlama krizleri, karın ağrıları, baş ağrıları sürekli olarak yorgunluk gibi belirtiler gördüğünüzde kaygı bozukluğunu aklınızdan geçirin. Bu konuda hem okuyun kendinizi bilinçlendirin, hem de eğer geçmeyen bir süreçte mutlaka profesyonel birinden destek alın” önerisinde bulundu.
Pandemi başlamadan önce bile her beş çocuktan birisinin hafif veya ağır şiddetli bir ruhsal durum sorunu yaşadığını hatırlatan Taşkıran, “Bu pandemi ile beraber öyle etkilenmeleri olan çocuklar çok daha zorlanmaya başladılar. Pandemi öncesinde herhangi bir duygu durum bozukluğu olan, ufak depresyonu olan veya şiddetli kaygı bozukluğu olan çocuklar hem tedavi görmedikleri için hem de aile de bu konuyu eğilemediği için bu bozukluklarda ağırlaşmalar görmeye başladık. Özellikle gelişimsel sorunları olan çocuklar, otizmi olan, bilişsel kaybı olan, zeka geriliği olan ve bu konuda özel eğitim almak alması gereken çocuklar veya alkol bağımlılığı veya ciddi psikiyatrik rahatsızlıkları olan, devamlı tedavi görmesi gereken çocuklar çok ciddi yaralar aldılar. Çünkü bu rahatsızlıkların tedavisinde yüz yüze tedavinin yeri çok önemli. Tamamen çevrenin getirdiği tedavi koşullarının yeri çok önemli. Evden bunu yapabilmek çok zor oldu ve özellikle gelişimsel bozukluğu olan çocuklar bu konuda ciddi bilgi kayıpları ve gelişim kayıpları yaşadılar’’ dedi.
“Belirsizlik kaygı yaratıyor’’
Çocuk ve gençleri en çok kaygılandıran durumlardan birinin belirsizlik olduğuna dikkat çeken Sarper Taşkıran, çocuk ve gençlerin yaşlarına uygun bir dille onlarla konuşmanın belirsizliğin getireceği kaygı ve tedirginliğin önüne geçebileceği görüşünde.
Belirsizliğin hala sürdüğüne dikkat çeken Taşkıran, ‘’2 yıl oldu pandemi başladığından beri ve artık bazı şeyleri biliyoruz, bazı şeylere alıştık derken yeni bir varyant çıkıyor ve yeni bir varyant çıktıktan sonra, Omicron varyantı mesela, hem daha hafif deniyor ama öbür tarafta artan ölüm rakamları ve artan hastaneye yatma rakamları açıklanıyor. Kapanmalar tekrar geri gelecek deniyor veya ertesi gün aslında maskeler çıkacak deniyor. Yani aileler için de çocuklar için de çok karışık ve belirsiz bir süreç. Ama buradaki esas önemli olan şey ailelerin kendi dirençlerini arttırması. Çünkü çocuklar en çok bizlerden öğreniyor. Ailelerin çocuklara en büyük faydası modelleme ile olur. Modelleme dediğimiz şey kendi davranışlarının çocuklar tarafından gözlemlenmesi ve çocukların onlar gibi davranması, aileler kendilerini çok panikte bulurlarsa, aileler kendilerini çok çaresiz gösterirlerse çocuklarına, çocuklar bu olayı daha şiddetli ve daha travmatik bir şekilde yaşayacaktır. Mesela neler yapılabilir? Her ne kadar belirsiz olsa da durum anda kalabilmeyi ve o günü yaşama aslında en önemli ve başa çıkma yollarından bir tanesi” şeklinde konuştu.
Doktor Taşkıran, “Belki üç ay sonramızı planlayamıyoruz ama bugünümüzü planlayabiliriz. Çocukların 3 ay sonrasında ne olacağını bilmesine de aslında çok gerek yok. Çocuklar bu konuda soru sorabilir. İşte bayramda veya tatilde dedemi ziyarete gidebilecek miyim? Veya şöyle şuraya gidebilecek miyiz Diye sorduğunda o zaman ona Nisan ayının başında karar vereceğiz, konumuz bu değil diyerek kesin ve etkili bir şekilde konuşarak, daha önemlisi de anne ve babanın kontrolde olduğunu ve onların çaresiz olmadığını hissettirerek çocuğa yaklaşmamız lazım. Bir yandan her zaman dirençlerini öne çıkarıp iki yıldır sen bu süreci anlatıyorsun ve şimdi de atlatabilirsin. Biz bunu aile olarak 2 yıldır bununla başa çıktık ve yine başa çıkabiliriz diyerek daha olumsuz ve ne yapacağını bilemez bir tutumdan aslında olumlu ve daha önce yaptım şimdi de başarabilirim tarzında daha muktedir bir tutuma yönelmek çok önemli. Aynı zamanda da ailenin kendi kurallarını koyabilmesi de önemli. Çünkü her ailenin şartları farklı, bazılarımızın evinde büyüklerimiz var, daha ciddi risk altında veya kronik hastalıklarımız var. Bazılarımızın ise aynı benzer düşünceleri veya aynı benzer dikkat etmesi gereken hususları yok. O yüzden ailecek oturup bir karar alıp bizim ailemize göre ne geçerli? Akşam yemeğe veya bir davete veya işe, çocuğumu okula gönderirken, servise bindirirken veya kendim götüreceksem bu kararı neye göre veriyorum? Bu kararı oturup kendi şartlarına göre ailelerin değerlendirip eğer ciddi bir şekilde ikna edici değişiklik olmadığı sürece de buna sadık kalmaları ve çocuklarını da bu konuda bilinçlendirmek gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.
Çocukların, yetişkinlerin düşündüğünden daha fazla şey bildiğine de dikkat çeken Taşkıran, ‘’Özellikle aileler tutumlarını, duygularını her ne kadar göstermeye çalışmasa da onlar sezebilirler ve örtülü duygular ve örtülü düşünceler her zaman daha fazla duygusal etkilenmelere neden olur. O yüzden ailelerin burada vermeleri gereken mesaj: Evet hepimiz etkilendik, hepimiz kayıplar yaşadık ama biz bununla başa çıkabiliyoruz ve senin de başa çıkmana yardımcı olacağız. Ailenin bunu çocuğa göstermesi lazım. Eğer ailede bir kayıp olduysa veya ailede iş kaybı veya can kaybı olduysa buna tabii ki üzülmeler olacak, çocuğu bundan saklamanın, çocuğu bundan tamamen esirgemeye çalışmanın gerçekçi bir yanı yok. Ama önemli olan ailenin kendisinin bu duyguyla üzülse de başa çıkabileceğini ve çocuğunun her zaman yanında olduğunu gösterebilmesi” şeklinde konuşan Taşkıran, “Corona virüsü çok önemli bir stresör ve herkesi öyle ya da öyle ya da böyle etkiledi. Ama bazı ailelerimizi daha az etkiledi. Bazı aileleri daha çok etkiledi. Çocuklar da eskisi gibi aileler bana geldiğinde hep söyledikleri ilk cümle; ‘Benim çocuğum eskisi gibi değil. Benim çocuğumu ben tanıyamaz hale geldim.’ Esas bir uzmana başvurma sebepleri gerçek anlamda çocukta ciddi davranış problemlerinin görülmesi. Yani hiç beklemediğiniz hiç görmediğiniz davranışların bir anda çocuğunuzun davranış ve tutumlarını gölgede bırakıp ön plana çıkması. Bunlar kendine zarar verici davranışlar olabilir. Ciddi sık tekrarlayan öfke nöbetleri olabilir. Sürekli ağlama olabilir. Sürekli panik halinde olma, yeni hiçbir şey yapamama olabilir. Birtakım takıntılı davranışlar, aşırı temizlik, aşırı titizlik. Bir yerlerde oturamama, sürekli aileye sorular sorma, endişe ve kaygı içerikli sorular ve emin olma isteği. Bir şey olmaz değil mi? Sen ölmeyeceksin değil mi? Kimseye bir şey olmayacak değil mi? Bu tarz sorular çok sıklıkla soruluyor. Bunlar da kaygı belirtisidir. Eğer uzun süreli depresif duygu hali, sürekli mutsuzluk, bıkkınlık, okula gitmeme, okula gitmek istememe, okula gittiği zaman veya aile göndermeye çalıştığı zaman çok şiddetli tepki verme ve gerek duygusal rahatsızlıkları gerek fiziksel rahatsızlıkları öne çıkararak bir haftadan uzun süre okula gitmeme, bir doktoru veya bir uzmana danışmanın gereklerindendir” dedi.
İlgili Haberler "Pandemide Çocuklarda İntihar Oranı Yüzde 400 Arttı"“Acil tedavi edilmesi gereken durumlarda ilaç tedavisini öneriyoruz’’
Doktor Taşkıran hangi aşamada ilaç tedavisi gerektiği sorusunaysa şu yanıtı verdi: “Eğer bunu bir uyum bozukluğu olarak görüyorsak, ortaya çıkaran stresör ortadan kalktığı zaman bu duygu ve düşüncelerin geçmesini bekliyoruz. Yani her belirti veya her rahatsızlık ilaç tedavisini gerektirecek diye bir şey yok. Ama eğer depresyon çok uzun sürüyorsa, özellikle ergenlerde eğer intihar düşünceleri veya kendine zarar verici davranışlar, kendini kesme, yakma gibi davranışlar eğer bunlarla beraber gidiyorsa o zaman ergen depresyonunu ivedilikle tedavi etmek gerekir. Öncelikle aileler bana soruyor bazen niye sadece terapiyle, sadece konuşma terapisiyle acaba süreci yönetebilir miyiz? İlaç tedavisine başlamadan bu işi halledebilir miyiz diye. Ailelerin çoğunda ilaçlara karşı birtakım olumsuz düşünceler var. Kimileri haklı, kimileri aslında o kadar da korkulacak bir şey değil. Ama genelde söylediğimiz şey intihar ve ölüm düşüncesi ve kendine zarar veren davranışlar çok acil tedavi edilmesi gereken davranışlardır ve tedavi her ne kadar psikiyatride terapiler uzun dönemde çok etkin olsa da yakın zamanda bazen rahatsızlıkları ortadan kaldırmak da geç kalabiliyor. O yüzden acil tedavi edilmesi gereken durumlarda ilaç tedavisini öneriyoruz. Şiddetli depresif, bozukluklar, şiddetli panik bozukluklar. Bir çocuk sürekli olarak nefes almakta güçlük çekiyorsa, kalp atışları hızlanıyorsa, elleri ayakları titriyorsa, okulda böyle panik ataklar veya panik nöbetler geçiyorsa o zaman önce ilaç tedavisi ve terapiye beraber başlayıp daha sonra biraz rahatlama görüldükten sonra sadece terapiyle de gidilebilir. Bunun dışında agresif olan yani şiddete yönelim, aileyi tehdit edici davranışlar, etrafı tehdit edici davranışlar görüldüğünde veya gerçeklikten uzak birtakım söylemleri olduğunda, yani psikoz düşündürecek birtakım söylemleri olduğunda veya ciddi olarak maddeye düşkünlük gibi durumlar olduğunda ilaç tedavisine başvuruyoruz.”