El Fetih ile Hamas’ın da aralarında bulunduğu 14 Filistinli grup arasında müzakere sürecini yürüten Çin’in, arabuluculuk rolü sonucunda “Pekin Deklarasyonu” belgesine imza atılması ve Ortadoğu’daki çatışma ortamında Filistin’in yanında tutum alması dikkat çekici bulundu.
Türkiye’nin yıllarca İsrail’le yakın ekonomik ilişkileri yanısıra Filistin’in toprak varlığını ve bağımsızlığını savunması nedeniyle “arabuluculuk” rolü gündemdeydi. Ancak El Fetih ile ilişkilerde gerileme yaşayan AK Parti iktidarı yönetimindeki Türkiye’nin, son çatışma tablosunda Gazze’yi kontrolü altında tutan Hamas’a verdiği destek ile birlikte İsrail’le ilişkileri de asgari düzeye indi.
Bu noktada Katar’ın evsahipliği yaptığı Hamas ve siyasi lideri İsmail Haniye’yle yakın ilişki yürüten Ankara’nın, Filistin ile İsrail arasındaki olası müzakerelerde arabulucu olamayacağı görüşü sözkonusu. Ayrıca Karadeniz’deki savaşta ise, Ukrayna ile Rusya arasında İstanbul Tahıl Girişimi Anlaşması imzalanmasını sağlamasına rağmen Türkiye’nin, son dönemde yeniden anlaşma yapılması için arabuluculuk çağrısına Rusya’nın kapıyı kapattığı görüldü. Dolayısıyla Türkiye’nin kendisine yakın coğrafyada arabuluculuk girişimleri sonuç kalırken; Asya’nın en ucundaki Çin’in bölgedeki çatışmalarda arabulucu olmaya çalışması göze çarptı.
İlgili Haberler Hamas ve El Fetih, birlik hükümeti kurma konusunda Pekin’de anlaştıVOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan akademisyenler Doç. Dr. Ali Fuat Gökçe ve Dr. Ceren Ergenç, Çin’in son yıllarda diplomatik atağa geçmesini uluslararası arenada ABD’ye karşı alternatif olma mesajı olarak yürüttüğü görüşüne sahip.
Gökçe, Çin’in dünyada ekonomi odaklı varolma politikası yerine artık diplomasi alanında ön plana çıkma çabasına giriştiğini söyledi. Ergenç de, Çin’in diplomaside “antiemperyalist” söylemiyle küresel çapta alternatif manevi liderlik girişimi yürüttüğünü kaydetti.
“Müslüman ülkeler mezhepçi politikalarla ayrıştı, Çin gerekli adımı attı”
Gaziantep Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ali Fuat Gökçe, Filistin'in bölge ülkelerince kendi çıkarlarına alet edildiğini işaret ederek, Çin’in ise ABD’ye karşı bölgede barışçı diplomasi müzakereleri yürüttüğü söyledi.
Gökçe, “Pekin Deklarasyonu” belgesi buluşmasını “Çin Halk Cumhuriyeti son yıllarda ekonomik temellere dayanan politikalarını barışçıl bir diplomasiye dayandırmaya başladı. Bunun ilk örneklerini Suudi Arabistan ile İran ve Yemen arasında arabuluculuk yaparak gösterdi. Keza İsrail'in Gazze'ye başlattığı saldırılardan sonra da bu konuda birçok açıklama yaptı. Çin'deki toplantının esas konusunu Filistin’deki grupların bir araya getirilerek aralarındaki anlaşmazlıkların giderilmesi teşkil etmiştir. Bu birleştirme diplomasisinin İslam ülkelerinden yürütülmesi beklenirken maalesef bugüne kadar gerçekleşmemiştir” diye yorumladı.
Ortadoğu'daki çatışmada kalıcı çözüm sağlanamamasında Batı ülkelerinin ve özellikle ABD'nin rolü olduğunu söyleyen Gökçe, ancak ABD'nin kayıtsız şartsız İsrail'in her politikasına destek vermesine karşılık Müslüman ülkeler arasında Filistin'e hep birlikte destek verme tutumu olmadığını anlattı. Gökçe, “Müslüman ülkeler Filistindeki gruplara mezhepçi-ideolojik temellerle yaklaşmıştır. El Fetih Suudi Arabistan tarafından desteklenirken, Hamas Katar tarafından desteklenmektedir. BAE ve Mısır ise tam olarak nerede durdukları belli değildir ve gruptan ziyade kişiler üzerinden hareket etmektedir. İran ise Hizbullah ve Hamas'a daha yakın durmaktadır. Dolayısıyla Filistinli gruplar bir türlü bir araya gelememektedir. Çin'in bu girişimi nasıl algılanırsa algılansın sonuç itibarıyla İslam ülkelerinin yapamadığını yapmış, ‘ateşkes ve barış’ adına önemli bir adım atmıştır” diye konuştu.
Çin'in, ABD ve Batılı ülkelere küresel politikalarda artık tek başına hareket edemeyecekleri mesajını verdiğini kaydeden Gökçe, “Çin barışçıl bir politika izleyerek Batı'nın yıkıcı hegemonik politikalarına karşı yeni bir süreci başlatmıştır. Çin, aynı zamanda ABD'nin Tayvan üzerinden izlediği Çin'i sıkıştırma politikasına karşı İsrail'i kayıtsız şartsız destekleyen ABD'ye Filistinli grupları bir araya getirerek cevap vermiştir” değerlendirmesinde bulundu.
“ABD’yi dengeleme siyaseti yürütüyor, Ortadoğu’da artık yeni aktör var”
Brüksel merkezli Avrupa Politika Çalışmaları Merkezi’nde görev alan Ergenç, Çin’in diplomatik girişimleriyle artık dünyada ABD'yi dengelemeye çalıştığını belirterek, Ortadoğu’da yeni bir aktör olduğunu söyledi.
Dr. Ergenç, “Çin'in Mao sonrası dönemde Ortadoğu'ya ilgisi daha çok ekonomik ve enerji güvenliği, petrol vesaire içindi. Ama son yıllarda Çin, ekonomisi büyüp kendi güvenini kazandıktan sonra ve ABD'de yavaş yavaş artık Ortadoğu'dan, Güney Asya'dan çekilip bütün odağını Doğu Asya'da Çin'i çevrelemek, engellemek üzerine yoğunlaştığını açıkladıktan sonra, Ortadoğu'ya ABD'nin yerini alacak bir diplomatik ve siyasi güç, olarak girme amacını da bölge politikasına ekledi” dedi.
Çin-Arap Zirvesi ardından Pekin'in Suudi Arabistan-İran diplomatik ilişkileri yeniden kurulmasına giriştiğini anımsatan Ergenç, Çin’in Suriye'nin savaş sonrası uluslararası topluma yeniden kazandırılmasına rol almaya başladığını kaydetti.
Ergenç, “Bunun üçüncü ayağı da eğer Gazze Savaşı çıkmasaydı, Arap-İsrail sorunu olacaktı aslında. Ama burada Filistin tarafından sadece Abbas hükümetini muhatap alacaktı Çin. Sonra savaş çıkınca buna hazırlıksız yakalandı. Ama şimdi geldiğimiz noktada sadece resmi hükümeti değil, Ortadoğu'da örgütleri de diğer siyasi aktörleri de muhatap alması gerektiğini anlamış bulunuyor. Ve bu Pekin Deklarasyonu da bu değişen diplomatik politikanın bir sonucu” diye konuştu.
Çin'in ayrıca “antiemperyalist” söylemi ön plana çıkardığını anlatan Ergenç, “Çin'in şu anki Ortadoğu politikasının saç ayağından birisi; Mao döneminden devamla antepemperyalist üçüncü dünyacılık. Buna artık ‘üçüncü dünyacılık’ demiyoruz. ‘Küresel Güney’ diyoruz. Xi Jinping'in küresel kalkınma gelişimi, küresel uygarlık gelişimi vesaire gibi adları olan politikaları var. Bunlar aslında yeni üçüncü dünyacılık diyebileceğimiz; Çin'i Küresel Güney’in maddi manevi lideri yapma. politikaları diyebiliriz” dedi.
Çin'in Filistinli grupları Pekin'de buluşturma başarısının ardında ekonomik destek verme sözü olduğunu düşündüğünü aktaran Ergenç, Pekin Deklarasyonu'na imza arttırmasıyla ise Çin'in ABD'ye mesaj verdiğini kaydetti.
Ergenç, “Filistin'deki siyasi aktörlerin yaptığı bir dengeleme siyaseti olarak görebiliriz. Yani burada tamamen diğer bütün küresel güçleri terk edip Çin önderliğinde yeni bir dünyaya adım atma gibi bir adım değil ki zaten parantez içerisinde söylüyorum. Çin'in de tek başına böyle bir liderlik yapacak bilgi ve deneyimi yok Ortadoğu'da. Ama Çin'e giderek, Çin'de bu deklarasyonu imzalayarak, ABD'ye karşı bir denge siyaseti gittikleri kesin. Bu, ABD dahil bütün küresel güçlerin tutumlarını değiştirecektir. Öyle bir faydası olacaktır diye düşünüyorum. Uzun vadede illaki bu Pekin deklarasyonu üzerinden Çin öncülüğünde bir çözüme ulaşılacak anlamına da gelmiyor” diye ekledi.