29 Eylül 2016’da kapatılan İMC TV’nin program koordinatörü ve Gündem Müzakere programının sunucusu olan gazeteci Ayşegül Doğan, Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Türk Ceza Kanunu’nun 314/2’de düzenlenen ‘silahlı terör örgütüne üyelik’ suçlamasıyla 6 yıl 3 ay hapse mahkum edildi.
İlgili Haberler Gazeteci Ayşegül Doğan'a 6 Yıl HapisMahkemenin kararına istinaf mahkemesinde itiraz edecek olan Doğan’ın avukatları üst mahkemenin de kararı onaması halinde Yargıtay’a başvuracak.
‘‘Birçok başka meslektaşıma yapıldığı gibi bugün de sıra bana geldi’’
COVİD-19 temaslısı olduğu için İstanbul’daki ikamet adresinde kalan ve Diyarbakır’daki son duruşmaya katılamayan Ayşegül Doğan, hukuki değil siyasi bir yargılama yapıldığını söyledi.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Doğan, ‘‘İlk başta örgüt kurmak ve yönetmekle suçlanıyordum. En son 7 Ekim’de görülen duruşmada 314/2’den yani örgüt üyeliğinden cezalandırılmam talep edildi. Takipsizlikle sonuçlanması gereken dosyada örgüt üyeliğinden 6 yıl 3 aylık hapis cezası verildi. İlk kez şüpheli olarak 2018’de bir soruşturmada ifadeye çağrıldım. Ama 2010-2011 yıllarında 784 gün şüpheli değilken usulsüz bir şekilde dinleniyorum. Bu 784 gün yapılan dinlemelerdeki görüşmelerden 5 ya da 6 tanesi suç olabilecek şekilde dosyaya konuyor. Bu bile suç teşkil eden bir kaydımın bulunamadığını gösteriyor. Ne suçlamalar ne ceza hiçbiri hukuk normları içerisinde bir anlam bulmuyor, olsa olsa siyasi anlamı var. Bu daha önce birçok başka meslektaşıma yapıldığı gibi bugün de sıra bana geldi’’ dedi.
Program editörü ile yaptığı bir telefon görüşmesinde PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’la ilgili bir eylemi programda konu etmekten sözetmelerini örgüt üyeliğine dayanak olarak gösterildiğini söyleyen Doğan, HDP eski eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Sebahat Tuncel’le temas mesafesini koruyarak yaptığı görüşmelerin de suç olarak gösterildiğini ifade etti.
‘‘DTK daimi üyesi değilim, üyelik daveti aldım ama gazetecilik yaptığım için icabet edemeyeceğimi ilettim’’
İddianamede Ayşegül Doğan’ın terör örgütüne üyeliğine bir başka dayanak olarak Demokratik Toplum Kongresi’nin daimi meclis üyesi olması gösteriliyor.
Doğan, ‘‘Ben DTK'nin üyesi değilim. Daimi meclis üyesi olma daveti aldım. Daimi meclis üyeliğine seçildim gıyaben. Ancak aldığım davete icabet edemeyeceğimi, gazetecilik yaptığımı, o dönem İMC TV’de aktif çalıştığım için çalışamayacağımı kendilerini ilettim. Bu da iddianamelerdeki tapelerde var. Ayrıca başka iddianamelerde benim söylediğimi doğrulayan tapeler var. Bunların bulunmasını mahkemeden talep etiler. ‘Savcılık bunu bulamaz’ diye reddettiler. Velev ki DTK daimi meclis üyesiyim, bu nasıl bir silahlı terör örgütü üyeliği olarak değerlendirebilir? DTK, 2012 yılında yeni anayasa çalışmaları için dönemin Meclis Başkanı için çalışmalara davet edilmişti’’ sözleriyle bu iddiayı reddetti.
‘‘Mahkeme, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na gazeteci olup-olmadığımı sordu’’
Dava sırasında mahkeme heyetinin değiştiğini söyleyen Ayşegül Doğan, yeni gelen heyetin başkanının katıldığı son duruşmada verilen bir arada kendisine basın kartına sahip olup-olmadığını sorduğunu daha sonra aynı soruyu Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na bir müzekkereyle sorduğunu ifade etti.
Doğan, ‘‘ Gazeteciliğimi ibraz edebilmek için sarı basın kartımın olup olmadığını Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na soruluyor. Onlar da şöyle bir yanıt veriyor; 'Benim basın kartı kaydımın bulunmadığına...' Bu dolaylı ya da doğrudan, ‘Bize göre gazeteci değil’ demek. Sarı basın kartı bulunmayanlar gazeteci değil mi? Sarı basın kartını ilkesel olarak almayanlar, gazeteci değil mi?. Çalıştığım kurum KHK’nin verdiği fırsatla kapatılmış. Herhangi bir mahkeme kararı yok. Benim o dönem sarı basın kartı başvurum vardı. Kartı almaya hak kazandım ama kurumumun kapatılıyor olması ve hakkımda soruşturma olması dolayısıyla kart tarafıma verilmedi. Bu da bana bizzat o dönem Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü tarafından yazılı olarak bildirildi. Ben onu mahkemeye de ibraz ettim. Diyelim ki benim böyle bir başvurum yok ve sarı basın kartım da yok. Gazeteciliğimi ibraz edeceğim şey böyle bir kartın olup olmaması mıdır?’’ dedi.
Türkiye’de hukuk reformu yapılacağına ilişkin beklentileri şaşkınlıkla karşıladığını söyleyen Ayşegül Doğan, bununla beraber artan adaletsizlik ve toplumun yükselen değişim talebinin mutlaka bir karşılık üreteceğini bu nedenle de endişeli değil umutlu olduğunu söyledi.
Faruk Eren: ‘‘Toplumun her kesimine baskılar sürüyor"
DİSK Basın İş Başkanı Faruk Eren, reform söyleminin dillerden düşmediği bir dönemde gazeteciler üzerindeki baskının azalmadığına, bilakis Ayşegül Doğan yargılamasında olduğu gibi yoğunlaştığına dikkat çekti.
VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Eren, ‘‘Ayşegül Doğan, hepimizin tanıdığı, bildiği, işini yapan bir gazeteci. Onu yargılayanlar da biliyor bunu. Ama bir takım saiklerle ceza veriliyor. Babası Orhan Doğan da bilinen bir siyasetçiydi. Uzun yıllar haksız hapishanede tutuldu. Tahliye olduktan kısa süre sonra hayatını kaybetti, böyle simgesel bir yanı var. Reform konusuna gelince çok ikna edici değil. Erdoğan bir kez reformdan söz eti. Bir kere de ‘Kendimizi AB’de görüyoruz’ dedi. Bu sözlerin AB Zirvesi öncesinde geldiğini ve aynı günlerde ekonominin SOS verdiğini hatırlamalı. Tam o günlerde ana muhalefet lideri bir mafya, çete lideri tarafından tehdit edildi. Buna tepki göstermedi. İktidar ortağı ise grup konuşmasında sahiplendi. Reform lafı edildikten sonra 1000 HDP’li siyasetçi gözaltına alındı. Kavala ve Demirtaş aleyhindeki yargıyı baskıya alacak açıklamalar yapıldı. Cumartesi Anneleri’ne dava açıldı. İddianame var ama iddia yok içinde. Toplumun her kesimine baskılar sürüyor’’ dedi.
Önderoğlu: ‘‘Türkiye yargısı, İstanbul ve Diyarbakır'da vahim ihlallere kaynaklık ediyor’’
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi ve Bianet Medya Raportörü Erol Önderoğlu da karardan endişe duyduklarını söyledi.
VOA Türkçe’ye konuşan Önderoğlu “Darbe girişiminin yarattığı ağır tahribatlardan çıkmaya çalışan Türkiye yargısı, gazeteci dosyaları özelinde söz edecek olursak, özellikle İstanbul ve Diyarbakır'dan vahim ihlallere kaynaklık ediyor. Gazeteci Ayşegül Doğan'a, haber görüşmeleri ve DTK etkinliklerine bir gazeteci olarak merak gösterdiği için 6 yıl 3 ay gibi ağır bir hapis cezası verildi. Doğan'a verilen ceza yanı sıra, son dönemde bazı gazeteciler hakkında Terörle Mücadele Kanunu'ndan verilen beraat kararlarının sistemli şekilde temyiz edilmesi de hukuka dair endişelerimizin, iktidarın şatafatlı birkaç reform mesajıyla giderilemeyecek kadar köklü sorunlara dayandığını gösteriyor” şeklinde konuştu.