Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın İzmir’in Çeşme ilçesinde hayata geçirmeyi planladığı turizm projesine karşı İzmir Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde protesto mitingi düzenlendi.
Cumhuriyet Meydanı’nda yapılan eyleme Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç, ilçe belediye başkanları, İzmir Barosu, İzmir Tabip Odası, Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) üyeleri ile İzmirliler katıldı.
İlçede kamu arazilerini de kapsayan 9 bin 574 hektar alanda golf sahaları, yat marinaları, termal merkez ve sağlık turizmine yönelik özelleşmiş turizm tesisleri ile kongre merkezlerinin yapılması planlanan projeye karşı çıkan katılımcılar “Ranta teslim olmayacağız”, “Kurak geleceğe hayır”, “Tarım alanlarımızın yok olmasına izin vermeyeceğiz”, “Çeşme halkındır halkın kalacak” sloganları attı.
Your browser doesn’t support HTML5
“Çeşme projesi Çeşme’ye ait değildir”
“Çeşme turizm talan projesine hayır” yazılı pankart arkasında konuşma yapan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “İzmir’e turist çekmek için bu şehrin, Çeşme’nin tepelerini, kıyılarını parsellemeye, yabancı sermayeye satmaya hiç gerek yok. Bu şehirde daha çok betona, daha çok yıkıma hiç ihtiyacımız yok” dedi.
Projenin İzmir’in tüm değerlerini tehdit ettiğini söyleyen Soyer projeye karşı çıkma gerekçelerini şu sözlerle anlattı: “Çeşme projesi Çeşme’ye ait değildir. Çeşme’nin değerlerini anlamayan, onun değerlerini yok eden, dışarıdan zoraki dayatılmış bir kurgudur. Proje alanı, İzmir'in en kurak, toprak ve su açısından en fakir yerleri. Oysa bu proje, bu alana aşırı su kullanan golf sahalarını getiriyor. Bölgede farklı tarihlerde ilan edilmiş 11 turizm merkezi bulunuyor. Bu alanların sadece üç tanesinin onaylı imar planı var. Çeşme'de bunca turizm alanı boşken bu proje yepyeni bir bölgeyi imara açıyor. Çeşme'nin su kaynakları zaten çok kısıtlı. Ulaşım, meselenin diğer bir ayağı. Çeşme'nin İzmir'le tek bir yol bağlantısı var. Yaz aylarında daha şimdiden bu yol tıkanıyor. Böylesine büyük bir projenin trafik için gerçekten bir çözümü yok. Tasarlanan çalışma kağıt üzerinde veya dünyanın başka bir yerinde güzel olabilir ama Çeşme Projesi İzmir'in kimyasına, aklına, ruhuna aykırıdır. İzmir Büyükşehir Belediyesi bu projeye karşı yürütülen tüm hukuki süreçlere müdahil oldu ve bundan sonra da yeni davalar açmaya devam edeceğiz. Doğa kimsenin babasının çiftliği değil. İzmir’in ranta kurban edilecek tek bir metrekare kıyısı yoktur. İzmir her karış toprağı korumamız altındadır. İzmir’in doğasını son nefesime kadar koruyacağım.”
Ardından söz alan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Milletvekili Ali Öztunç, “Çeşme'ye, Yarımada'ya sahip çıkmak istiyorsunuz ama birileri haritacılık oynuyor. Tayyip Erdoğan, almış eline cetveli, kalemi, haritaya çiziyor. ‘Şurası bu ülkenin iş adamına, burası Katarlı’ya, burası şu rantiyeciye’ diye çiziyor. Buna İzmir izin vermeyecek. Hiçbirimiz izin vermeyeceğiz. Bunlar parayı bitirdiler, Hazine'yi soydular, 128 milyar doları buharlaştırdılar. Mustafa Kemal Atatürk'ten bugüne Cumhuriyet'in ne kadar değeri, fabrikası varsa hepsini sattılar, peşkeş çektiler. Demir çelikleri, limanları, SEKA'yı, kıyıları, sahilleri, ormanları sattılar. Sıra Çeşme gibi turizm alanlarına geldi. Bütün kuşlar bitti, sıra leyleğe geldi. Buna izin vermeyeceğiz” dedi.
“Burası halka kapalı, sadece irtifak hakkı sahibinin tasarruf edebileceği özel alanlar haline gelecek”
Projenin iptali için açılan davanın avukatlarından Ömer Turgut Erlat da mitingde konuşma yaptı. Erlat, projenin Çeşme ilçesinin yüzde 75’ini oluşturan 16 bin hektar alanı halka kapalı hale getireceğini savundu: “Bu alan tamamen devletin hüküm ve tasarrufunda olan kamuya ait bir alan. Çeşme ilçesinde şu anda yerleşim alanları bulunan alanların dışında bütün kıyılar, dağlar, meralar, tarım alanları özel kişilere irtifak hakkı tesisi suretiyle devredilecek. Burada sadece bir ana yatırımcının sözü ve tasarrufu geçerli olacak. Bu ana yatırımcının iradesi dışında hiç kimse bu alana giremeyecek. Yani İzmirli 47 kilometre kıyısına, 6 bin hektar orman alanına, 2 bin hektar mera alanına, doğal SİT alanlarına giremeyecek. Çünkü burası halka kapalı, sadece irtifak hakkı sahibinin tasarruf edebileceği özel alanlar haline gelecek.”
“Yargıyı derhal hukuka uygun karar vermeye çağırıyoruz”
Projeye imkan veren Cumhurbaşkanlığı kararının iptali için açılan davada 28 Mart’ta bilirkişi raporu yayımlanarak, projenin pek çok açıdan kamu yararına uygun olmadığı belirtilmişti. Projenin planlama ilkelerine uygun olmadığı öne sürülen raporda projeyle artması öngörülen nüfusun tehdit edici düzeyde olduğu, bölgedeki doğal yaşama olumsuz etkiler yapacağı, su kaynaklarının proje için yetersiz olduğu, Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı’nın olumsuz etkileneceği gibi görüşlere yer verildi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ise Mart ayında İzmir'de düzenlediği basın toplantısında projede kararlı olduklarını vurgulamıştı.
Bilirkişi raporunun yayımlanmasının üzerinden iki ay geçmesine rağmen Danıştay’dan halen bir karar gelmediğini söyleyen Avukat Erlat, “Biz yargının işlemesini bekliyoruz. Normal yargı prosedüründe raporun gelmesinin ardından derhal yürütmenin durdurulması kararı verilmesi gerekirken iki aydır bir karar verilmedi. Yargıyı derhal hukuka uygun karar vermeye çağırıyoruz. İzmir halkını yaşam alanlarını korumaya çağırıyoruz” dedi.