Eski ABD Ankara Büyükelçisi Ross Wilson, Cenevre Konferansı’na ilişkin beklentileri ve Başbakan Erdoğan’ın Amerika ziyaretini değerlendirdi
WASHINGTON —
Amerika Dışişleri Bakanı John Kerry, Washington ve Moskova tarafından önerilen Suriye barış konferansını hazırlıklarına hız kazandırma amacıyla Ortadoğu gezisine çıktı. Kerry, bu çerçevede bugün Ürdün’de Suriye’nin Dostları toplantısına katılıyor. Suriye konusu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen hafta Washington’da Başkan Barack Obama ile yaptığı görüşmelerin de ana gündem maddesiydi. Bu görüşmede tarafların üzerinde anlaştığı unsurlar Cenevre konferansı açısından da önem taşıyor. 2005-2008 yılları arasında Amerika’nın Ankara büyükelçiliği görevini üstlenen ve halen Atlantik Konseyi’nin Avrasya Merkezi direktörü olan Ross Wilson, hem Cenevre konferansını, hem de Obama-Erdoğan görüşmesinin sonuçlarını değerlendirdi. Büyükelçi Wilson’la Melek Çağlar konuştu.
MELEK ÇAĞLAR - Sayın Büyükelçi, öncelikle bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Beyaz Saray’da Başkan Obama’yla yaptığı görüşmeden nasıl bir sonuç alındı? Bu görüşme sürecinden hangi taraf daha karlı çıktı?
ROSS WILSON - Bence bu toplantıdan çıkan en önemli sonuç, ikili ilişkilerin öneminin bir kez daha altının çizilmesiydi. Başbakan Erdoğan konuşmasında çok açıktı, Amerika'dan güçlü bir müttefik olarak bahsetti, bir dizi konuda kapsamlı işbirliğinden söz etti. İlişkileri barış, istikrar ve güvenlik açısından bir ortaklık olarak gördüğünü ve gelecekte de bunun aynı şekilde devam edeceğini belirtti. Bunlar önemli, içi boş olmayan sözler. Bu da ilişkinin niteliğini ortaya koyuyor. Amerikalı liderler de aynı görüşleri yansıttılar. Başkan Obama ve Dışişleri Bakanı John Kerry hem ikili hem de kişisel ilişkilerin öneminde dikkat çektiler. Elbette gündemin en önemli maddesi Suriye idi. Burada ortak bir noktada buluştular. İki taraf da Suriye konusunda dayanışma içinde hareket ederek çözüm bulmak istiyor. Bu açıdan görüşme iki taraf açısından da yararlı oldu.
MELEK ÇAĞLAR: Toplantı öncesinde Amerikan medyasında yer alan yazılarda, Suriye ve Ortadoğu gibi konularda Başkan Obama ile Başbakan Erdoğan arasında büyük bir yaklaşım farkı olduğuna dikkat çekildi. İki liderin hedefleri aynı olsa da sorunlara çözüm bulma konusunda büyük yaklaşım farklılıkları sergiledikleri söylendi. Sizce ziyaret bu farklılıkları ortadan kaldırdı mı?
ROSS WILSON: Amerika ve Türkiye müttefik iki ülke ama bu her konuda %100 anlaşacağımız anlamına gelmiyor. Zaten liderlerin söylediklerinden de ortaya bu çıkıyor. Suriye konusunda ortak olunan noktalar, Esat’ın gitmesi, muhalefete destek verilmesi ve insani krizi asgariye indirmek için ortak hareket edilmesi gerektiği. Burada altı çizilmesi gereken Obama'nın basın toplantısında Türkiye'nin Rusya ile başlatılan ve tarafları barış masasına getirme girişimine dahil olacağını açıklamasıydı. Görüş alışverişinde bulunulması, karşılıklı stratejilerin değerlendirilmesi, bunlar önemli gelişmeler. Başbakan Erdoğan Amerika'dan daha fazla liderlik rolü üstlenmesini istiyordu. Buradan ayrılırken önümüzdeki günler ve aylar için Amerika'nın plan ve niyetlerini, Türkiye'nin bu planlardaki yeri ve rolünü daha iyi anlayarak gitti. Bu da artı hanesine yazılacak bir gelişmedir.
MELEK ÇAĞLAR: Görüşmeler öncesinde Türk hükümeti Cenevre Konferansı konusunda isteksiz görünüyordu, ancak sizin de belirttiğiniz gibi basın toplantısında Türkiye'nin sürece dahil olacağı açıklandı. Obama'nın bu konuda Erdoğan'ı ikna ettiği söylenebilir mi ve sizce Türkiye nasıl ikna edildi?
ROSS WILSON: Görüşmenin bütün ayrıntılarını bilmediğim için Obama'nın Erdoğan'ı ikna ettiğini söyleyemem. Bununla birlikte iki lider Amerika ve Türkiye'nin neler istediğini ele alma fırsatı buldu. Ortak hedef Esat'ın gitmesi. Her iki taraf da buna şiddet kullanarak değil, mümkün olan başka yollarla ulaşmak istiyor. Bunu, eminim, Amerika kadar Türkiye de destekliyor. Türk liderlerin bu görüşmeler sonrasında Amerika'nın Suriye ile ilgili strateji ve taktiklerini daha iyi anladıklarını ve destek verebilecekleri her noktada bunu yapacaklarını umuyorum. Bu da önemli bir kazanımdır.
MELEK ÇAĞLAR: Obama yönetimi, Rusya ve İngiltere, Cenevre konferansına büyük önem veriyor. Bu toplantıdan ne beklemek lazım ve beklenen alınmazsa bundan sonraki adım me olabilir?
ROSS WILSON: Elbette bu toplantıdan sonuç alınıp-alınmayacağı konusunda şüpheci olmak için haklı gerekçeler var. Lahdar İbrahimi bu konu üzerinde çalışıyor, ondan önce Kofi Annan uzun süre çaba sarfetti. Cenevre konferansının farkı ne olacak, bunu söylemek zor. Ayrıca muhalefet de Esat rejimi ile aynı masaya oturmaya karşı direniyor. Rusya’nın destek vermesi olumlu bir gelişme. Türkiye, İngiltere ve diğer ülkelerin destek vermesi de iyi. Bu yüzden bence iyimser olmak gerekir. Ama bundan sonuç alınamazsa bir sonraki adım ne olur şimdiden bunu kestirmek kolay değil.
MELEK ÇAĞLAR: Uluslararası toplum muhaliflere daha fazla baskı uygulayamaz mı? Muhalefet kabul etmezse bir sonraki adım me olur?
ROSS WILSON: Uluslararası toplum zaten muhalefete baskı yapıyor. Cameron'un ziyaretinden çıkan mesaj da buydu. Erdoğan'ın ziyaretinden çıkan da. Muhalefet masaya oturmaya zorlanamaz ama ikna edilmesi gerekiyor -- ki bu onların çıkarına ve iyi birşeyler çıkabilir sonuçta. Bu diplomasi açısından büyük bir görev. Amerika, İngiltere, Türkiye, Rusya ve diğer ülkeler konferans toplanıncaya kadar görüşmeleri sürdürecek ve bu zirvenin Suriye'deki insani krizi azaltacak ve ülkeyi yeniden rayına oturtacak bir sonuç doğuracağı konusunda herkesin güven duyacağı bir zemin yaratacak.
MELEK ÇAĞLAR: Türkiye Amerika'nın daha fazla liderlik rolü üstlenmesini, muhaliflere silah yardımı yapmasını ve uçuşa yasak bölge uygulamasını istedi. Ama Obama bu konuda isteksizdi ve görüşme sonrasında da bu değişmedi. Obama neden bu politikayı tercih ediyor, Amerika muhaliflere silah yardımı konusunda neden çekimser?
ROSS WILSON: Gerek basına yapılan açıklamalar, gerekse özel görüşmeler sırasında edindiğim bilgiler Amerika'nın silahların özellikle yanlış ellere geçmesinden kaygı duyduğunu gösteriyor. İyi birşey yapmaya çalışırken ortaya istenmeyen bir sonuç çıkmasından kaygı duyuluyor. Washington'a bu kaygı hakim ve bir dereceye kadar Türkiye'de de bu kaygı paylaşılıyor, diğer ülkelerde de. Dışişleri Bakanı John Kerry Amerika'yı daha etkili bir politika izlemeye zorluyor, daha fazla liderlik göstermesi için çabalıyor. Bir anlamda Türkiye'nin istediği yöne doğru itiyor. Ama bu uçuşa yasak bölge kurulacağı, muhaliflere silah verileceği anlamına gelmez. Kerry'nin istediği daha açık bir strateji, daha açık bir plan. Kerry muhalefetin rejime karşı mücadelesine yardımcı olacak öldürücü olmayan silah sevkiyatının arttırılmasını sağladı. Bunun pazarlık sürecini nasıl etkilediğini göreceğiz. Elbette Kerry, Amerika'nın hedefleri doğrultusunda hareket ediyor, Türkiye veya başka dış faktörler istediği için değil.
MELEK ÇAĞLAR: Amerikalı askeri yetkililer de Suriye'de uçuşa yasak bölge oluşturulmasının zorluğundan bahsediyor. Bu neden bunun zor görünüyor?
ROSS WILSON: Askeri yetkililer Amerika'nın uçuşa yasak bölge kurma yeteneği konusunda bir zorluktan bahsetmiyor. Burada bir kaygı konusu bunun getireceği maliyet. Suriye'nin hava savunma sistemi oldukça etkili ve güçlü. Ayrıca, Amerikalı pilotların hayatına, Suriye'de yaşayan binlerce ya da onbinlerce kişinin hayatına mal olmasından korkuluyor. Onbinlerce kişi Esat rejimine karşı mücadele ederken de ölüyor, bu doğru, ama Amerikalı askeri ve siyasi yetkililer bu durumu daha da kötüleştirmek istemiyor.
MELEK ÇAĞLAR: Amerika Türkiye'nin Kuzey Irak yönetimine yakınlığından ve özellikle petrol ve doğalgaz konularında Bağdat hükümetini dışarda tutmasından kaygılı. Son görüşmede bu konudaki görüş ayrılığı sizce giderildi mi?
ROSS WILSON: Görüşmelerle ilgili olarak resmi ağızlardan yapılan açıklamaları inceledim. Bu konudan bahsedilmiyor. Bence bu konudan bahsedilmemesi, tarafların bu alanda bir ilerleme sağlayamadığını gösteriyor. Türkiye'nin görüş ve kaygıları anlaşılmıştır belki -- ve umuyorum ki Türkiye de Amerikalı yetkililerin Irak'ın parçalanma ihtimaliyle ilgili kaygılarını, Kuzey Irak'ın kendi güvenliği açısından bugünkünden daha da kötü bir durumla karşılaşabileceği konusunda duyduğu endişeyi anlamışlardır. Görüşmede enerji sözleşmeleri konusunda veya genel Irak stratejisi konusunda bir anlaşma olsa, bu açıklamalara yansırdı - ki yansımadı.
MELEK ÇAĞLAR: Konu açıklamalara yönelmişken, Washington'daki basın toplantısında Başbakan Erdoğan, Gazze ve Batı Şeria'yı ziyaret edeceğini söyledi. Bu ziyaret öncesinde, Amerika Erdoğan'dan Gazze gezisini ertelemesini istemişti. Erdoğan Gazze'ye gitme konusunda neden kararlı ve bu ziyaret soruna çözüm açısından ne getirebilir?
ROSS WILSON: Görüşmelerde Amerika'nın duyduğu bazı kaygılar giderilmiş görünüyor. Amerika'nın kaygıları nedeniyle Başbakan Filistin'e gidişini Washington ziyareti sonrasına ertelemişti. Bu önemliydi. İkincisi Erdoğan hem Gazze hem de Batı Şeria'ya gideceğini söyledi. Üçüncüsü Erdoğan Filistin'in birliğinden bahsetti ama Abbas'tan söz etmedi ki bu yararlı olabilirdi. Ama yine de Abbas'ın otoritesini hedef alan bir ifade de kullanmadı. Açıklamalarında daha geniş katılımlı bir barış için Filistin'in birliğine vurgu yaptı. Temelde Filistin konusunda Amerikalı politikacıların kendilerini rahat hissettiği bir ortamda olması gerekir diye düşünüyorum. Görünen o ki Filistin meselesi Amerika ile Türkiye arasında hassas bir konu olmayı sürdürecek.
MELEK ÇAĞLAR - Büyükelçi Wilson bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.
ROSS WILSON - Ben teşekkür ederim.
MELEK ÇAĞLAR - Sayın Büyükelçi, öncelikle bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Beyaz Saray’da Başkan Obama’yla yaptığı görüşmeden nasıl bir sonuç alındı? Bu görüşme sürecinden hangi taraf daha karlı çıktı?
ROSS WILSON - Bence bu toplantıdan çıkan en önemli sonuç, ikili ilişkilerin öneminin bir kez daha altının çizilmesiydi. Başbakan Erdoğan konuşmasında çok açıktı, Amerika'dan güçlü bir müttefik olarak bahsetti, bir dizi konuda kapsamlı işbirliğinden söz etti. İlişkileri barış, istikrar ve güvenlik açısından bir ortaklık olarak gördüğünü ve gelecekte de bunun aynı şekilde devam edeceğini belirtti. Bunlar önemli, içi boş olmayan sözler. Bu da ilişkinin niteliğini ortaya koyuyor. Amerikalı liderler de aynı görüşleri yansıttılar. Başkan Obama ve Dışişleri Bakanı John Kerry hem ikili hem de kişisel ilişkilerin öneminde dikkat çektiler. Elbette gündemin en önemli maddesi Suriye idi. Burada ortak bir noktada buluştular. İki taraf da Suriye konusunda dayanışma içinde hareket ederek çözüm bulmak istiyor. Bu açıdan görüşme iki taraf açısından da yararlı oldu.
MELEK ÇAĞLAR: Toplantı öncesinde Amerikan medyasında yer alan yazılarda, Suriye ve Ortadoğu gibi konularda Başkan Obama ile Başbakan Erdoğan arasında büyük bir yaklaşım farkı olduğuna dikkat çekildi. İki liderin hedefleri aynı olsa da sorunlara çözüm bulma konusunda büyük yaklaşım farklılıkları sergiledikleri söylendi. Sizce ziyaret bu farklılıkları ortadan kaldırdı mı?
ROSS WILSON: Amerika ve Türkiye müttefik iki ülke ama bu her konuda %100 anlaşacağımız anlamına gelmiyor. Zaten liderlerin söylediklerinden de ortaya bu çıkıyor. Suriye konusunda ortak olunan noktalar, Esat’ın gitmesi, muhalefete destek verilmesi ve insani krizi asgariye indirmek için ortak hareket edilmesi gerektiği. Burada altı çizilmesi gereken Obama'nın basın toplantısında Türkiye'nin Rusya ile başlatılan ve tarafları barış masasına getirme girişimine dahil olacağını açıklamasıydı. Görüş alışverişinde bulunulması, karşılıklı stratejilerin değerlendirilmesi, bunlar önemli gelişmeler. Başbakan Erdoğan Amerika'dan daha fazla liderlik rolü üstlenmesini istiyordu. Buradan ayrılırken önümüzdeki günler ve aylar için Amerika'nın plan ve niyetlerini, Türkiye'nin bu planlardaki yeri ve rolünü daha iyi anlayarak gitti. Bu da artı hanesine yazılacak bir gelişmedir.
MELEK ÇAĞLAR: Görüşmeler öncesinde Türk hükümeti Cenevre Konferansı konusunda isteksiz görünüyordu, ancak sizin de belirttiğiniz gibi basın toplantısında Türkiye'nin sürece dahil olacağı açıklandı. Obama'nın bu konuda Erdoğan'ı ikna ettiği söylenebilir mi ve sizce Türkiye nasıl ikna edildi?
ROSS WILSON: Görüşmenin bütün ayrıntılarını bilmediğim için Obama'nın Erdoğan'ı ikna ettiğini söyleyemem. Bununla birlikte iki lider Amerika ve Türkiye'nin neler istediğini ele alma fırsatı buldu. Ortak hedef Esat'ın gitmesi. Her iki taraf da buna şiddet kullanarak değil, mümkün olan başka yollarla ulaşmak istiyor. Bunu, eminim, Amerika kadar Türkiye de destekliyor. Türk liderlerin bu görüşmeler sonrasında Amerika'nın Suriye ile ilgili strateji ve taktiklerini daha iyi anladıklarını ve destek verebilecekleri her noktada bunu yapacaklarını umuyorum. Bu da önemli bir kazanımdır.
MELEK ÇAĞLAR: Obama yönetimi, Rusya ve İngiltere, Cenevre konferansına büyük önem veriyor. Bu toplantıdan ne beklemek lazım ve beklenen alınmazsa bundan sonraki adım me olabilir?
ROSS WILSON: Elbette bu toplantıdan sonuç alınıp-alınmayacağı konusunda şüpheci olmak için haklı gerekçeler var. Lahdar İbrahimi bu konu üzerinde çalışıyor, ondan önce Kofi Annan uzun süre çaba sarfetti. Cenevre konferansının farkı ne olacak, bunu söylemek zor. Ayrıca muhalefet de Esat rejimi ile aynı masaya oturmaya karşı direniyor. Rusya’nın destek vermesi olumlu bir gelişme. Türkiye, İngiltere ve diğer ülkelerin destek vermesi de iyi. Bu yüzden bence iyimser olmak gerekir. Ama bundan sonuç alınamazsa bir sonraki adım ne olur şimdiden bunu kestirmek kolay değil.
MELEK ÇAĞLAR: Uluslararası toplum muhaliflere daha fazla baskı uygulayamaz mı? Muhalefet kabul etmezse bir sonraki adım me olur?
ROSS WILSON: Uluslararası toplum zaten muhalefete baskı yapıyor. Cameron'un ziyaretinden çıkan mesaj da buydu. Erdoğan'ın ziyaretinden çıkan da. Muhalefet masaya oturmaya zorlanamaz ama ikna edilmesi gerekiyor -- ki bu onların çıkarına ve iyi birşeyler çıkabilir sonuçta. Bu diplomasi açısından büyük bir görev. Amerika, İngiltere, Türkiye, Rusya ve diğer ülkeler konferans toplanıncaya kadar görüşmeleri sürdürecek ve bu zirvenin Suriye'deki insani krizi azaltacak ve ülkeyi yeniden rayına oturtacak bir sonuç doğuracağı konusunda herkesin güven duyacağı bir zemin yaratacak.
MELEK ÇAĞLAR: Türkiye Amerika'nın daha fazla liderlik rolü üstlenmesini, muhaliflere silah yardımı yapmasını ve uçuşa yasak bölge uygulamasını istedi. Ama Obama bu konuda isteksizdi ve görüşme sonrasında da bu değişmedi. Obama neden bu politikayı tercih ediyor, Amerika muhaliflere silah yardımı konusunda neden çekimser?
ROSS WILSON: Gerek basına yapılan açıklamalar, gerekse özel görüşmeler sırasında edindiğim bilgiler Amerika'nın silahların özellikle yanlış ellere geçmesinden kaygı duyduğunu gösteriyor. İyi birşey yapmaya çalışırken ortaya istenmeyen bir sonuç çıkmasından kaygı duyuluyor. Washington'a bu kaygı hakim ve bir dereceye kadar Türkiye'de de bu kaygı paylaşılıyor, diğer ülkelerde de. Dışişleri Bakanı John Kerry Amerika'yı daha etkili bir politika izlemeye zorluyor, daha fazla liderlik göstermesi için çabalıyor. Bir anlamda Türkiye'nin istediği yöne doğru itiyor. Ama bu uçuşa yasak bölge kurulacağı, muhaliflere silah verileceği anlamına gelmez. Kerry'nin istediği daha açık bir strateji, daha açık bir plan. Kerry muhalefetin rejime karşı mücadelesine yardımcı olacak öldürücü olmayan silah sevkiyatının arttırılmasını sağladı. Bunun pazarlık sürecini nasıl etkilediğini göreceğiz. Elbette Kerry, Amerika'nın hedefleri doğrultusunda hareket ediyor, Türkiye veya başka dış faktörler istediği için değil.
MELEK ÇAĞLAR: Amerikalı askeri yetkililer de Suriye'de uçuşa yasak bölge oluşturulmasının zorluğundan bahsediyor. Bu neden bunun zor görünüyor?
ROSS WILSON: Askeri yetkililer Amerika'nın uçuşa yasak bölge kurma yeteneği konusunda bir zorluktan bahsetmiyor. Burada bir kaygı konusu bunun getireceği maliyet. Suriye'nin hava savunma sistemi oldukça etkili ve güçlü. Ayrıca, Amerikalı pilotların hayatına, Suriye'de yaşayan binlerce ya da onbinlerce kişinin hayatına mal olmasından korkuluyor. Onbinlerce kişi Esat rejimine karşı mücadele ederken de ölüyor, bu doğru, ama Amerikalı askeri ve siyasi yetkililer bu durumu daha da kötüleştirmek istemiyor.
MELEK ÇAĞLAR: Amerika Türkiye'nin Kuzey Irak yönetimine yakınlığından ve özellikle petrol ve doğalgaz konularında Bağdat hükümetini dışarda tutmasından kaygılı. Son görüşmede bu konudaki görüş ayrılığı sizce giderildi mi?
ROSS WILSON: Görüşmelerle ilgili olarak resmi ağızlardan yapılan açıklamaları inceledim. Bu konudan bahsedilmiyor. Bence bu konudan bahsedilmemesi, tarafların bu alanda bir ilerleme sağlayamadığını gösteriyor. Türkiye'nin görüş ve kaygıları anlaşılmıştır belki -- ve umuyorum ki Türkiye de Amerikalı yetkililerin Irak'ın parçalanma ihtimaliyle ilgili kaygılarını, Kuzey Irak'ın kendi güvenliği açısından bugünkünden daha da kötü bir durumla karşılaşabileceği konusunda duyduğu endişeyi anlamışlardır. Görüşmede enerji sözleşmeleri konusunda veya genel Irak stratejisi konusunda bir anlaşma olsa, bu açıklamalara yansırdı - ki yansımadı.
MELEK ÇAĞLAR: Konu açıklamalara yönelmişken, Washington'daki basın toplantısında Başbakan Erdoğan, Gazze ve Batı Şeria'yı ziyaret edeceğini söyledi. Bu ziyaret öncesinde, Amerika Erdoğan'dan Gazze gezisini ertelemesini istemişti. Erdoğan Gazze'ye gitme konusunda neden kararlı ve bu ziyaret soruna çözüm açısından ne getirebilir?
ROSS WILSON: Görüşmelerde Amerika'nın duyduğu bazı kaygılar giderilmiş görünüyor. Amerika'nın kaygıları nedeniyle Başbakan Filistin'e gidişini Washington ziyareti sonrasına ertelemişti. Bu önemliydi. İkincisi Erdoğan hem Gazze hem de Batı Şeria'ya gideceğini söyledi. Üçüncüsü Erdoğan Filistin'in birliğinden bahsetti ama Abbas'tan söz etmedi ki bu yararlı olabilirdi. Ama yine de Abbas'ın otoritesini hedef alan bir ifade de kullanmadı. Açıklamalarında daha geniş katılımlı bir barış için Filistin'in birliğine vurgu yaptı. Temelde Filistin konusunda Amerikalı politikacıların kendilerini rahat hissettiği bir ortamda olması gerekir diye düşünüyorum. Görünen o ki Filistin meselesi Amerika ile Türkiye arasında hassas bir konu olmayı sürdürecek.
MELEK ÇAĞLAR - Büyükelçi Wilson bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.
ROSS WILSON - Ben teşekkür ederim.