'Burası Bizim Yaşam Alanımız'

Your browser doesn’t support HTML5

Aydın’ın Efeler ilçesine bağlı Kızılcaköy’de köylülerin jeotermal elektrik santraline (JES) karşı direnişi köy meydanına kurulan çadırda tutulan nöbetle sürüyor.

Aralık ayı başında güvenlik güçlerinin biber gazıyla müdahale ettiği köylülere Aydın Vali Yardımcısı Mustafa Kemal Arat’ın yanıtı “Bir şey olmaz ya, biber gazından, ne olacak” sözleriyle yanıt vermişti. Bu açıklamaya tepki gösteren Kızılcaköy sakinleri, “Burası bizim yaşam alanımız, jeotermale izin vermeyeceğiz” diyor.

İzmir-Aydın otoyolundan ilerleyip Aydın’a yaklaştıkça yolun her iki tarafından da gökyüzüne yükselen dumanların giderek arttığını görmek mümkün.

Bu dumanlar jeotermal elektrik santrallerinden (JES) yükseliyor. Şehre yaklaştıkça, dumanlarla birlikte çürük yumurta kokusuna benzer bir koku da karşılıyor Aydın’a gelenleri.

“Biber gazından ne olacak?”

Türkiye’nin en verimli tarım arazilerinden birine sahip olan Aydın’da Efeler ilçesine bağlı Kızılcaköy halkı, aylardır kendi tarlalarının ortasına kurulmak istenen JES’e karşı direniyor. Köylüler kurulacak santralin bölgede tarımı bitireceğini savunuyor. Kızılcaköy halkı, jeotermal elektrik santrali kurulması planlanan alanda direnişlerini sürdürürken Aralık ayı başında güvenlik güçlerini biber gazlı müdahalesiyle karşılaştı. Buna rağmen direnişi sürdüren köylüler, direniş bölgesine gelen Aydın Vali Yardımcısı Mustafa Kemal Arat’a “bu biber gazının sıkılmasını siz mi emrettiniz?” sorusunu sorunca, “biber gazından ne olacak? Farz et ki ben yaptırdım” cevabını aldılar.

Köylülerin direnişi sonrasında şirketin faaliyetleri şimdilik durduruldu. Ancak Kızılcaköylülerin direnişi, köy meydanında kurulan çadırda tutulan nöbetle devam ediyor. Direnişin başını köylü kadınlar çekiyor. VOA Türkçe’ye konuşan köy halkından Leyla Çiyanşen’e göre şu anki sessizlik geçici: “Seçimlere kadar uykuya yattılar. Seçimlerden sonra yine üstümüze gelecekler”. Çiyanşen bölgenin birinci sınıf tarım arazisi olduğunu hatırlatıyor ve “Burası zeytinin, incirin bol olduğu yer. Buranın inciri bir numara incir. Ama JES’ler gelince incirler olmamaya başladı. Benim beş dönümlük incir arazim var, evde beş tane incirim yok” dedi.

“Mezarlıktaki ağaçları ölüler mi kuruttu?”

Direniş çadırındaki köylü kadınlar, eskiden bamya toplarken tavşanlarla iç içe olduklarını anlattı ve ekledi: “şimdi tilki bile, kuş bile kalmadı, sıra insanlara gelecek” dediler. Yetkililerin kendilerini birileri tarafından yönlendirilmekle suçladığını kaydeden köylüler “Bizi kimse yönlendirmiyor. Biz cahil köylü değiliz. Milletin efendisiyiz” diye konuştu. Köylüler en çok da yetkililerin kendileriyle alay edercesine cevaplar vermesine tepkili.

Kızılcaköy’ü en fazla etkileyen olay ise, JES’lerin kurulduğu komşu köylerde, özellikle de Alangüllü’de yaşananlar. Köylülerden Ayşe Gün “Alangüllü’de gördük. Baktık ki ağaçlar kurumuş. Arılar ölmüş. Koyunlar, kuzular ölmüş. Yetkililer bize bunun yanlış tarımdan kaynaklandığını söylediler. Ama mezarlıktaki ağaçlar bile kurumuş. O ağaçları da ölüler mi kuruttu?” dedi. Zeytinlerin arık tutmadığını, incirlerin olgunlaşmadan çürüdüğünü anlatan Ayşe Gün, “eskiden Aydın’ın dağından yağ, ovasından bal akardı. Şimdi zehir akmaya başladı. Gelecek nesillere temiz çevre, termiz toprak bırakmamız lazım. Hava, su, toprak olmadan nasıl yaşanır” diye konuştu.