667 Sayılı KHK’yla Akdeniz Üniversitesi’nden ihraç edilen Dr. Bülent Şık, Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan “Türkiye’yi kanser eden ürünleri devlet gizledi, biz açıklıyoruz” başlıklı yazı dizisi nedeniyle bugün ilk kez İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıktı.
Sağlık Bakanlığı’nın şikayeti üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Bürosu tarafından hazırlanan iddianamede “yasaklanan bilgileri açıklama” ve “göreve ilişkin sırrın açıklanması” suçlamasıyla beş yıldan 12 yıla kadar hapsi istenen Dr. Şık, 5 Mayıs’a ertelenen duruşmada yaptığı savunmasında iddiaları reddetti.
Akdeniz Üniversitesi Gıda Güvenliği ve Tarımsal Araştırma Merkezi eski öğretim üyesi, davaya konu olan yazı dizisinin Sağlık Bakanlığı’nın 2011-2016 yılları arasında yürütülen ve kendisinin de araştırmacı olarak yer aldığı ana başlığı ‘Kocaeli, Antalya, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli İllerinde Çevresel Faktörlerin ve Sağlık Üzerine Etkilerinin Değerlendirilmesi’ olan araştırma projesinde yer alan bilgilerden oluştuğunu açıklarken kendisinin de ekibin bir parçası olduğundan iddia edildiği gibi soruşturmaya konu olan bilgileri bir başkasından temin etmediğini belirtti.
Bülent Şık: “Marmara Denizi’nden alınan balık örneklerinde arsenik gibi kanserojen kimyasalların birikim miktarı çok fazla”
Şık, üç buçuk yıl önce tamamlanan çeşitli gıdalar, sular, deniz ürünlerini içeren 16 farklı çalışmadan oluşan araştırma projesindeki halk sağlığı açısından risk içeren bulguların Sağlık Bakanlığı tarafından kamuoyundan gizlendiğini ifade etti:
Şık, “Araştırma projesi, çalışma sahasının genişliği ve kapsadığı nüfus (5-10 milyon arası) açısından dünyanın en büyük halk sağlığı çalışmalarından biri olarak nitelenebilir. Tekirdağ, Kırklareli ve Edirne illerinde çeşitli gıdalar, sular, deniz ürünleri, toprak ve havadaki toz gibi örneklerde yapılan araştırmalardan elde edilen bilgilerin ciddi halk sağlığı sorunlarına işaret ettiğini gördüm. Antalya ilindeki kimyasal madde kirliliği o illerle kıyaslandığında bariz bir şekilde daha azdı ya da o illerdeki kimyasal kirlilik Antalya iline kıyasla çok fazlaydı. Örneğin sularda çeşitli ağır metallerin ve Marmara Denizi’nden alınan balık örneklerinde arsenik gibi kanserojen kimyasalların birikim miktarı çok fazlaydı” dedi.
“Analiz edilen gıdaların %17,3’ünde pestisit olması çok ciddi bir halk sağlığı sorunudur”
Beş ilde analiz edilen gıda örneklerinin %17,3’ünde yasal mevzuatın izin verdiği miktarın çok üstünde bir veya daha fazla pestisist kalıntısına rastlandığına dikkat çeken Şık, bu oranın Avrupa Birliği ortalamasının sadece %2 olduğunu ve bu gıdaların da imha edildiğini söyledi.
Şık, “Araştırma sonucunda gıda örneklerinin %40’ında hormonal sistem bozucu olarak nitelenen pestisit kalıntısı bulunduğu tespit edildi. Örneklerin %51,1’inde birden fazla sayıda pestisit kalıntısı tespit edildi. Örneklerin yüzde 11,2’sinde 2 adet pestisit kalıntısı; örneklerin yüzde 5,1’inde üç adet pestisit kalıntısı ve örneklerin yüzde 3,5’inde en az dört adet pestisit kalıntısı tespit edildi. Bu durum çok ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak görülmelidir” diye konuştu.
“Ergene havzasındaki pirinçlerde kanser yapıcı arsenik kalıntısı tespit edildi”
Araştırmada yalnız pestisitlere değil su ve gıdalardaki ağır metal örneklerine de bakıldığını vurgulayan Şık, Uluslararası Kanser Araştırma Kurumu (The International Agency for Research on Cancer) tarafından birinci derecede kanser yapıcı madde kabul edilen arsenik ve nikel ile hormonal ve nörolojik sistem bozucu kurşuna rastlandığını söyledi.
Akdeniz Üniversitesi eski öğretim üyesi, “Ergene Havzası’nda yetiştirilen pirinçlerde arsenik kalıntısı tespit edildi. Gıda örneklerinde arsenik kalıntılarını belirlemek için yapılan analizlerde 24 çeltik, 5 ısırgan otu, 1 karalahana, 2 marul, 8 sarımsak ve 14 yeşil soğan olmak üzere toplam 54 gıda örneğinde (toplamın %3,9’u) arsenik tespit edildi. Arsenik içerdiği belirlenen 54 gıda örneğinin %85’i ise Ergene Havzası’ndaki Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ illerinden alınmıştı. Kış mevsimindeyiz ve Ergene Nehri aşırı yağışlar nedeniyle geçtiğimiz haftalarda defalarca taşkın yaptı. Nehrin kirli suları tarım arazilerine yayıldı. Bu yayılma neticesinde de sularda bulunan arsenik, kadmiyum vb gibi toksik kimyasalların o tarım arazilerinde yetiştirilen gıda ürünlerine de bulaştığını söyleyebiliriz” dedi.
“Sağlık Bakanlığı arsenik , kurşun ve alüminyum içeren sularla ilgili ne yapmıştır?”
Şık’ın savunmasına bakılırsa, Ergene Havzası’ndan alınan su örneklerinin ortaya koyduğu tablo daha da iç karartıcı:
“Ergene’deki 3 ilden alınan 764 su örneğinin 316’sında (%41,4) arsenik tespit edildi. Bu örneklerden 25’i (%3,3) içme suyuna arsenik için konan sınır değerini aşıyordu ve bu suların içme suyu olarak kesinlikle kullanılmaması gerekiyordu. Ergene’de analiz edilen toplam örnek sayısı 764, alüminyum tespiti yapılan örnek sayısı 181 (%24) ve litrede 200 mikrogram olan sınır değerini aşan örnek sayısı ise 29 (%3,8) olarak belirlendi. Ergene’deki su örneklerinin 156’sında (%20,4) kurşun tespit edildi. Bu suların içme suyu olarak kesinlikle kullanılmaması gerekiyordu. Sağlık Bakanlığı’nın bir önlem alması gerekirdi? Bakanlık bu konuda ne yapmıştır sorusu yanıt bekliyor?”
Trakya Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü öğrencisiyken yakalandığı kanser hastalığı yüzünden geçen yıl hayatını kaybeden Tekirdağlı Dilek Özçelik gibi örneklerin çoğalmaması için hakikatleri yazdığını söyleyen Bülent Şık, beraatini istedi.
Tekirdağ Baro Başkanı: “Ergene Havzası’ndaki birçok fabrika atıklarını arıtmadan derelere aktarıyor”
Tekirdağ, Edirne, Ankara, Kocaeli baro başkanları da müdahil olarak duruşmaya katıldı.
Duruşma sırasında söz alan Tekirdağ Baro Başkanı Sedat Tekneci, “Ergene havzasında yedi-sekiz sene önce kirliliğin önlenmesi için projeler yapıldı ama her şey yarım kaldı. Arıtma maliyet yüzünden birçok fabrika, atıkları arıtmadan acımasızca derelere veriyor. Ben bu köylerde yetişen pirinci, ürünleri almıyor. Birçok genç insan tüp bebek merkezine tedavi görüyor. Sebep bu. İstanbul’da yaşayan arkadaşları uyarıyorum Ergene’nin kirli suyu Marmara Denizi’nin 1 km açığına atıklar, borularla akıtılacak. O atıklar dip akıntılarıyla İstanbul’a gelecek” dedi.
Ankara Barosu Başkanı: “Bu haber ihbar kabul edilerek konunun sorgulanması gerekirken sanığa dava açıldı”
İstanbul Barosu Sağlık Hukuk Merkezi’nden Burcu Öztoprak Alsulu ise Sağlık Bakanlığı görevlilerinin suçunu örtbas ettikleri için suç duyurusunda bulunulması gerektiğini söyledi.
1 milyon 300 bin çocuğun Anayasa’nın 56. maddesi uyarınca sağlığını korumak isteyen bir bilim insanını savunmak için müdahil olduğunu belirten Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan, “Çevreyi korumak devletin ve vatandaşın görevidir. Bu haberin gerçeğe aykırı olduğuna dair hiçbir itiraz yok. Bunların kansere neden olacak etkili maddeler olabileceği ortadayken bu haber ihbar kabul edilerek savcıların bunun sorgulaması gerekirken sanığa dava açıldı” dedi.
Avukatlar Can Atalay ve Tora Pekin’in “derhal beraat” talebini reddeden 2. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi, ikinci duruşmanın 30 Mayıs 2019’da görülmesi yönünde karar verdi.