192 ülkenin lideri ve temsilcisi Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantılarına katılmak üzere New York’ta bulunuyor. Başkan Barack Obama’nın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yapacağı konuşmada Amerika’nın uluslararası örgütlere ve uluslararası işbirliğine bağlılığını vurgulaması bekleniyor. Ancak, dış politika uzmanları arasında Birleşmiş Milletlerin ne kadar etkili bir örgüt olduğu konusunda bir tartışma mevcut. Dış İlişkiler Konseyi uzmanı Stewart Patrick Amerika'nın Sesi'nin sorularını yanıtladı.
Dünyanın en temel uluslararası örgütü olarak bilinen Birleşmiş Milletler’in son dönemde uluslararası gelişmeleri etkileme konusunda yetersiz kaldığını savunanların sayısı giderek artıyor.
Küresel ekonomik krizin aşılmasında atılacak adımların tartışıldığı forum Yirmiler Grubuydu (G20), Birleşmiş Milletler değil. Kuzey Kore’nin nükleer programı altılı görüşmeler çerçevesinde ele alınmıştı. Ortadoğu barışı bile Birleşmiş Milletler yerine, sadece Ortadoğu Dörtlüsü tarafından ele alınıyor. Bunun yanında örgütün başarısızlıkları var: Aralık ayında yapılan iklim değişikliği zirvesi sonuçsuz kaldı.
Bütün bu gelişmeler uzmanların, Birleşmiş Milletler’in etkinliğini tartışmasına yolaçtı. Örneğin, Birleşmiş Milletler’in en temel “müzakere, politika üretme ve temsil” organı olan Genel Kurul’un yaptırım gücü bulunmuyor. Böyle bir yapıda olan bir kurum, uluslararası sistemde etkin olabilir mi?
Washington’daki Dış İlişkiler Konseyi, Uluslararası Örgütler ve Küresel Yönetim Programı Direktörü Stewart Patrick, Genel Kurulun önemini şöyle anlatıyor: “Birleşmiş Milletler Genel Kurulu önemli, çünkü bu kurum dünyanın forumu konumunda. Evet, 192 egemen ülkenin üye olduğu Birleşmiş Milletler Genel Kurulu çoğu zaman bir çene çalma yeri olarak görülebilir. Ancak, dünya liderlerinin yılda bir kere toplanabileceği, uluslararası gündemi belirleyebileceği bir yer olması açısından önemli.”
Birleşmiş Milletler dendiğinde etkin kurum olarak Güvenlik Konseyi’nden söz edilir. Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesiyle 10 geçici üyesinin aldığı kararlar bağlayıcıdır. BM Bildirgesine göre Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliği sağlama, uyuşmazlıkları önleme, silah denetimi, saldırgan ülkelere karşı alınacak önlemleri belirlemekle yükümlü.
Güvenlik Konseyi’nin dönem başkanlığı şu an geçici üye olan Türkiye’de. Ancak herhangi bir kararı veto etme hakkına sadece daimi üyeler sahip: Bu ülkeler Amerika, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin. Güvenlik Konseyi’ndeki üye sayısıyla üye ülkelerin yetkileri konusunda bir tartışma yaşanıyor. Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan Stewart Patrick anlatıyor: “Güvenlik Konseyi açısından tartışma yaratan nokta şu: Hangi ülkelerin daimi üye olduğuna bakarsanız, Güvenlik Konseyi’nde dünyanın 1945 yılındaki halini yansıtan bir yapı var. Bu hiç değişmedi. Buna karşılık örneğin, dünya Yirmiler Grubu’nun öne çıktığını görüyorsunuz. Buna, Türkiye dahil bazı gelişmekte olan güçler de üye. Esas soru şu: Güvenlik Konseyi ne zaman günümüz dünyasını yansıtacak bir yapıya kavuşacak."
Güvenlik Konseyi’nin yapısı sadece bir kez değiştirildi: 1965 yılında geçici üyelerin sayısı altıdan 10’a çıkarıldı. Güvenlik Konseyi’ne üyelik konusu Genel Kurulun gündemine de geliyor. Stewart Patrick bu konuda şöyle diyor: “Bu konu çok tartışılıyor. Üç blok olduğunu düşünüyorum. Güvenlik Konseyi’ne daimi üye olmak isteyen ve tüm yetkilere sahip olmak isteyen dört büyük devlet var: Almanya, Japonya, Brezilya ve Hindistan. Genel Kurul’da bu ülkeler bir blok oluşturuyor. Bu ülkelerin bölgesel rakipleri buna karşı çıkıyor ve onlar da bir başka blok oluşturuyor. Üçüncü blok ise, belirleyici kararı verebilecek olan Afrika ülkeleri. Ancak Güvenlik Konseyi’nin yapısını değiştirecek üçte iki çoğunluk Genel Kurulda bulunamıyor. Ancak şunu da belirtmemiz lazım: Amerika ve diğer daimi üyelerin onayı olmadan hiçbir şey değişemez.”
Stewart Amerikan yönetiminin Güvenlik Konseyi’nde reforma yanaşmadığını, çünkü Güvenlik Konseyi’nin daimi üye sayısının arttırılması durumunda herhangi bir kararın onaylanmasının bir o kadar zorlaşacağını söylüyor.
Amerika’nın eski başkanı George W. Bush, Irak savaşı konusunda destek bulamadığı Birleşmiş Milletlerin etkinliğini sorgulamıştı. Siyaset bilimcileri bu tartışmayı sürdürüyor. Ancak Stewart, şöyle diyor: “Birleşmiş Milletlerin bazı eşsiz kaynakları var. Bunların başında muazzam bir teknik kapasite geliyor. Dünya Sağlık Örgütü’nü düşünün, Mülteciler Yüksek Komiserliğini düşünün. Öte yandan Birleşmiş Milletler’in uluslararası meşruluğu var. Bunlar da küçümsenecek şeyler değil.”
Stewart, Birleşmiş Milletler’in eskiden olduğu kadar uluslararası gelişmelerin merkezinde olmadığını ancak önemini koruduğunu söylüyor.
BM'nin Etkisi Tartışılıyor
Dış İlişkiler Konseyi uzmanı Stewart Patrick Amerika'nın Sesi'nin sorularını yanıtladı