Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’ne bağlı faaliyet gösteren “Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu” Balyoz Davası’yla ilgili çalışmasını tamamladı.
Grup, varılan sonuçları bir raporda topladı.
16 sayfalık raporda Türkiye’nin Balyoz davasında İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin keyfi tutuklama, adil yargılama ve savunma hakkına ilişkin üç maddesini ihlal ettiği sonucuna varıldı. Grup bu nedenle Türkiye’den sanıkların durumunun telafi edilmesini istedi.
Grup adına çalışan kaynak dava sırasında savunma hakkı ihlalleri, uzun süreli tutukluk hali ve uzun ve gereğinden geniş kapsamlı iddianameler yazıldığıyla ilgili kaygıların devam ettiğini bildirdi. Kaynak kişi ayrıca devletin yaklaşımında sanıkların suçsuz olduğu ilkesinden değil, suçlu oldukları ilkesinden hareket edildiğini ve bunun hem ülke hem de uluslararası yasalara aykırı olduğunu önesürdü. Değerlendirmede ayrıca ülke yasalarına göre davada hem suçlayıcı hem de suçsuzluk belirten kanıtları savunma tarafıyla paylaşması gereken savcıların bu yönde hareket etmediği belirtildi.
“Avukat-müvekkil ilişkisinin gizliliği ihlal edildi”
Kaynak ayrıca mahkemenin duruşma salonunun tavanına mikrofon yerleştirilerek avukat-müvekkil ilişkisi ilkesinin ihlal edildiğini iddia ediyor. Bu hem Türkiye yasalarına hem de uluslararası kanunlara aykırı. Ayrıca Türkiye yasaları tutuklu yargılanmaların devamıyla ilgili olarak yasal ve verilere dayanan aylık kararlar yazılmasını öngörüyor. Kaynak kişi bu sürecin de uygulanmadığını ve kararlarda genel geçer “suçlamaların doğası gereğiyle,” ya da “suç oluşturan eylemlerle ilgili kuvvetli şüphelerin devamı,” gibi ifadeler kullanıldığını belirtiyor.
Türkiye kaynak kişinin gözlemlerine yanıtında, benzer bir davanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde devam etmesi nedeniyle Birleşmiş Milletler’in Balyoz Davası’nı değerlendiremeyeceğini iddia etmişti. Çalışma Grubu ise bildirinin tartışma bölümünde bu önermeyi reddetti. Açıklamada “Çalışma Grubu bu iletişimin incelenmesi konusunda Avrupa Mahkemesi’nde benzer ya da aynı davanın görülmesini, kendisinin inceleme yapmasına karşı bir neden olarak görmemektedir” denildi.
“Uzman raporları mahkemede reddedildi ”
Çalışma Grubu, davayla ilgili kaynak kişinin dijital kanıtlarla ilgili üç uzman raporunun mahkemece kabul edilmediği iddiasına Türk hükümetinin yanıt vermediğine dikkat çekti. Grup ayrıca mahkemenin darbe suçlamalarıyla ilgili ifade vermek isteyen iki tanığa ifade izin verilmediği iddiasının da Türkiye tarafından yanıtsız bırakıldığını önesürdü.
Sonuç bölümünde 250 sanık için ortak sonuçlara varan Çalışma Grubu bu bireylerin keyfi olarak tutuklu bulunduğunu savundu. Grup bu durumun Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 9. ve 14. maddelerine ve Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’nin 9, 10 ve 11. maddelerinin ihlali anlamına geldiğini önesürdü.
Grup bu durumun Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 9. Maddesi’nin 5. paragrafı uyarınca tazminat hakkı doğurduğunu da bildirdi.
Grup, varılan sonuçları bir raporda topladı.
16 sayfalık raporda Türkiye’nin Balyoz davasında İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin keyfi tutuklama, adil yargılama ve savunma hakkına ilişkin üç maddesini ihlal ettiği sonucuna varıldı. Grup bu nedenle Türkiye’den sanıkların durumunun telafi edilmesini istedi.
Grup adına çalışan kaynak dava sırasında savunma hakkı ihlalleri, uzun süreli tutukluk hali ve uzun ve gereğinden geniş kapsamlı iddianameler yazıldığıyla ilgili kaygıların devam ettiğini bildirdi. Kaynak kişi ayrıca devletin yaklaşımında sanıkların suçsuz olduğu ilkesinden değil, suçlu oldukları ilkesinden hareket edildiğini ve bunun hem ülke hem de uluslararası yasalara aykırı olduğunu önesürdü. Değerlendirmede ayrıca ülke yasalarına göre davada hem suçlayıcı hem de suçsuzluk belirten kanıtları savunma tarafıyla paylaşması gereken savcıların bu yönde hareket etmediği belirtildi.
“Avukat-müvekkil ilişkisinin gizliliği ihlal edildi”
Kaynak ayrıca mahkemenin duruşma salonunun tavanına mikrofon yerleştirilerek avukat-müvekkil ilişkisi ilkesinin ihlal edildiğini iddia ediyor. Bu hem Türkiye yasalarına hem de uluslararası kanunlara aykırı. Ayrıca Türkiye yasaları tutuklu yargılanmaların devamıyla ilgili olarak yasal ve verilere dayanan aylık kararlar yazılmasını öngörüyor. Kaynak kişi bu sürecin de uygulanmadığını ve kararlarda genel geçer “suçlamaların doğası gereğiyle,” ya da “suç oluşturan eylemlerle ilgili kuvvetli şüphelerin devamı,” gibi ifadeler kullanıldığını belirtiyor.
Türkiye kaynak kişinin gözlemlerine yanıtında, benzer bir davanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde devam etmesi nedeniyle Birleşmiş Milletler’in Balyoz Davası’nı değerlendiremeyeceğini iddia etmişti. Çalışma Grubu ise bildirinin tartışma bölümünde bu önermeyi reddetti. Açıklamada “Çalışma Grubu bu iletişimin incelenmesi konusunda Avrupa Mahkemesi’nde benzer ya da aynı davanın görülmesini, kendisinin inceleme yapmasına karşı bir neden olarak görmemektedir” denildi.
“Uzman raporları mahkemede reddedildi ”
Çalışma Grubu, davayla ilgili kaynak kişinin dijital kanıtlarla ilgili üç uzman raporunun mahkemece kabul edilmediği iddiasına Türk hükümetinin yanıt vermediğine dikkat çekti. Grup ayrıca mahkemenin darbe suçlamalarıyla ilgili ifade vermek isteyen iki tanığa ifade izin verilmediği iddiasının da Türkiye tarafından yanıtsız bırakıldığını önesürdü.
Sonuç bölümünde 250 sanık için ortak sonuçlara varan Çalışma Grubu bu bireylerin keyfi olarak tutuklu bulunduğunu savundu. Grup bu durumun Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 9. ve 14. maddelerine ve Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’nin 9, 10 ve 11. maddelerinin ihlali anlamına geldiğini önesürdü.
Grup bu durumun Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 9. Maddesi’nin 5. paragrafı uyarınca tazminat hakkı doğurduğunu da bildirdi.