“Arama kurtarma ekibi geldi, sesimi duyan var mı?”... Depremin yaraladığı tüm kentlerde olduğu gibi Hatay’ın Antakya ilçesinde de en çok duyulan cümle buydu. Kentin merkezi noktalarından biri olan Uğur Mumcu Bulvarı’ndaki Özgür Apartmanı enkazında da bu soru, Tuzla Belediyesi arama kurtarma personeli tarafından "Sesimi duyuyorsan bir yere üç kez vur” cümlesiyle tamamlanarak göçük altında bulunanlara yöneltildi. Ancak hiçbir seferde enkazın altından bir karşılık gelmedi.
Askerlerin de sesleniş sırasında hem yaya hem de araç trafiğini durdurarak destek verdikleri arama çalışması tam biterken enkazda iki çocuğu ve eşi bulunan gayrimenkul uzmanı Erdal Kahiloğlulları bir kez de kendi dairelerinin bulunduğu tarafta çalışma yapılması için ekibi ikna etti.
Your browser doesn’t support HTML5
Seslenme yapıldı ancak enkazdan yanıt gelmedi. Kahiloğulları arama kurtarma ekibini binanın kendi kısımlarında bir koridor açılması için ikna etmeye çalıştı. Ancak ekip lideri, bunun riskli olduğunu, bu kararı ancak AFAD yetkililerinin verebileceğini söyleyerek yanındakilerle birlikte başka bir enkazda çalışmak üzere Özgür Apartmanı önünden ayrıldı.
“Tek istediğim içeri girebilmek, gerekirse öleyim ama gireyim”
Çaresiz baba gözyaşları içinde bir sigara yaktı ve yanındakilere dönerek, “çocuğumun sesini duydum, ‘kurtar beni baba’ ne yapayım şimdi? diyerek adeta akıl istiyor, çare bekliyordu:
“Ben deprem sırasında Antalya’daydım. Kardeşimden duydum depremi. Aradım eşime ulaşamadım. Bir arkadaşımdan eve bakmasını istedim. Ondan öğrendim aparmanın yıkıldığını. Yoldan bakanlara ulaştım. Dediler ki, ‘sen Hatay’a dönene kadar bizim ekipler ulaşır.’ Ben dün öğle olmadan geldim. Akşam gelmedi ekip, gece gelmedi. Ben seslerini duydum hep. Yağmurda da duydum. O sırada ikinci deprem oldu, bir daha çöktü kolonlar. Şimdi hiç girilemiyor. Tamam herkesinki can da 80 vilayet 10 vilayetin derdine koşamaz mı? Ben ekmek istemiyorum, su istemiyorum. Tek istediğim içeri girebilmek. O sorumluluğu alıyorum. Bir koridor açılsa ben gireceğim. Gerekirse öleyim ama gireyim. ‘Baba kurtar’ demiş yavrum. Nasıl çırpınmayayım ben. Çaresizim.”
Kendi parasıyla bir kepçe getirten Kahiloğlulları, asıl gerekenin vinç olduğunu öğrenince birçok şirketi arayarak vinç getirmeye çalışmış ancak ulaştığı tüm şirketler ellerinde vinç olmadığını söylemiş. Acılı baba “Şurada bir hastane var. Daha yeni inşa ediliyor. ‘Devrilmesin’ diye orada bir vinç var. Ya insan hayatının hiç mi önemi yok? O vinçi buraya aktarsalar olmaz mı? Yapmıyorlar. Biz çok gecikiyoruz ” diyerek şikayet ediyor. Mahallede yaşayan Habip İçel de acılı babayı tasdik ediyor. “Dün buraya müdahale olsaydı kesinlikle kurtarırlardı. Bayağı sesleri duymuştuk. Çok üzgünüz.”
“Dün aşağıdan çok net ses geliyordu”
Apartman önünde bekleyenler arasında Ali Taç da var. Taç VOA Türkçe ekibini binanın sol tarafına götürüyor ve taşlar arasında bulunan mavi bir ipi işaret ediyor:
“Biz buradaki ipi aşağıdaki insanlara uzattık, onlarla iletişime geçebilmek için. İpi sarkıttık. ‘Göremiyoruz ipi’ dediler aşağıdan ama yani çok net sesler geliyordu. Ama kurtaramadık onları. Polisler yok, itfaiye yok hiçbir yardım kuruluşu yok. Hiçbir yardım kuruluşu yok. Bugün yardım ekiplerini bu ipe aldığımız tepkiyi anlattım. ‘Dün dündü, bugün çok geç artık, ses gelmiyor’ dediler. Yardım ekiplerinin ekipmanı yok, köpekleri yok. Aslında bugüne kadar yardım da yoktu. Kendi gücümüzle kendi paramızla greyder getiriyoruz ama o da işe yaramadı.”
“Kız kardeşim, biri 1,5 diği 3,5 yaşında olan iki bebeği ve eşi. 4 canımız içeride”
Arama kurtarma ekibi ayrılmasına rağmen bina çevresindeki kalabalık dağılmıyordu. Bekleyenlerden biri de az önce saatler sonra enkazın başına ulaşan annesine gözyaşlarıyla sarılan Özlem Kılıç’tı.
Öfkeli ve çaresiz gözlerle apartmana bakan Yıldız, “Kız kardeşim, biri 1,5 biri 3,5 yaşında olan iki bebeği ve de eşi. 4 kişi bizim canımız içeride. Durumları ne bilmiyoruz. Dün akşam bir ekip baktı gitti. Şu anda da bir ekip baktı gitti. Bakmakla yetiniyorlar başka bir şey olmuyor. Ses duyamadıkları için başkaca bir işlem yapmıyorlarmış. Sesimizi duyuramıyoruz. Ne yapacağız bilmiyoruz” dedi.