Joe Biden 20 Ocak’ta başkanlık görevini devraldığında gittikçe daha zorlu hale gelen İran sorununu da devralacak. Son dönemde ABD ve İran’dan gelen adımlarla İran gerilimi daha karmaşık bir hale gelmiş durumda.
İran’ın kışkırtıcı ve Trump yönetiminin tutarlı olmadığı gerekçesiyle eleştirilen adımları sebebiyle, Joe Biden Amerika’nın Ortadoğu’daki istikrarsızlıktan sorumlu tuttuğu İran konusunda gittikçe belirsiz bir hale gelen bir tabloyla karşı karşıya.
Geçtiğimiz hafta Başkan Donald Trump’ın ekibi İran Körfezi’ne saldırı planı hazırlığı olduğu gerekçesiyle B-52 bombardıman uçaklarını gönderdi, ABD’nin bölgedeki nükleer uçak gemisi USS Nimitz’in geri getirilmesi talimatını geri aldı.
Pazartesi günü İran 2015’te imzalanan nükleer anlaşmayı ihlal ederek gelişmiş düzeyde uranyum zenginleştirme faaliyetine başladığını açıklamış, Güney Kore bandıralı petrol tankerini ve mürettebatını alıkoymuştu.
Biden’ın yemin ederek görevi devralmasına iki hafta kala meydana gelen ve gerilimi tırmandırması muhtemel gelişmeler, yeni başkanın, ABD’yi 2018’de Trump yönetiminin tek taraflı olarak çekildiği nükleer anlaşmaya yeniden dahil etme umudunu raydan çıkarma ya da bu süreci geciktirme tehlikesini beraberinde getirdi.
Gelişmeler gerilimin tehlikeli şekilde tırmandığına mı işaret ediyor?
İran Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin ABD’nin düzenlediği operasyonda öldürülmesinin yıldönümü olan 3 Ocak tarihi yaklaşırken, İran’ın gerilimi kışkırtabileceği konusunda endişeler vardı. Amerikalı yetkililer, daha önce Irak’taki ABD üssünü roket saldırısında hedef alan İran yanlısı milislerden de gelebilecek olası bir misilleme sebebiyle teyakkuzdaydı.
İran’dan gelen uranyum zenginleştirme açıklaması ya da alıkonulan Güney Kore bandıralı gemi Kasım Süleymani’nin öldürülmesiyle bağlantılı görünmese de, İran’dan gelen bu iki adım uzun süredir öngörülemez olan bu bölgede gerilimi arttırdı.
Askeri bir adım olası mı?
Tek bir yanlış hareketin ya da kasıtlı bir provokasyonun bölgede savaşı tetikleyebileceğinden endişe ediliyor. ABD’nin İran’a yönelik bir saldırı planladığına ilişkin bir işaret olmasa da, Trump İran’dan ya da Irak’ta onunla bağlantılı milislerden gelebilecek bir saldırıya, ABD tarafından bir can kaybı yaşanması halinde karşılık vereceğini söyledi.
ABD ordusunun Ortadoğu’da uzun süredir çeşitli silah imkanları ve askerleri bulunuyor ve bölgede çatışma yaşanması halinde bunları devreye alabileceği belirtiliyor. Ancak Trump da ABD’nin Ortadoğu’daki savaşlara dahil olması fikrine karşı çıkıyor.
ABD’li yetkilileri endişelendiren senaryo, İran’ın Irak’ta ya da Körfez Bölgesi’nde Trump yönetiminin karşılık vermesini gerektirecek bir saldırı düzenlemesi ve bölgede daha kapsamlı bir savaşı tetikleyebilecek şekilde gerilimi tırmandırması.
ABD’nin de, Beyaz Saray’ın ilk olarak İran’ın ABD personeline yönelik saldırı planladığını iddia ettiği 2019 yılı Mayıs ayından bu yana uçak gemisini bölgede tutmaya bu nedenle karar verdiği belirtiliyor.
ABD’ye dönüş emri verilen uçak gemisi USS Nimitz neden bölgeye geri gönderildi?
Savunma Bakan Vekili Christopher Miller’ın USS Nimitz konusunda olağandışı şekilde karar değiştirmesi, ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı’nın (CENTCOM) İran’ı ABD güçlerine yönelik saldırı düzenlenmemesi yolundaki ikna çabalarını baltalamış görünüyor.
Saldırı ve destek uçaklarının da bulunduğu dev geminin tam bölgeden ayrılırken geri dönmesi emri verilmişti. Nimitz’in, ABD’ye dönmesi haftalardır gündemdeydi. Gemi uzun süredir görevdeydi ve 2020 yılı sonunda da ABD'ye dönmesi planlanmıştı.
Geminin görev süresi, ABD güçlerinin Afganistan, Irak ve Somali’den çekilme sürecine destek vermek üzere birkaç haftalığına uzatılmıştı. Ancak İran’la gerilimin Aralık ayı ortalarında yükselmesi sebebiyle, CENTCOM uçak gemisini bölge yakınlarında tutmaya karar verdi.
Bununla birlikte, 31 Aralık’ta Savunma Bakan Vekili Christopher Miller, geminin ABD’ye dönmesi talimatını verdiğini açıkladı, üç gün sonra ise karar değiştirerek geminin bölgede kalacağını açıkladı.
USS Nimitz’in dönüş emrinin iptal edilmesi Savunma Bakanlığındaki bazı yetkilileri şaşırttı. Bu da geminin bölgede tutulması kararının askeri yetkililerden gelen yeni taleplerin sonucu olarak değil de Beyaz Saray’da alınmış olabileceğini gösteriyor.
Körfez’de B-52 bombardıman uçaklarının uçması ne anlama geliyor?
Bu uzun menzilli bombardıman uçakları çok yaygın kullanılmıyor; ancak son haftalarda askeri güç gösterisi amacıyla bu uçakların kullanılması daha rutin hale geldi. İki aydan daha kısa bir zaman içinde ve son olarak 30 Aralık’ta olmak üzere, bölgede üç B-52 misyonu düzenlendi.
ABD’nin gerçekleştirdiği uçuşların amacı bombardıman uçaklarının bölgeye ne kadar kısa sürede ulaşabileceğini göstermek. Bu uçaklar konvansiyonel ya da nükleer füze donanımına sahip olabiliyor.
CENTCOM Komutanı General Frank McKenzie, bu hafta yaptığı açıklamada, “Çatışma istemiyoruz ancak kimse güçlerimizi savunma ya da herhangi bir saldırıya karşı kararlı şekilde harekete geçme kapasitemizi hafife almasın” diyerek net bir mesaj vermişti.
Gelişmeler Biden’ın İran politikası açısından ne anlama geliyor?
Biden’ın geçiş ekibi son gelişmeler ve bunların kendi planları açısından ne anlama gelebileceği konusunda ayrıntılı bir yorum yapmaktan kaçındı. Ancak Biden ve ulusal güvenlik danışmanları İran’a ilişkin yaklaşımlarını geniş bir çerçevede ortaya koydu.
Bu listenin en başında da İran’ın nükleer anlaşmaya yeniden uymasının sağlanması ve daha sonra da anlaşmanın İran’ın nükleer dışı alanlardaki davranışını yani balistik füze kapasitesi ve denemelerini de kapsayacak şekilde genişletilmesi yer alıyor.
İran ise ancak ABD’nin anlaşmaya yeniden dahil olması ve Trump’ın son iki yıldır yeniden uygulamaya başladığı yaptırımlardan geri adım atması halinde anlaşmaya yeniden uyacağını belirtiyor. Biden’ın danışmanları ise İran anlaşmanın maddelerine uyana kadar yaptırımların kaldırılmayacağını da vurguluyor.
İran’ın son dönemdeki adımları ve Trump yönetiminin bölgedeki askeri manevraları bölgede diplomasi çabalarını olumsuz etkiledi. Bu, özellikle İran ve komşuları arasında gerilimlerin yüksek seyrettiği sırada yanlış hesaplama riskini de arttırıyor.
Irak’taki ABD personelinin yüksek düzeyde teyakkuza geçmesine yol açan gerilim, görevi yeni devralacak olan Biden yönetiminin orduyu Rusya ve Çin’e daha agresif bir şekilde konumlandırmasını zorlaştırabilir.