Türkiye-Amerika ilişkileri uzlaşı umudu içeren konuların yanında yeni gerilimlere de sahne oluyor. İki ülke arasında büyükelçi krizi geride kaldı, şimdi gözler ABD Başkanı Joe Biden ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yapacağı görüşmeye çevrildi. Washington’daki Türkiye uzmanı Soner Çağaptay, bu önemli zirve öncesinde ilişkileri VOA Türkçe’ye değerlendirdi.
Your browser doesn’t support HTML5
“Krizde geri adım atan taraf Ankara oldu”
Çağaptay, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 10 ülkenin büyükelçilerini 'istenmeyen adam' ilan etme söyleminin yarattığı krizde Ankara'nın geri adım attığını savundu.
Erdoğan’ın büyükelçi krizinde tonunu yumuşattığını belirten Çağaptay, bununla birlikte, Cumhurbaşkanı’nın iç siyasette krizi farklı yansıtacağı görüşünü dile getirdi: “Seçim kampanyası döneminde ben o büyükelçiyi istenmeyen kişi ilan ettim diyecek ve bu olmuş gibi davranacak.”
Soner Çağaptay, “Türkiye'de yansıtıldığı kadarıyla bu aslında sanki büyükelçiler geri adım atmış gibi göründü. Çok öyle görünmüyor bana. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan 10 büyükelçiyi istenmeyen kişi ilan edeceğini deklare ettikten sonra bu gerçekleşmedi. Türkiye'nin Batı ile olan ilişkilerinde 2015'ten bu yana görmediğimiz, AB ile olan mülteci krizinde görmediğimiz bir durum ortaya çıktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk defa geri adım attı” dedi
"Biden Erdoğan’ı angaje etmeyi sevmiyor"
Amerika Başkanı Biden’ın göreve geldiğinden beri Erdoğan'a karşı çok sıcak bakmadığını savunan Çağaptay bunun nedenini şöyle açıkladı: “Cumhurbaşkanı Erdoğan Amerikan başkanlarının gönlünü kazanmayı çok iyi bilen birisi ve bu konuda çok başarılı oldu. Gerek Trump, gerek Obama gerek Bush döneminde. Fakat Biden konusunda aynı rahatlığı yok. Çünkü Biden, Obama'nın başkan yardımcısıyken Cumhurbaşkanı Erdoğan'la bire bir iştigal ettiği için onu iyi bilen birisi. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Başkan Biden'ın gönlünü kazanma konusunda da attığı adımların çok da yararlı olduğunu söyleyemeyiz. Kendisi açısından Biden Erdoğan'ı tanıyor bir. İkincisi, Türk-Amerikan ilişkilerine çok fazla heyecanla bakan biri değil. Üçüncüsü Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı çok fazla angaje etmeyi seven birisi değil. Çünkü telefon görüşmelerinde stratejik konular konuşacak. Bir bakıyor ki Halkbank konuşulmuş. Dolayısıyla bunun şahsi meselelere dönüştüğünü hissediyor.“
“Türkiye’nin ABD’ye ihtiyacı ilk kez daha fazla”
Washington Enstitüsü Türkiye uzmanı Soner Çağaptay Türk-Amerikan ilişkileri için verilecek fotoğrafın özellikle Türkiye ekonomisi açısından önemli olduğunu vurguladı:
“Beyaz Saray şunun farkında. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sembolik de olsa Amerika'ya olan ihtiyacı, Amerika'nın Türkiye olan ihtiyacından ilk defa daha fazla. Neden sembolik olarak ihtiyacı var Cumhurbaşkanı'nın Amerika'ya? Ekonomideki kötü gidişatın geriye döndürülmesi için piyasalara güven verici bir önlem olması açısından Türk-Amerikan ilişkilerinin iyi gittiği yönünde bir imaj çizmesi lazım. O imajı oluşturmak için de Biden ile aynı kare içinde bulunup el sıkışıp gülümsüyor olması lazım. İşte bu açıdan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Biden onu uzun süre aramamış olsa bile çok sabırlı davrandı ve bu açıdan bu zirvenin gerçekleşmesi için çok istekli davrandı."
Türkiye’nin Karadeniz’de ABD ile çalışma isteğine Rusya engeli
Peki sorunlar yerine hangi işbirliği konuları gündeme gelebilir Biden-Erdoğan görüşmesinde? Çağaptay’a göre Türkiye Katar ve Pakistan’la birlikte, Kabil’den dışarıya uçuşları idare edecek ülke konumuna gelebilir: “Belki Türkiye Pakistan Katar üçlüsünün böyle bir paketle gelip bazı güvenlik konularında havaalanının işletilmesi uçakların uçması konusunda Amerika ile işbirliği yapma teklifi olabilir.”
Soner Çağaptay, Türkiye’nin Amerika ile Karadeniz de de Kırım’ın ilhakı konusunda çalışmak istediğini ancak burada önüne Rusya engeli çıktığını belirtiyor: “Türkiye ne zaman Amerika ile beraber çalışacağı sinyalini verse Karadeniz'de, ya Putin Türkiye'ye Rus turistlerin gelişini yasaklıyor ya İdlib’de Türkiye'nin mevzilerine karşı Esat rejimi atışta bulunmaya başlıyor. Dolayısıyla Karadeniz'e kısıtlı bir işbirliği alanı diyebiliriz Afganistan'a göre.”
S-400 konusu ne olacak?
Çağaptay, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler ziyareti sırasında ABD basınına verdiği mülakatta gerekirse yeni S-400 alımı yapacağı mesajının gerçekleşmeyeceği düşüncesiniyse şu sözlerle dile getirdi:
“Ankara şunun farkında, Biden’la arasında bir anlaşma var, o da şu: Türkiye Rusya'dan yeni silah sistemi almadığı sürece yeni yaptırımlar gelmeyecek. Dolaysıyla Ankara'nın yeni silah sistemi alacağını düşünmüyorum. Fakat bu S-400 meselesinden çıkışın tek yolu sistemin Rusya'ya geri gönderilmesi. Kongre bunu söyledi. Türkiye'nin de bunu yapmaya gücü yok. Çünkü gönderdiği takdirde az önce konuştuğumuz gibi Putin'in Ankara'ya karşı ticaret turizm yatırımları ve askeri manevraları var. Dolayısıyla o konudaki kriz herhalde dondurulmuş olarak telakki etmek en mantıklı bakış açısı.”
Erdoğan büyükelçi mesajıyla ne yapmak istedi?
Washington Enstitüsü uzmanına göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, Osman Kavala üzerinden muhalefete mesaj verdi:
“Birincisi Cumhurbaşkanı Erdoğan, Osman Kavala’yı muhalefetin bir sembolü olarak görüyor ve kendisine karşı boy göstermeye çalışacak diğer kişilere vermek istediği bir ders var. İşte o ders de Osman Kavala’nın başına gelenler sizin de başınıza gelebilir. Birinci açıklaması bu. İkinci açıklama da şu: ekonomideki gidiş o kadar kötü ki ekonomiyi toparlamak mümkün mü değil mi? O soru var Türkiye'de. Madem mümkün değil toparlamak, bunun müsebbibi Batılılar olsun açısından belki batıyla bir kriz yaratma fikri vardı.”
Çağaptay’a göre büyükelçi krizinin sona ermiş olması, Türk ekonomisini altından kalkamayacağı bir enkazdan kurtardı.
“Ama herhalde şunu söyledi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın danışmanları İbrahim Kalın, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu başta olmak üzere: Bir kriz çıkabilir Batı'yla. Fakat bu kriz ekonomiyi o kadar kötü duruma sokar ki, bu enkazın altından kimse kalkamaz. Neden? Çünkü o 10 büyükelçi istenmeyen kişi ilan edilip Ankara’dan kovulsaydı. Türkiye'nin en büyük savunma müttefiki olan Amerika'yla ilişkileri kopacaktı. Türkiye'ye en fazla yabancı yatırımcı, sermaye kaynağı olan Hollanda ile ilişkiler kopmuş olacaktı. Türkiye'nin en büyük ihracat pazarı olan Almanya ilişkileri kopmuş olacaktı. Türkiye'nin en büyük 10 dış ticaret ortağı arasında yer alan beş ülke ile işbirliği kopmuş olacaktı. Dolayısıyla o ekonomik enkazın altından Türkiye'nin çıkması mümkün değildi.”