Önce Ankara’da savaş uçakları alçak uçuş yapmaya başladı; sonra İstanbul’da bir grup askerin Boğaz Köprüsü'nü tek yönlü trafiğe kapattığı haberleri geldi. Halka ateş açıldığı, TBMM’nin bombalandığı gece, 250’den fazla cana mal oldu. 15 Temmuz 2016 gecesi yaşananlar, “darbe girişimi” olarak Türkiye tarihinde yerini aldı. Türk hükümeti saatler içinde darbe girişiminden Fethullah Gülen yapılanmasını sorumlu tuttu.
Darbe girişiminin üzerinden beş yıl geçti. İlk iki yılı olağanüstü hal ilan edilen bu süreçte 300’e yakın dava açıldı. Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) olarak adlandırılan yapılanmayla bağlantılı oldukları gerekçesiyle 125 binden fazla kamu görevlisi görevlerinden ihraç edildi, 200’e yakın medya kuruluşu kapatıldı.
Uluslararası hak örgütlerinin raporlarında, darbe girişiminden bu yana Türkiye, özgürlükler sıralamasında düşüşe geçti. Merkezi ABD’de bulunan Freedom House’un (Özgürlük Evi) raporlarına göre “2016’da liderliğe muhalefet ettiği düşünülen kişilere karşı ağır bir baskıyı tetikleyen darbe girişiminin ardından hükümetin otoriter doğası tamamen pekişti.”
Freedom House'un Araştırma Direktörü, Avrasya ve Türkiye uzmanı Nate Schenkkan, darbenin beşinci yılında süreci VOA Türkçe’ye değerlendirdi. Schenkkan, Türk basınının durumunun darbe girişimi öncesinde de zayıf olduğunu ancak 2016’dan sonra kesinlikle daha da kötüleştiğini söyledi.
2016 sonrasında sadece Gülen hareketiyle bağlantılı değil Kürt ve sol eğilimli basın kuruluşlarına da hükümetçe el konulduğuna ya da bu kuruluşların kapatıldığına dikkat çeken Schenkkan, “Bunları takiben medya sektöründe mülkiyet devri ve hükümete yakın medya holdinglerinin özel medya sektörüne hakim olmasıyla yaşanan ciddi konsolidasyon yaşandı” dedi. Doğan Medya’nın satışı ve CNN Türk, Hürriyet gibi yayın organlarının devrinin önemli olduğunu kaydeden Schenkkan, “Bu süreç Türk medyasının ana akım merkezinin tamamen boşaltılmasıyla sonuçlandı” diye konuştu.
Schenkkan bu durumun değişip-değişmeyeceği sorusuna ise 2023’te yapılması planlanan genel seçim sürecine işaret ederek yanıt verdi.
Schenkkan, “Türkiye'nin ekonomik durumunun AKP ve Erdoğan iktidarının tüm döneminde olduğundan daha yoksul olması açısından, şu anda oldukça hassas olduğunu düşünüyorum. Ekonomik durum oldukça kötüleşti. Açıkçası, Corona virüsü salgını da ekonomiye ve insanların zihnine baskı yapmayı sürdürüyor. Ayrıca, medya kısıtlamaları, ifade özgürlüğü, internette ne söyleyebileceğiniz, neyi protesto edip-edemeyeceğiniz konusunda kısıtlamalar da bence genel olarak nüfusta büyük bir hayal kırıklığı yaratıyor. Hükümetin, oldukça masum yorumlar da dahil ifade özgürlüğünü gerçekten çok agresif bir şekilde cezalandırdığı duygusu var. Ve bence tüm bunlar bir araya geldiğinde 2023'te planlanan seçimlerin, Türkiye için çok önemli olduğunu düşünüyorum. Türk halkının hangi yöne gitmek istediğini göreceğiz” ifadelerini kullandı.
Türk basınının darbe girişiminden bu yana, o gece ve öncesinde yaşananları ele almasının zor olduğunu belirten Schenkkan, bunun bir başarısızlık olmadığını vurguladı. Çok büyük baskı altında faaliyet gösteren Türk basınında, hükümetin iddialarını incelemeye çalışan gazeteciler olduğuna da vurgu yapan Freedom House uzmanı. “Yargılamaların ve darbe sonrası dönemin idaresinin, Türk gazeteciler bir yana, herhangi bir gözlemcinin olayları kapsamlı bir şekilde ele almasını çok zorlaştırdığı kesinlikle doğru. Şu anda Türkiye'nin her yerinde yüzbinlerce kişinin müdahil olduğu yüzlerce dava var ve bilgi alabilmek için hiçbir merkezi sistem ya da yöntem yok. Özellikle böyle bu ortamda insanların gerçekten araştırma yapıp gerçeği bulmasının hiçbir yolu yok” dedi.
Önemli darbe iddianameleri ve suçlamalarını okuduğunu ve süreci haberlerin ötesinde takip edebilmiş olduğunu da kaydeden Nate Schenkkan “Bazılarının kovuşturma şeklinde, anlatılan olaylarda ve hükümetin bunları sunma şeklinde çok büyük boşluklar olduğunu söyleyebilirim. Bu yüzden, beş yıl sonra hala tam olarak ne olduğunu ve olayların neden bu şekilde yaşandığını bilmekten hala oldukça uzağız” yorumunu yaptı.
“Ulusötesi yasadışı kaçırmalar arttı”
Freedom House, 2021’in Şubat ayında yayınladığı ‘ulusötesi baskı’ raporunda da Türkiye’nin özellikle darbe girişimi sonrası kendi sınırları dışında en fazla kaçırma operasyonuna imza atan ülke olduğunu yazmıştı. Raporda, darbe girişiminden bu yana Türkiye’nin sürgündeki isimleri takip ettiği en az 31 ülke tespit edildiği ve 100 kişinin bu şekilde yakalandığı yer almıştı.
Nate Schenkkan da Türk ulusötesi baskı sürecinin, darbe girişiminden bu yana çarpıcı biçimde tırmandığını kaydetti; “Bu yöntem, Türk hükümetinin 2016'dan önce düzenli olarak kullandığı bir uygulama değil ve 2016'dan sonra, yurt dışından yasadışı yollardan insanları geri almak için gerçekten çok kapsamlı, çok istikrarlı, metodik bir plan başlattı. Bu iadeler hukuka aykırı mekanizmalarla oluyor, mahkeme kararlarıyla değil. Normal yargı süreçleri içinde olmuyor. Ve bu nedenle yasadışılar. Türk devletinin, AKP hükümetinden önce de var olan, ancak büyük ölçüde Türkiye sınırları içinde uygulanan tekniklerinin artık yurtdışında da uygulanmaya başladığını görmek rahatsız edici” dedi.
İlgili Haberler ''Türkiye Sınırları Dışında Baskı Yapan Ülkelerden''Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın darbe girişiminin sorumlusu olarak Gülen hareketini göstermesinin çok kısa sürede ve hızlı olduğunu, bunda muhtemelen bir doğruluk payı olduğunu da kaydeden Freedom House uzmanı, “Benim değerlendirmem, Gülen hareketinde en üst düzeydeki gruplarının darbe girişiminde bulunduğu, ancak işbirlikçilerinin olduğu ve ordunun Gülen hareketinden olmayan ama hükümeti yasadışı yoldan devirmek için yasadışı bir faaliyette bulunmaya hazır bölümlerinden işbirliklerinin olduğu yönünde” şeklinde konuştu.
Darbe girişimin arkasında ABD olduğu iddialarının İçişleri Bakanı Süleyman Soylu gibi hükümet yetkilileri tarafından ve önde gelen medya kuruluşlarınca bu kadar belirgin bir şekilde hala dile getirilmesini “talihsiz ve asılsız” olarak niteleyen Schenkkan, “Bu iddiaların hepsi Fethullah Gülen'in Pennsylvania’da yaşıyor olmasına dayanıyor, başka bir şeye değil. Üstelik Türkiye'de bir gecede 250'den fazla insanı öldüren bir darbe girişiminde bulunan aktörler, Türkiye ordusunun içindeyken ve Türk devletinin bir parçasıyken, tüm bu komplo yapısını üzerine inşa etmek için de çok güvenilmez bir iddia” değerlendirmesinde bulundu.