Deniz suyu seviyesi normalde milimetre düzeyinde yükseliyor, ama bu yükselme santimetrelere ulaşabilir. Bu durum da yakın zamanda birçok ada-devletin sonunu getirebilir.
Columbia Üniversitesi’nde düzenlenen Tehdit Altındaki Uluslar Konferansı’nda, küresel ısınma ve deniz seviyesi yükselmesinin olası hukuki sonuçları tartışıldı. Vatandaşlık, diplomatik statü, maden hakları ve diğer ayrıcalıklar gibi konuların tartışılması kolaydı, ama Avustralya’daki Yeni Güney Galler Üniversitesi hukuk profesörü Rosemary Rayfuse’a göre daha zor konular bir sonraki bölümde tartışıldı:
“Devletlerin kurulmasıyla ilgili belli kurallar var, ama bir anda – tabiri caizse – haritadan silinen devletlerle ilgili hiçbir düzenleme yok”
Bir ada-devlet okyanusun sularına gömülürse, Birleşmiş Milletler üyeliği devam eder mi? Vatandaşlarının sorumluluğunu kim üstlenir? Pasaportları hala geçerli olur mu? Eskiden bu ülkenin sorumluluk alanında olan madencilik ve balıkçılık haklarını kim üstlenir?
Uluslararası hukuk şu anda bu soruların yanıtına sahip değil.
Marshall Adaları’nın Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Phillip Muller, bu sorulara yanıt aramadan önce iklim değişikliği ve deniz seviyesinin yükselmesi sorunlarına daha fazla ağırlık verilmesi gerektiği görüşünde:
“Sonuçta bu sorulara yanıt buluruz, bulmayız, ama asıl sorunlar hala devam ediyor olacak.”
Asıl sorunlar devam ediyor. Bunların kaynağıysa Amerika, Çin gibi dünyanın en çok karbon ve sera gazı salımı yapan ülkeleri. İklim uzmanları küresel ısınmaya bu gazların yol açtığını savunuyor. Columbia Üniversitesi Dünya Enstitüsü uzmanlarından Mary-Elena Carr, halen yılda birkaç milimetre olan deniz seviyesi yükselmesinin 2100 yılına gelindiğinde ciddi bir hızla artacağına dikkati çekiyor:
“2100 yılına gelindiğinde deniz suyu bir metre yükselmiş olacak. Bundan kaçış yok. Daha fazla olur mu? Elbette. Ama 10 metre olmaz.”
Uzmana göre küresel ısınmanın nedeni, atmosferin üst düzeyinde sıkışan sera gazları. Artan ısı, kutuplardaki buzları eritip denize karşımasını sağlıyor. Yükselen deniz, birçok ada-devleti sular altında bırakıyor.
California Üniversitesi öğretim üyelerinden Jenny Grote Stoutenburg, iklim değişikliğinin gerçek sorumlularını hukuki açıdan ortaya çıkarmanın zor olduğunu söylüyor:
“Yok olacak devletlerin varlıklarının tanınmasıyla ilgili hukuki sorun çözülmese de, diğer devletler atmosferi cömertçe ziyan ettiklerinin vicdani sorumluluğunu üstlenip bu ada-devletleri uluslararası adalet ve dayanışma açısından tanımaya devam etmeli.”
Yeşilburun Adaları BM Büyükelçisi Antonio Lima büyük devletlerin, tehdit altındaki küçük adalara yardım etmemesi durumunda bu devletlerin de kendilerini aynı sona mahkum edeceklerini söylüyor:
“Bizler dünyanın gözcüsüyüz, gelişen, küçük ada-devletleriz. Bugün bize olan yarın herkese olacak.”
Uzmanlar da aynı görüşte. Çünkü ada-devletleri tehdit eden deniz seviyesi yükselmesi, büyük ülkelerin kıyı kentlerini de aynı şekilde tehdit edecek.
Columbia Üniversitesi’ndeki konferansta hukuki sorulara yanıt bulunmadı. Ama bu adaları batmaktan kurtarmak için önlem alınması konusunda vicdani sorumluluk alınmasının önemi vurgulandı. Büyükelçi Lima’nın da vurguladığı gibi medeniyet herkesi kendi kaderine terk etmek değil, dayanışma demek. Ama bu kaderden kaçmak için de süre her geçen gün daralıyor.