Paris saldırıları ve sonrasında Belçika’da ilan edilen olağanüstü hal ve korku, Avrupa hükümetleri ve radikalleşme uzmanları, Avrupalı Müslümanlar’ı IŞİD’e katılmaya nelerin ittiği ve bu gençlerin neden kendi vatandaşlarına karşı, gaddarca eylemlere giriştiği konusunu tartışmaya açtı.
IŞİD’le mücadele eden yetkilileri endişelendiren bir konu da yeni örgüt üyelerinin ne kadar kısa sürede radikalleştiği ve eski üyelerden farklı olarak, İslamcı örgütlerin teolojik ideolojisi ile ne kadar az ilgilendikleri. Uzmanlar, bu yeni nesil radikallerin, söz konusu örgütlere sanki bir yaşam stili tercihi yapar gibi katıldığına dikkat çekiyor.
Belçika güvenlik güçleri tarafından aranan Paris saldırganları ve diğer cihatçı şüpheliler komşuları ve tanıdıkları tarafından belki biraz asi ve sorunlu, ancak genel olarak normal olarak nitelendiriliyor.
Paris saldırganlarının bir kısmı genel olarak dindışı yaşamlar sürmüş. Bazıları uyuşturucu kullanımı ve benzer ufak suçlara karışmış, hatta bu davranışlarını cihatçıya dönüşme sürecinde de sürdürmüş.
Üzerindeki intihar yeleğini patlatmayan ya da patlatamayan Salah Abdeslam’ın kardeşi Mohamed Abdeslam, kardeşinin arada sırada camiye gittiğini söylüyor. Salah, son zamanlarda daha fazla ibadet ediyormuş. Ancak Mohamed, kot pantolon ve kazak giyen kardeşinin radikalleştiğine dair bir belirti olmadığını belirtiyor.
Salah, saldırıda ölen kardeşi Brahim ile beraber Brüksel’in göçmen mahallesi Molenbeek’te bir bar işletiyordu. Ekim sonunda barları, uyuşturucu satışı nedeniyle yetkililer tarafından kapatılmıştı. Bar sahipliği genelde dini muhafazakarlığa işaret eden bir durum değil. Buna rağmen uyuşturucu ticareti cihatçılar arasında rastlanan bir durum. Fransa’da hapishaneler, ufak çaplı suç mahkumları arasından cihatçı yaratmak için kullanılıyor. Ocak ayında Charlie Hebdo’ya saldıran Koachi kardeşler ve bir Yahudi marketine saldıran Amedy Coulibaly’nin de basit suçlardan sabıkası vardı.
Uzmanlar, saldırganların radikal İslamcı görüşlerini saklıyor mu olduğunu yoksa IŞİD’in Avrupa saldırganlarının gerçekten dindar olup olmadığını umursamamaya mı başladığını sorguluyor. Terörle mücadele yetkilileri yeni cihatçıların, cihatçılığı yalnızca bir yaşam stili olarak kabul eden uyumsuz kişiler olabileceğini düşünüyor.
Brüksel’deki düşünce kuruluşu Egmont Enstitüsü’nden Profesör Rik Coolsaet, yeni nesil Avrupalı cihatçıların daha az radikal ve daha dinden uzak kişiler olduğunu belirtiyor.
Bu durumun kısmen yeni cihatçıların ortalama yaşının daha düşük olmasıyla ilgili olduğunu söyleyen uzman, şimdiki örgüt üyelerinin 1980 ve 1990’larda Afganistan ya da Pakistan’a gidenlere göre daha genç olduğunu belirtiyor. Coolsaet, bu kişilerin sosyal medya mesajlarında, sorunlu, asi ve narsis tavırlar ortaya koyduğunu söylüyor.
Uzman, bu yeni nesile “pop cihatçılar” ismini vermiş.
Coolsaet, “Ben eski tarz bir cihatçı olsam, bu yeni üyelerin özenti olduğunu düşünür ve onları ciddiye almazdım” diyor.
Uzman, Suriye’ye giderek IŞİD’e katılmanın, sokak çetelerine katılmak ya da uyuşturucu satmak gibi yeni bir sapkınlık yoluna dönüştüğünü belirtiyor.
Coolsaet, IŞİD’in de yeni nesil cihatçıların gerçekten Selefi cihatçılar olup olmadığını umursamadığını, bu kişileri fırsatçı bir biçimde kurmaya çalıştıkları hilafetin adına Avrupa’da saldırı düzenlemek için kullandığını ifade ediyor. Uzmana göre IŞİD, bu bireylerin tatminsizliğini, toplum dışında kaldıkları hislerini ve kişisel travmalarını sömürüyor ve bu hassas ve kafası karışık gençleri hedef alıyor.
Doğru yönetilmesi durumunda radikalleşme süreci son derece hızla gerçekleşebiliyor. Paris saldırısına katılan iki kişi için durum böyleydi.
13 Kasım’daki saldırının hücre lideri Abdelhamid Abated’in kuzeni Hasna Aït Boulahcen, kısa sürede kovboy sapkalarını ve kot pantalonlarını bırakarak, saldırıdan 6 ay önce çarşafa sarınmış. Boulahcen, Saint Denis’de polisle girdiği 7 saatlik çatışmada öldü.
Ailesi ve arkadaşları 26 yaşındaki Boulahcen’i, Mayıs ayında Selefi cihatçılığa inanmadan önce eğlenmeyi seven, sigara ve votka içen, uyuşturucu kullanan bir genç olarak anlatıyor. Aynı zamanda onun zor bir çocukluktan sonra sorunlu bir ruha sahip bir kişi olarak tanımlıyor.
Saldırganların en genci Fransa doğumlu Bilal Hadfi’nin radikalleşmesi de yalnızca birkaç ay almış. Hadfi, Charlie Hebdo saldırılarından sonra bazı radikal fikirlerini üniversitede dile getirmiş. Öğretmeni, Belçika’da bir radyoyla yaptığı görüşmede Hadfi’nin saldırıları haklı gördüğünü çünkü derginin dinine hakaret ettiğini söylediğini açıkladı.
Bebek yüzlü 20 yaşındaki genci annesi patlamaya hazır bir bomba olarak tanımlıyor. Hadfi, Şubat ayında Suriye’ye gittikten sonra saldırıda üzerindeki intihar yeleğini Stade de France’ın önünde patlattı.
Arap dünyası uzmanı Pieter Ostaeyen uzun süredir aşırı İslamcı hareketleri inceliyor ve Belçika ve Hollanda’daki cihatçılarla ilgili bir veri tabanı tutuyor. Ostaeyen, bu gençlerin bazen aylar bazense yalnızca haftalar içinde radikalleştiğini söylüyor.
Uzman, bu süreci birçok etmenin etkilediğini düşünüyor. Hayatta kendine yer edinememiş insanların IŞİD’in aşırı şiddet ve gaddarlığından etkilendiğini ve hızlı biçimde radikalleşmelerine neden olduğunu belirtiyor.
Ostaeyen, arkadaş baskısı ve akrabalığın da önemli bir rol oynayabileceğine dikkat çekiyor.
Hem Belçika hem de Fransa’da IŞİD, internette hayran gruplarına sahip. Kolay etki altında kalan gençler, yaşadıkları toplumda hissettikleri yabancılaşma duygusunun hırsını çıkarmak için cihadı kabul edilebilir bir yol olarak görebiliyor.
Coolsaet, yabancı savaşçıların Ortadoğu’ya gitmesinin belli birer sosyal ve uluslararası ortamın içinde geliştiğini belirtiyor. Uzman, bunun nesiller arası bir çatışma olduğunu, benzer dinamiklerin 1960, 1970’lerdeki sosyal hareketlerde de görüldüğünü söylüyor.
Coolsaet, gençlerin, onlarla empati kuramayan ve yabancılaştıkları bir toplumdan kaçtığını belirtiyor. Uzman, bu kişilerin dini bilgilerinin daha öncesi nesillerden de zayıf olduğunu söylüyor. El Kaide, cihatçılar konusunda daha seçici davranırken, IŞİD böyle bir hassasiyet göstermiyor.
BRÜKSEL —