Kobanili 7 çocuk babası Mustafa, Suriye’den giden binlerce mülteci gibi Avrupa’ya giden tehlikeli yolculuğa hazırlanıyor. Birkaç gün içinde ailesini geride bırakacak Mustafa, Almanya’ya varmayı başarırsa ailesini yasal yollardan yanına almayı planlıyor.
Mustafa’nın 22 yaşındaki kızı babasına, kendisine eşlik etmek için yalvarıyor, çünkü babasının yalnız yolculuk etmesini istemiyor. Ancak Türkiye’nin güneyinden başlayacak yolculuğun tehlikelerinden çekinen Mustafa, kızının kendisiyle gelmesini istemiyor.
Almanya’da yalnız hissedeceğini söyleyen Mustafa, buna rağmen kızını yanına almanın kendisini endişelendirdiğini söylüyor.
Mustafa kaderini insan kaçakçılarının eline bırakan birçok insandan biri. Bu insanların önünde Türkiye’den Yunanistan’a kısa ama tehlikeli bir deniz yolculuğundan sonra Balkanlar ya da Macaristan üzerinden Avusturya ya da Almanya’ya varacakları uzun bir yol var. Mustafa, televizyonda Macar ve Makedon sınır muhafızları tarafından dövülen mültecileri görmüş. Akrabalarından, yolda soyulan mültecilerin ve acımasız kaçakçıların öykülerini duymuş.
Bu görüntü ve öyküler Mustafa’yı kızını yanına almamaya ikna etmiş.
Birleşmiş Millet Mülteciler Yüksek Komiserliği, Avrupa’ya akın eden mültecilerin çoğunluğunun erkek olmasının göçmen ve İslam karşıtlarının, durumun yalnızca bir mülteci krizi değil aynı zamanda Avrupa’yı İslamlaştırmak için bir göç hareketi olduğunu söylemesine olanak sağladığını belirtiyor. Bu göç karşıtı eylemciler “Kadınlar nerede?” diye soruyor.
Almanya’daki gösterilerde göç karşıtı konuşmacılar bu cinsiyet dengesizliğinin amacın Avrupa kültürünü değiştirecek bir cihada işaret ettiğini söylüyor.
Almanya’da bir köprüye asılan bayrakta “Çocuklarınız ya Allah’a dua edecek ya da ölecek” yazıyordu.
Aşırı sağcı Hollandalı politikacı Geert Wilders krizi bir “İslami işgal” olarak nitelendirdi. Wilders, Avrupa’nın güvenlik, kültür ve kimliğinin mültecilerin tehdidi altında olduğunu ifade etti. Geçen hafta Hollanda parlamentosundaki hararetli tartışmada Wilders, Avrupa’da yaşayan sakallı genç erkeklerin Allahüekber diyerek şarkı söylediği bir resmi meclis üyelerine gösterdi.
Aynı iddialar Amerika’da İslam karşıtı eylemleriyle tanınan Pamela Geller tarafından da tekrar edildi. Geller, bloğuna bu yeni “hicret”in bir Müslüman istilası olduğunu yazdı ve Başkan Obama’nın cihadı Amerika’ya ithal ettiğini iddia etti.
Ancak insan hakları grupları ve mülteciler bu tür söylemlerin, vatandaşları ülkelerinin işgal edileceği yönünde kışkırttığını söylüyor.
Bu gruplar, Avrupa’ya varan mültecilerin çoğunluğunun erkek olmasının birçok nedeni olduğunu ancak bunların hiçbirinin cihat olmadığını belirtiyor.
Yolculuğun deniz kısmında boğulma riski, birçok erkeği kadınları geride bırakmaya itiyor. Yalnızca bu sene 2 bin 600’den fazla mülteci Yunanistan ya da İtalya’ya giderken Akdeniz’de boğuldu.
Uluslararası Af Örgütü Avrupa direktör yardımcısı Gauri Van Gulik, görüştükleri erkek mültecilerin eşlerini ve çocuklarını riske atmak istemediklerini söylediklerini belirtiyor. Bu kişiler, Avrupa’ya yerleştikten sonra ailelerini yanlarına almayı planlıyor.
Ancak Van Gulik aynı zamanda istatistiklere şüpheyle yaklaşmak gerektiğini, cinsiyet dengesizliğinin sanıldığı kadar belirgin olmayabileceğini de hatırlatıyor. Ocak ve Eylül ayları arasında AB sınırına 500 binden fazla mülteci ulaştı. Tüm 2014 için bu rakam 280 bindi. Ancak bu 500 bin rakamı Uluslararası Göç Örgütü’nün rakamı ve Avrupa’ya kaydolmadan sızan kişileri kapsamıyor.
Van Gulik, bu nüfusun içinde çok farklı kişiler olduğunu belirtiyor. Avrupa’ya varanlar arasında bekar erkekler, aileler ve çocuklar var. Suriye ve Afganistan’da süren savaşlar ve Eritre’deki insan hakları ihlalleri insanları göçe itiyor.
Birçok erkek ayrıca Suriye ordusunda askerlikten kaçıyor. Birçok genç erkek askerlik yaşına gelmeden önce ölmeye ya da öldürmeye hazır olup olmadığını düşünüyor. Muhaliflerin elindeki bölgelerde de gençler muhalif milislere katılmaya zorlanıyor.
Aşırı sağcıların mültecilere karşı geliştirdikleri söylem bazı ülkelerde, göçmenlere karşı saldırılarda patlama yaşanmasına neden oldu. Almanya’da mülteci merkezlerine saldırı ve kundaklamalarda dört kat artış görüldü. Bu seneye kadar 306 saldırı yaşandı. Bu sayı 2014’te üç kat artmıştı. Yetkililer saldırıların kızgın bölge halkı tarafından mı yoksa Neo-Nazi ve aşırı sağcı grupların düzenlediği organize saldırılar mı olduğunu bilmediklerini söylüyor.