Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki ilişkiler, yeni bir umut ışığının belirdiği ve yeni bir başlangıç yapılması konusunda tarafların olumlu tavır takındığı dönemde basın özgürlüğü nedeniyle sarsıldı. 14 Aralık’ta bazı medya kuruluşlarına yapılan operasyona Türkiye’nin “ulusal güvenlik”, Avrupa Birliği’nin ise “basın özgürlüğü” penceresinden bakmasının yarattığı frekans bozukluğu karşılıklı sert açıklamalar yapılması sonucunu doğurdu. Açıklamaların sertliği ve satır aralarında verilen sinyaller ilişkilerin geleceği açısından pek umut verici değil.
Operasyon sonrasında Avrupa Birliği Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ve Avrupa Birliği Komisyonu’nun Avrupa Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn imzasını taşıyan açıklamada yer alan “Herhangi bir aday ülkenin katılımına yönelik bundan sonraki adımların hukukun üstünlüğü ve temel haklara tam saygıya bağlı olduğunu tekrar hatırlatırız” vurgusu ilk bakışta önemsiz görülse de “kırmızı çizgilere” yaklaşılmaya başladığını göstermesi açısından önem taşıyor.
Avrupa Birliği Komisyonu, operasyonun Türkiye’nin bir parçası olmak istediği ve güçlendirilmiş ilişkilerin odağındaki Avrupa değerlerine ve standartlarına ters düştüğü görüşünde.
Bu görüş, sadece Türkiye’nin üye olmaya çalıştığı Avrupa Birliği tarafından değil Türkiye’nin üyeleri arasında yer aldığı ve en az bu kurum kadar önemsenmesi gereken Strasbourg merkezli Avrupa Konseyi tarafından da paylaşılıyor.
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks’in gelişmelere ilişkin yorumu, “Bu önlemler, alınmalarını motive etmiş olabilecek nedenlerden bağımsız olarak, bir demokraside orantısız ve gereksiz. 2011’de gazetecilerin tutuklandığı dalga kadar endişe verici. Türkiye’de medya özgürlüğü uzun süredir devam eden bir sorun ve bu tür önlemlerin son yıllarda kaydedilen ilerlemeyi silme riski yüksek” yönünde oldu.
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Başkanı Anne Brasseur de “Türkiye’de ifade özgürlüğüne saygı konusunda geçmiş kaygılarımız dikkate alındığında hafta sonunda bazı gazetecilere ve medya çalışanlarına yönelik tutuklamaların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle (AİHS) uyumlu olup olmadığı konusunda ciddi soru işaretleri var. Ciddi şekilde endişeliyim” ifadelerini kullandı. Her iki açıklama da Avrupa'daki algıyı özetler nitelikte.
Bu açıklamalara Avrupa Parlamentosu’nun ikinci büyük siyasi grubu olan Sosyalistler ve Demokratlar’ın lideri Gianni Pittella’nın, “Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’yi yanlış yöne, Avrupa’dan uzağa götürüyor. Bu durum, AB’yle siyasi ve ekonomik işbirliğinde Türkiye’ye çok şey kaybettirebilir ve gerçekten bir şey kazandırmaz” ya da Yeşiller Grubu Başkan Yardımcısı Ska Keller’in “Erdoğan, kendisini eleştirenleri susturmayı deniyor. Bu ne hukukun üstünlüğüne ne de demokratik standartlara uyuyor. Erdoğan, Türkiye’yi otokratik eğilimleri için oyun alanı olarak kullanmayı durdurmalı” yönündeki açıklamaları eklendiğinde tablo daha da vahim hale dönüşüyor.
Bu açıklamalara çok sert tepki gösteren Erdoğan’ın “Avrupa Birliği kendi işine baksın” mealindeki açıklamalarına ilk cevap ise Mogherini’den geldi. Açıklamalara çok şaşırdığını belirten Mogherini, yeni başlangıç yapma konusunda çalışma doğrultusunda taraflar arasında anlaşma olduğunu vurgulayarak, “Avrupa Birliği konusunda tutarlı olmanın her şeyden önce Türkiye’nin çıkarına olduğuna inanıyorum” dedi.
Mogherini’yi Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz izledi. Schulz, Türkiye’nin bir aday ülke olduğunu ve aday ülkelerle ilişkilerin dürüst ve açık olması gerektiğini belirterek, “İşte tam da Türkiye’yle müzakereleri ciddiye aldığımızdan ilerlemelerin altını çizmekte ve gerileme olabileceğinden korktuğumuz noktalara işaret etmekte açık olacağız” ifadelerini kullandı. Eleştirilere, “misilleme, gözdağı ve gazetecilerin tutuklanmasıyla değil argümanlarla, düşüncelerle ve kanıtla karşı koyulması gerektiği” de Schulz’un vurguları arasında yer aldı.
Avrupa kanadı konuyu açıklamalarla kapatma niyetinde değil. Salı günü Türkiye konusu Avrupa Birliği dışişleri bakanları tarafından ele alınacak. Bu toplantıda kabul edilecek, perşembe ve cuma günü yapılacak Avrupa Birliği Zirvesi’nde Birlik liderleri tarafından onaylanacak belgenin taslağında değişiklik öngörülmüyordu ancak gelinen aşamada belge tekrar tartışmaya açıldı ve Avrupa Birliği Komisyonu’nun vurguları çerçevesinde sertleştirilmesi bekleniyor.
Türkiye konusu normal gündeminde olmayan Avrupa Parlamentosu da 17 Aralık’ta Mogherini’nin katılımıyla son gelişmelere ilişkin bir oturum düzenleme kararı aldı. Konuyla ilgili bir karar da ocakta kabul edilecek.