Müslüman seçmenler, 2000 yılındaki başkanlık seçimlerinde George W. Bush’u desteklemişti. Müslümanlar’ın bu seçimlerde Clinton’ı destekleme eğilimi içinde olması, bu kitlenin siyasi açıdan parti aidiyetlerini kolaylıkla değiştirebildiğinin bir göstergesi. Bazı uzmanlar, Cumhuriyetçi Parti’nin, giderek daha etkin bir seçmen kitlesi haline gelen Müslümanlar’a bu seçimlerde hitap etmeyi başaramamasını, kaçırılmış bir fırsat olarak görüyor.
2000 seçimlerinden sonra yapılan kamuoyu yoklamalarında Müslüman seçmenlerin yüzde 70’inin Bush’a oy verdiği, Florida eyaletinde yaşayan 50 bin Müslüman’ın çoğunun da yine tercihlerini Bush’tan yana kullandığı görülmüştü. 2000 başkanlık seçimini Florida eyaletinde yeniden sayılan oylarla kazanan Bush, bu eyalette aldığı 537 oyla başkanlık koltuğuna oturmuştu.
Bush’un elde ettiği zafer, birçok Müslüman Amerikalı ve muhafazakar seçmen açısından Müslümanlar’ın siyasi ağırlığının giderek arttığına işaret ediyor, Müslümanlar ve Cumhuriyetçi Parti arasında ‘doğal’ bir bağ olduğunu ortaya koyuyordu.
Müslüman Cumhuriyetçiler arasında önemli yere sahip olan, Muhafazakar Amerikan Birliği eski üyelerinden Süheyl Han, Müslüman Amerikalılar’ın hem sosyal hem de ekonomik açıdan muhafazakar, bu nedenle de doğal olarak Cumhuriyetçi Parti seçmen tabanına ait olduğunu söylüyor.
Birçok Müslüman Amerikalı, güçlü aile, geleneksel evlilik kurumu ve kürtaj karşıtlığı gibi konularda muhafazakar Cumhuriyetçi değerleri paylaşıyor. Amerikalı Müslümanlar’ın dörtte biri, Cumhuriyetçi Parti’nin düşük vergi politikalarını destekleyen küçük işletme sahipleri.
“The Future of Islam” “İslam’ın Geleceği” adlı kitabın yazarı, Georgetown Üniversitesi profesörü John Esposito ise Müslüman Amerikalılar’ın 2000 seçimlerinde George W. Bush’tan yana oy kullanmasının altında Cumhuriyetçi Parti değerlerini paylaşmak değil, daha farklı bir neden yattığına işaret ediyor. Esposito’ya göre George W. Bush’un babası George H. W. Bush, başkanlığı sırasında gerek Müslümanlar’la ilişkiler, gerekse İsrail-Filistin sorununa daha ılımlı bir yaklaşım sergilemişti. Müslüman seçmenlerin 1992 seçimlerinde baba Bush’u desteklediklerini hatırlatan uzman, Müslümanlar’ın 2000 seçimlerinde de oğul Bush’tan aynı beklentiler içinde olduklarını belirtiyor.
Müslüman Amerikalılar’ın Cumhuriyetçi Parti’yle olan ilişkisinin, 2000 seçimlerinden sonra azalmaya başladığı göze çarpıyor. 2004 seçimlerinde Müslüman Amerikalılar’ın yüzde 90’ı, Demokrat Parti adayı John Kerry’ye oy vermişti. Müslümanlar 2008’de yüzde 89, 2012’de ise yüzde 85 oranında Barack Obama için oy kullanmıştı.
Peki 2000 seçimlerinden sonra neden çok sayıda Müslüman Cumhuriyetçi Parti ile olan bağlarını kopardı?
Bu soruya en sık verilen yanıt, İslam korkusunun giderek daha yaygın hale gelmesi ve Amerikan dış politikasının dünyada Müslümanlar’ın çıkarlarına zarar verir hale geldiği yönündeki algı. Başkan Bush’un 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra Amerika’nın İslam’la savaşa girmeyeceği sözü vermesine rağmen Cumhuriyetçi Parti’nin güttüğü politikalar ve benimsediği söylem, birçok Müslüman’ın gözünde, partinin İslam düşmanı haline geldiğine işaret ediyor.
Cumhuriyetçi Parti son 15 yıldır İslam korkusu ve nefretinin merkez üssü haline geldi. Parti, en az on eyalette Müslüman ya da yabancı karşıtı yasa tasarıları hazırladı. Bu girişimler, Müslüman seçmenin Cumhuriyetçi Parti’den uzaklaşmasına neden oldu.
Ancak uzmanlar, İslam korkusu ve dış siyasetin Müslümanlar’ın Demokrat Parti’ye yaklaşmasının tek nedeni olarak açıklanamayacağı görüşünde. Müslüman Amerikalılar’ın çoğu, diğer göçmen gruplar gibi kendilerini Demokrat Parti’nin göçmenlik ve sosyal güvence yanlısı politikalarına yakın görüyor. Cumhuriyetçi Parti toplumun sadece küçük ve varlıklı bir bölümüne hitap ediyor.
Sayıları üç buçuk milyonu bulan Amerika’daki Müslümanlar, nüfusun aslında farklı kökenlerden gelen karmaşık bir kesiti. Geleneksel olarak Demokrat Parti’yi destekleyen siyahlar, Müslüman toplumun üçte birini oluşturuyor. Müslüman toplumun geri kalanı ise muhafazakar görüşlü göçmenlerden oluşuyor.
Kamuoyu yoklamaları ayrıca Amerika’da yaşayan ikinci ve üçüncü nesil Müslümanlar’ın sosyal tavırlarının son yıllarda daha ılımlı hale geldiğini gösteriyor. Hızla değişen Müslüman toplumu Demokrat Parti eğilimini korumakla kalmıyor, aynı zamanda Cumhuriyetçi Parti’nin kemikleşmiş ilkelerine karşı çıkan ilerici görüşleri kucaklıyor.
Pew Araştırma Şirketi’nin 2011’de yaptığı anket, Müslüman Amerikalılar’ın yüzde 70‘inin Demokrat Parti, sadece yüzde 11‘inin Cumhuriyetçi Parti eğilimli olduğunu gösteriyordu. Bu oranların 2011‘den beri sabit kaldığı gözleniyor. Müslüman Amerikalılar’ın yüzde 55‘i kendilerini ılımlı, yüzde 26‘sı ise liberal olarak tanımlıyor.
Birçok uzman, muhafazakar Müslüman ve Cumhuriyetçiler’in eşcinseller ve hükümetin rolü gibi konularda ortak görüşlere sahip olduğunu düşünüyordu. Ancak 2011 Pew araştırması, Amerika’daki Müslüman toplumun 2007‘den bu yana eşcinselliğe daha hoşgörüyle yaklaştığını gösteriyor. Hükümetin rolü konusunda ise anket, Müslüman toplumun yüzde 68‘inin daha çok hizmet sunan büyük hükümet tercih ettiğini ortaya koyuyor.
Uzmanlara göre ”Müslümanlar parti değiştirmekle kalmıyor, aynı zamanda Demokrat Parti’nin bazı politikalarını, tavırlarını ve etik değerlerini benimser hale geliyor.” Ortadoğu ve Güney Asya ülkelerinden gelen Müslüman göçmenlerse daha gelenekçi ve muhafazakar.
Georgetown Üniversitesi profesörü John Esposito ise Cumhuriyetçiler ve Müslümanlar’ın doğal müttefik olmadıklarının altını çiziyor. Uzman, kültürel ve siyasi açıdan birçok Müslüman’ın kendilerini Demokrat Parti’ye yakın hissettiklerini kamuoyu yoklamalarına göre İslam ve Müslümanlar hakkında olumsuz görüşlere sahip olan Cumhuriyetçi sayısının Demokratlar’dan çok daha fazla olduğunu kaydediyor.
2011 Pew araştırması ayrıca Müslümanlar’ın sadece yüzde 15‘inin Cumhuriyetçi Parti’yi dost olarak gördüğünü, yüzde 48‘inin ise tam tersi görüşü paylaştığını ortaya koyuyor. Demokrat Parti’yi dost olarak gören Müslümanlar’ın oranı ise yüzde 46. Demokrat Parti’den yakınlık görmediklerini ifade eden Müslümanlar’ın oranı ise sadece yüzde 7’de kalıyor.
Trump kampanyasına destek veren Müslüman aktivist Sacit Tarar, çoğu Müslüman’ın kendilerini Demokrat Parti’ye yakın hissettiği iddiasına karşı çıkıyor. Tarar, Demokrat Parti’nin Müslümanlar’ı azınlık olarak görmediğini savunuyor.
Kamuoyu yoklamaları, Müslüman Amerikalılar’ın Cumhuriyetçi Parti’den uzaklaşmasının Cumhuriyetçi Partili başkan aday adaylarının Müslüman karşıtı söylemlerine bağlı olduğunu gösteriyor. Özellikle Donald Trump, tüm Müslümanlar’ı Amerika’ya giriş yapmaktan men edeceğini söylemesiyle Müslüman toplumunun büyük tepkisini çekmişti.
Müslüman seçmenler, geçmişteki başkanlık seçimde yüksek oranlarda sandık başına gitmiyordu. Ancak İslam karşıtlığının en çok tartışılan konulardan biri haline gelmesiyle Amerikan-İslam İlişkileri Konseyi ve başka birçok Müslüman kurum ve dernek, ‘Tek Amerika Kampanyası’nı başlattı. Kampanyanın amacı, bir milyon Müslüman’ın seçmen kaydı yaptırıp sandık başına gitmesini sağlamak. Müslüman örgütler, 2012 başkanlık seçimlerinde 300 bin yeni Müslüman seçmeni sandık başına çekmeyi başarmıştı.
Müslüman oyları kafa kafaya giden yarışları etkileyebilir
Bu yılki seçimlerde sandık başına gidecek Müslüman sayısının yüksek olmasını bekleniyor. Müslüman oylarının yüzde 80‘inin Clinton’a gitmesi olası görünüyor.
Uzmanlar, Florida, Ohio, Virginia, Michigan ve Pennsylvania eyaletlerindeki Müslüman nüfusun yüksek olmasının kilit eyaletlerde yarışın seyrini değiştirebilecek nitelikte olduğu düşünüyor.
Öte yandan hem Clinton hem de Trump, Müslümanlar’ın oylarına büyük önem verdiklerini söylüyor.
Ancak Trump’ın Müslüman seçmenlere Clinton’a göre çok daha az odaklandığı gözleniyor. Trump’ı Destekleyen Müslüman Amerikalılar örgütünün sadece bin takipçisi olduğunu söyleyen Sacit Tarar, Trump’ın bir gün bir camiyi ziyaret etmesini umuyor.
”Yarış başabaş gidiyor, her oyun önemi var” diyen Tarar, Trump kampanyasının şu anda siyah seçmenlere ve siyahları ilgilendiren konulara yoğunlaştığını bildiriyor.
Hillary Clinton ise son bir yıl içinde Müslüman toplumunun önde gelen liderleriyle görüştü. Clinton kampanyası, kilit önem taşıyan eyaletlerdeki Müslümanlar’ı harekete geçirmek için çalışıyor.
Clinton kampanyasından Müslüman sözcü Zara Rahim, tek bir oyu bile göz ardı etmediklerinin altını çiziyor.