Trump yönetimi ile Avrupalı müttefikleri arasında Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat’ın geleceği ve Suriye’de 6 yıldır süren savaşın nasıl sona ereceği konusundaki görüş ayrılığı büyüyor.
Amerikalı yetkililer odak noktalarını Esat’ın iktidarı terk etmesi konusundan uzaklaştırırken, Avrupalı liderler ise onun Suriye’nin lideri olarak bir geleceğinin olmadığında ısrarlı. Avrupalılar, Esat’ın gidişinin tahmini 470 bin cana mal olan çatışmalara herhangi bir çözümün kritik bir parçasını oluşturacağını savunuyor.
Suriye’de geçen salı günkü kimyasal saldırı sonrasında Avrupalı liderler açıklamalarının tonunu sertleştirdi. İngiltere Başbakanı Theresa May, ‘Tüm ilgili üçüncü taraflara Esat’tan geçişin hayata geçirilmesini sağlama’ çağrısında bulundu.
Brüksel’de Avrupa Birliği’nin ev sahipliğinde Suriye konulu uluslararası bir konferansta bir araya gelen Avrupalı politikacılar, şu ana kadarki en çok ölüme sebep olan kimyasal saldırılardan biri olarak nitelenen son olay ile Trump yönetiminin Suriye konusundaki pozisyon değişikliği arasında bağlantı kurdu.
ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson geçen haftaki bir açıklamasında Esat’ın geleceğine Suriye halkının karar vereceğini söylemişti. ABD’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Nikki Haley de, Esat’ı iktidardan uzaklaştırmanın artık Washington’ın bir önceliği olmadığını belirtmişti.
Suriye’nin Han Şeyhun kasabasındaki gaz saldırısından saatler önce ise Haley Esat’a yönelik söylemini sertleştirerek, Suriye liderini kendi halkına karşı ‘iğrenç’ faaliyetlere girişen bir ‘savaş suçlusu’ olarak tanımladı. Haley, Suriyelilerin ‘Esat’ı artık istemediğini’ kaydetti.
Washington’daki Amerikalı yetkililer, kimyasal saldırı sonrasında yönetimin muhtemel bir politika değişikliğine gidereceğine dair açık bir işaret vermedi. Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı ‘çirkin’ olarak tanımladığı saldırıyı kınadı ve muhtemelen bir savaş suçu kapsamına girdiğini belirtti.
Ancak yetkililer, Esat’ın destekçileri olan Rusya ve İran’ın birşeyler yapması gereğine vurgu yaptı. Beyaz Saray Sözcüsü Sean Spicer, yönetimin Esat rejimi tarafından yapıldığını açıkladığı saldırıya yanıt olarak atılabilecek herhangi bir cezalandırıcı adıma dair bilgi vermedi.
Rusya ve İran’ın etkisi
Tillerson, Moskova ve Tahran’dan ‘Suriye rejimi üzerindeki nüfuzlarını kullanmaları ve bu tür bir korkunç saldırının bir daha olmamasını garanti etmelerini’ istedi. Tillerson ayrıca, ‘Rusya ve İran’ın da bu ölümlerde büyük bir ahlaki sorumluluk taşıdığını’ belirtti.
Moskova, yerel aktivistlere göre 100’e yakın kişinin ölümüne, 400’ün üzerinin kişinin de yaralanmasına yol açan saldırıdan Esat rejiminin sorumlu olduğu iddiasını reddediyor. Rusya Savunma Bakanlığı yaptığı açıklamada, Suriye ordusunun hava saldırısında muhaliflere ait bir ‘terörist deposunun’ vurulduğu ve bunun neticesinde içeriden ‘zehirli maddelerin’ sızdığının tahmin edildiğini belirtti.
İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson da, olayla ilgili gördüğü ‘tüm kanıtların’, arkasında Esat rejiminin bulunduğunu gösterdiğini kaydetti.
Johnson, ‘böyle bir hükümetin Suriye halkı üzerinde herhangi türden bir meşru yönetim hakkına sahip olmayı sürdüremeyeceğini’ söyledi.
Esat’a odaklanma
Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, “Olması mümkün olmayan bir şey var o da şu; bölgede korkunç suçlar işleyen bir diktatörün dokunulmamaya devam etmesi” diye konuştu.
Avrupa Birliği’nin dış politika şefi Federica Mogherini de, Esat’ın Suriye’nin lideri olarak kalabilmesinin bir yolunu düşünemediğini belirtti. Mogherini Brüksel’de gazetecilere yaptığı açıklamada, “Suriye’nin geleceğinin geçmiştekinin tıpatıp aynısı olacağına inanmak tamamen gerçekdışı” dedi.
Ancak uzmanlara göre, Avrupalılar’ın Amerika’nın desteği olmadan ne yapabilecekleri ya da ne yapmak isteyecekleri belirsiz.
Uzmanlar, Avrupa’nın Suriye’de en fazla insani yardım katkısı sağlayan taraf olmasına rağmen, Suriye’ye dair uluslararası politikaları şekillendirme konusunda sahip olduğu etkinin düzeyinin düştüğüne dikkati çekiyorlar. Avrupa Birliği’nin bu hafta Suriye’ye insani yardımlar konusunda eş ev sahipliği yaptığı uluslararası konferansa ABD, Rusya ve Türkiye’den düşük katılım oldu.
Rusya, dışişleri bakanını göndermek yerine Avrupa Birliği temsilcisi Vladimir Çizhoz ile temsil edilirken, Washington da konferansa Dışişleri Bakanlığı’nın siyasi işlerden sorumlu müsteşarı Thomas Shannon’ı gönderdi. Geçen yılki konferansa ise ABD’den o dönemki Dışişleri Bakanı John Kerry katılmıştı.
Şam denklemi
Washington’daki Middle East Institute adlı düşünce kuruluşundan Charles Lister, Şam’ın Trump yönetimin Esat’ın geleceği hakkındaki politika değişikliğini not ettiğini ve bunun kimyasal saldırı kararını almasında etkisinin olmuş olabileceğine inandığını belirtiyor.
Lister, “Esat, ABD’nin Suriye’ye olası müdahale seçeneğinden giderek kendisini uzaklaştırdığını çok iyi biliyor, dolayısıyla Esat’ın kaybedeceği ne var? Sadece birkaç gün uluslararası camiada kınanacak, sonra da geçmişte olduğu gibi durumdan sıyrılacak” diyor.