Suriye’de YPG ile sahada işbirliği yapan Amerika PKK’nın 3 liderinin yakalanması için ödül koydu. Türkiye’de bu adım ihtiyatlı bir iyimserlikle karşılandı. Peki bu tezatı uzmanlar nasıl okuyor? Washington Enstitüsü’nden David Pollock’a göre Amerika bu adımla hem Türkiye’ye hem de YPG’ye mesaj veriyor.
David Pollock: Bence bu adım muhtemelen Türk hükümeti ve Amerikan yönetimi arasında pek çok konuyu içeren daha büyük bir anlaşmanın parçası. Amerika’nın yaptığı bir jest olarak değerlendirebilir. Amerika PKK’yı uzun süredir terör örgütü olarak görüyor. O açıdan yeni bir şey yok. Ama Amerika Türkiye’ye şu mesajı vermeye çalışıyor olabilir: Size PKK konusunda yardımcı olacağız ama sizin de bizim PKK ve YPG arasında bir ayrım gözettiğimizi anlamanızı umuyoruz. Kandil’de PKK ile mücadelede Amerika’nın yardımı karşılığında, Türkiye’den de YPG’ye saldırmaması isteniyor olabilir. Bence bu YPG’ye de “PKK’yı terör örgütü olarak görüyoruz, kendinizle PKK arasına daha fazla mesafe koymalısınız” mesajı.
Peki PKK ile arasına mesafe koyan bir YPG’ye Türkiye’nin bakışı değişebilir mi?
David Pollock: Bence gayet mümkün. Bunun bir kanıtı da birkaç yıl önce 2015 yılında hatırlanacağı gibi YPG ve Salih Müslim’le resmi olarak Türkiye’nin görüşüyor olması. Hatta Kobani’de IŞİD’e karşı operasyon yürütülürken, belirli bir işbirliği bile vardı Suriye’de. O dönem tabii Türkiye’de de Kürtlerle barış süreci vardı, bugün böyle bir süreç yok. Ama YPG’nin Türkiye’ye saldırmayacağını ve PKK’ya yardım etmeyeceğini resmen duyurduğu 2012’den bu yana sözünde hemen hemen durduğunu Türkiye’de görebilenlerin olduğunu düşünüyor ve umuyorum. Tarihsel olarak ikisi arasında bağlantı olsa da, ben son 6-7 yıl içinde YPG ve onun siyasi kanadı olan PYD’nin PKK’dan pek çok açıdan uzaklaştığını düşünüyorum.
Peki Suriye’nin kuzeyinde bağımsız bir Kürt devleti olası mı?
David Pollock: Gelecekte Suriye’nin kuzeyinde kesinlikle bir Kürt devleti öngörmüyorum. Bence YPG’nin kendisi de ayrı bir Kürt devletinin mümkün olmadığını görüyor. Birleşik bir Suriye içinde olacakları federal bir sistem, yerel bir otonomi istediklerini söylüyorlar. Ben hakikaten de hedeflerinin bu olduğunu düşünüyorum çünkü önlerindeki tek gerçekçi seçenek bu. Buna erişmeleri bile kolay olmayacak. Çünkü rejimden, Türkiye’den ve Suriye’deki Arap topluluklardan çok baskı var. O nedenle devlet hayalleri kurmadan ve Türkiye ile savaşmadan ellerindekiyle yetinmelerini gerektirecek çok sebep var.
Amerika’nın dış politika önceliklerinden biri Suriye’de İran’ın nüfuzunu kırmak. Suriye’de İran’a karşı YPG’nin de kullanıldığı askeri bir operasyon olası mı?
David Pollock: Muhtemelen hayır. İçinde YPG’nin ve diğer arap grupların da olduğu Suriye Demokratik Güçleri’ne Amerika’nın desteği İran’ı caydırma amacı taşıyor, İran’la doğrudan çatışmaya grime amacını değil. Eğer İran, Hizbullah ya da Esad güçleri hatta Ruslar Amerika’ya ya da Suriye Demokratik Güçleri’ne saldırmadıkça, İran’a bir saldırının olacağını sanmam. Ama orada olmak bile yani o bölgeyi kontrol altında tutmak İran’ın Suriye’deki etkisini kırmaya yetiyor.
Amerika’ya Suriye konusunu Rusya’ya teslim ettiği görüşü ve eleştirileri dile getirilmişti. Amerikalı yetkililer son dönemde Amerika’nın Suriye’de kalıcı olduğunun altını çiziyor. Peki bu savaşın kazananı kim olacak? Amerika mı Rusya mı?
David Pollock: Amerika Suriye’de kalacak, Trump artık askerleri eve getireceğim demiyor. İki bin kadar özel kuvvet var, sayısı az ama fark yaratmaya, Suriye’nin doğusunda istikrarı sağlamaya, bu bölgenin İran etkisine açık hale gelmesini önlemeye ve hatta doğruyu söylemek gerekirse Türkiye için buranın olası bir tehdit olmasını önlemek için yeter. Bir de IŞİD’in hepimize yönelik bir tehdit olarak yeniden ortaya çıkmasını engelleyecektir. Suriye’deki sürecin en büyük kazananı ne yazık ki Esad rejimi oldu. Bu süreci de kimsenin geriye döndürebileceğini sanmıyorum. Ama Amerika İran’ın etkisinin sınırlandırılması konusunda Ruslarla çalışabilmeyi umuyor. Bu yönetmesi zor olacak ama mümkün. En azından bir noktaya kadar. Bunun en büyük göstergelerinden birisi de İdlib’e operasyonun askıya alınması ve kanlı bir sürecin en azından ertelenmesi. Ruslar aynı zamanda Suriye’nin güneyinde en azından şimdiye kadar İsrail’e İran’a karşı harekete geçme imkanı da tanımış gibi görünüyor.
Türkiye İran yaptırımlarından geçici süreliğine muaf tutuldu. Amerika ile İran yaptırımlarının delinmesi davası ve Halkbanka olası ceza konusu hala netleşmiş değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan Başkan Trump’ın kendisine “Talimat vereceğim neden bu kadar uzadı” dediğini söylemişti. Türkiye bu konuda ne beklemeli?
David Pollock: Bir şeyler mümkün. Ama zor bir sorun. Erdoğan da zaman zaman dikkat çektiği yargının bağımsız olması durumu var. Bu davada çerçevesi açık şekilde çizilmiş bir suç var. O nedenle unutun gitsin boşverin demek zor olacaktır. Ama ne gibi bir cezanın verilebileceği konusunda farklı dereceler gözetilebilir. Bence bu meselenin tamamen gözden çıkarılıp ceza verilmemesi pek olası değil.
Peki İran’a yönelik yaptırımlar Tahran’ı Amerikalı yetkililerin deyişiyle davranış değişikliğine zorlar mı? İran sokaklarında bir protesto dalgası daha beklenebilir mi?
David Pollock: Yaptırımların İran’ı davranış değişikliğine zorlayacak kadar etkili olacağını sanmıyorum. Ama en azından yaptırımlar İran’ın teröre ve milislere verdiği bu destek düzeyini sürdürmemesini, buralara harcanan kaynakların azalmasını sağlayabilir. İran kolay kolay vazgeçmeyecektir. Yaptırımlardan kaçınmak için ne gerekiyorsa yapacaktır.
Amerika İran’da rejim değişikliği mi istiyor?
David Pollock: Amerika’nın hedefi rejim değişikliği değil. Bence burası çok açık. Sadece rejim değişikliği istenmediğinden değil, bunun gerçekçi olmayacağından. Ben ve pek çok kimse İran’da olası protestolar olsa bile bunların rejimi tehdit edebilecek boyutta olabileceğini sanmıyorum. Rejim kendi halkına baskı uygulama konusunda çok başarılı. Rejime karşı olanlar bile İran’da anarşiden şiddetten korkuyor böyle bir şeyin olmasını istemiyorlar. Iran’da muhtemelen protestolar yine olacaktır, öğrenciler, kadınlar daha önce de sokağa çıktı. Muhtemelen devam eder ama rejimi tehdit boyutuna ulaşmaz.
İstanbul’da Suudi Arabistan konsolosluğunda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı konusunda Amerika’dan gelen tepki cılız olduğu gerekçesiyle eleştirildi. David Pollock’a göre bunda tek etken Suudi Arabistan’ın petrol üreticisi olması ve İran’a karşı denge unsuru olması değil.
David Pollock: Burada mesele sadece İran değil. Suudi Arabistan dünya petrol piyasası açısından önemli. Amerika için değil, dünya ekonomisi için önemli. Kilit önemdeki üretici Suudi Arabistan. Ben MBS’ye alternatifin belirsiz olduğunu ve onun alternatifinin daha kötü olabileceğini düşünüyorum. Siyasi hatta şiddet içeren bir ayaklanma olabilir, böyle bir şey bölge için dünya ekonomisi için çok tehlikeli olur. MBS’nin sosyal alanda ve din alanında reform isteğini kaybedebiliriz, aşırıcılardan uzaklaşma trendini kaybedebiliriz.