Almanya'nın doğusundaki Saksonya-Anhalt Eyalet Meclisi seçimlerinde Başbakan Angela Merkel'in Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) yüzde 36 oy alarak birinci çıkarken, İslam karşıtı aşırı sağcı popülist "Almanya için Alternatif" (AfD) Partisi, yüzde 22,8 ile sandıktan ikinci güç olarak çıktı. 2014'e göre yüzde 5 oranında oy kaybeden Sol Parti yüzde 11 ile üçüncü, bir önceki seçimlere göre yüzde 3 oy kaybeden ve yüzde 8,3 oy alan Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile dördüncü oldu. Yüzde 1 oranında oyunu arttıran Yeşiller yüzde 6,5 ile beşinci sırada yer alırken, Hür Demokrat Parti (FDP) de yüzde 1,6 oranında oy artırarak yüzde 6,5 ile yüzde 5 seçim barajını geçebilen bir diğer parti oldu.
26 Eylül’de yapılacak Federal Parlamento seçimlerinden önceki son eyalet seçimi olması nedeniyle "son prova" olarak değerlendirilen seçimde alınan sonuçlar ve özellikle CDU’nun oy oranını yüzde 6 civarında arttırması Berlin’den gelen ilk tepkilerde sürpriz olarak nitelendi. Çok sayıda kamuoyu araştırmasında, CDU’nun büyük oy kaybına uğrayacağından yola çıkılıyordu. Ancak CDU Saksonya örgütü lideri ve Eyalet Başbakanı Hasselhoff’un, Başbakan Merkel’in çizgisinden uzaklaşarak, AfD partisinin söylemlerinin bir bölümünü üstlenerek seçime girmesi sonucunda sağ popülistlerden oy almayı başardığı vurgulandı. SPD’nin son eyalet seçimlerinde aldığı yenilgilere bir yenisi eklenirken, AfD hafif oranda oy kaybına rağmen Almanya’nın doğusundaki eyaletlerde ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha kanıtladı. Diğer partilerin hiçbiri de AfD ile kesinlikle işbirliği yapmayacaklarını ilan ettikleri için yeni bir koalisyon hükümeti oluşturulmasının da kolay olmayacağına dikkat çekildi.
CDU’nun beklenenden fazla oy alması ve AfD’nin durumunu sağlamlaştırmasının 26 Eylül’de yapılacak genel seçimler öncesinde ülke çapında yeni tartışmalara yol açması bekleniyor. Son 2 yıl yapılan tüm eyalet seçimlerinden yenilgiyle çıkan CDU’da Angela Merkel’in ardından onun yerine gelen Annegret Kramp-Karrenbauer’in genel başkanlığı bırakması sonrası bu yıl Şubat ayında parti lideri olan, ayını zamanda Merkel’den boşalacak başbakanlık koluğuna da aday olan Armin Laschet’in partiyi toparladığı ve krizden çıkardığı gözlemleniyor.
Öte yandan Almanya'nın yeniden birleşmesinin ardından oluşan doğu eyaletleri Almanya İçin Alternatif (AfD) partisinin kalesi olma konumunu sürdürüyor. Seçim programında, kontrolsüz toplu göçü durdurmak için sınırların derhal kapatılmasını, minarelerin yasaklanmasını ve Türkiye ile AB müzakerelerinin derhal sona erdirilmesini talep eden AfD, son bir yıl içinde de Corona önlemleri karşıtı hareketin sözcüsü konumuna geldi. Uzmanlar AfD’yi iki Almanya'nın birleşmesinden mağdur olanlar ile aldıkları kötü eğitim nedeniyle küreselleşme sürecini kaybedenlerin seçtiğini belirtiyor. Kendisine yöneltilen anti-demokratik ve aşırı sağcı bir hareket olduğu suçlamalarını kabul etmeyen AfD, "sokaktaki vatandaşın gerçek sesi" olduğunu savunuyor.
Bu arada 26 Eylül’deki genel seçimlerle ilgili yapılan son anketlerde Yeşiller Partisi şu anki hükümetin büyük ortağı Hristiyan Birlik partileriyle başa baş durumda. Yeşiller, Birlik Partileri’nde Armin Laschet ile Markus Söder arasında yaşanan başbakan adaylığı yarışı nedeniyle CDU/CSU’nun oy kaybı yaşaması üzerine anketlerde yüzde 27’ye kadar yükselerek birinci parti olmuştu. Ancak Yeşiller başbakan adayı Annalena Baerbock’un kazandığı bir parayı Federal Meclis’e bildirmeyi unuttuğunun ortaya çıkması kamuoyunda eleştirilere neden oldu ve parti anketlerde oy kaybetmeye başladı. Son anketlerde CDU/CSU yüzde 26 oy alırken Yeşiller yüzde 24 ile ikinci parti dumunda. Soyal demokrat SPD yüzde 14, liberal FDP yüzde 13 oy alırken, aşırı sağcı parti AfD’nin oyu yüzde 12, Sol Parti’nin oyu ise yüzde 7.