BERLİN - Almanya Federal Sağlık Bakanı Jens Spahn, ikinci doz aşı yaptıranlara Corona testine gerek olmadan seyahat edebilme özgürlüğünün verileceğini açıkladı. İkinci doz aşının üzerinden 14 gün geçtikten sonra insanların test yaptırmadan seyahata çıkabileceklerini, dönüşlerinde karantinaya girmelerine gerek olmayacağını söyleyen bakan, vatandaşların ellerindeki aşı pasaportunu göstererek Almanya'da veya yurtdışında seyahat yapabileceğini ifade etti.
Aşılanmayanlara ise Almanya’nın riskli ülkeler olarak tanımladığı ülkelere giden ve gelenlere test zorunluluğu ile karantina yükümlülüğü sürecek. Uygulama yaşama geçirildiğinde, iki kez aşılanmış olan Almanlar, Türkiye'ye de test olmadan ve dönüşlerinde karantinasız seyahat planlayabilecekler.
Şu andaki uygulamaya göre, Almanya’dan Türkiye’ye gidenler, dönüşlerinde Türkiye'den ayrılmadan 48 saat önce Corona testi yaptırmak, ayrıca yaşadıkları eyaletlerin düzenlemelerine göre karantinada kalmak zorunda.
Bu arada aşılanmaları sona erenler, ülke içinde de alışverişe ve kuaföre giderken test zorunluluğundan kurtulmuş olacak. Robert Koch Enstitüsü’nün (RKI) araştırmalarına göre, iki doz aşının yapılan testlerden daha güvenli olduğunu ortaya koyduğunu belirten Bakan Spahn, eyalet başbakanları ile yapılacak görüşmelerden sonra yeni uygulamayı “kısa bir süre içinde, birkaç hafta sonra hayata geçirebileceklerini” söyledi.
Almanya’da okul tatilleri ile bağlantılı olarak görülen yaz turizmi sezonu Haziran ayında başlıyor.
Hristiyan Demokrat Birlik Partisi’nde kriz
Öte yandan Almanya’da aralıksız olarak 2005 yılından beri iktidarın büyük kanadını oluşturan Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) 26 Eylül’de yapılacak genel seçim öncesi derin bir krize gİrdi.
Pandemiyle mücadelede son dönemde yaşanan başarısızlıklara paralel, CDU’lu çok sayıda milletvekilinin pandemiyi kişisel ticarete dönüştürerek, Corona virüsünden koruyucu maske satan şirketlere arabuluculuk yapıp yüz binlerce Euro komisyon aldıklarının ortaya çıkması Hristiyan Demokratlara olan güveni büyük oranda sarstı.
Yapılan anketlere göre, geçen yılın ortalarında oyların yüzde 40’ını alacağından hareket edilen CDU’nun, bu hafta sonu genel seçim olsa ancak yüzde 25 oy alacağı saptandı.
Başbakan Angela Merkel’in partisi, hükümetin Corona virüsüne karşı mücadelede başarılı olabilmek için hayata geçirdiği kısıtlamalarla aşı tedarikinde yaşanan sıkıntıların ve hızlı test uygulamasındaki gecikmelerin sorumlusu olarak tanımlanması oy kaybının bir diğer sebebi olarak niteleniyor.
Merkel’den boşalacak başbakanlık koltuğu için aday ne zaman belirlenecek?
CDU’da Merkel’den boşalacak başbakanlık koltuğu için adayın bir an önce belirlenmesi yönünde sesler yükselmeye başladı.
CDU lideri Armin Laschet, Birlik Partileri’nin diğer kanadı Hristiyan Sosyal Birlik CSU Genel Başkanı Markus Söder ile, muhafazakâr kanadın başbakan adayının kim olacağını Mayıs ayı sonuna kadar ilan etmeyi planlıyordu. Ancak son gelişmeler sonrasında aday isminin önümüzdeki iki hafta içinde belirlenmesi yönünde çalışmaların başlatıldığı öğrenildi.
Birlik Partileri’nin ağır toplarından olan Federal İçişleri Bakanı Horst Seehofer, “Kaybedecek zamanımız yok. Başbakan adayı Paskalya tatilinin ardından vakit kaybetmeden ilan edilmeli” diyerek, bu konudaki söylentileri doğruladı.
CSU lideri Marcus Söder de, CDU lideri Laschet ve Merkel’in katılacağı üçlü bir zirvede adayın belirlenmesi gerektiğini söyledi. Söder, “Adayın belirlenmesinde Merkel’in göstereceği yön belirleyici olmalı. Seçimi ancak Merkel’in desteği ile kazanabiliriz” şeklinde bir açıklama yaptı ve adayın belirlenmesinde kamuoyudaki araştırmaların da dikkate alınması gerektiğini belirtti.
Kamuoyu yoklamalarında, katlımıcıların yüzde 60’a yakınının muhafazakâr kanadın başbakan adayının Markus Söder’in olmasını desteklediği, Armin Laschet’e desteğinse yüzde 23’te kaldığı ortaya çıkmıştı. CDU liderliğine seçileli 3 ay bile olmadığı halde, Baden Württenberg ve Rheinland Pfalz eyaletlerinde yapılan eyalet seçimlerinde CDU’nun aldığı yenilginin faturası Laschet’e kesildi.
Pandemi sürecinde izlediği çelişkili politikaların da etkisiyle Laschet’in 26 Eylül’de yapılacak genel seçimlere başbakan adayı olma şansının azaldığı görüşü ağırlık kazanmaya başladı.
Berlin’deki yorumlarda, daha karizmatik ve başarılı olarak tanımlanan Söder‘in, şimdiye kadar başbakanlık yarışına gireceğini açıklamamasına rağmen, bu konuda istekli olduğu biliniyor.
Merkel’in de Söder’i tercih ettiği şeklinde yorumlar var. Angela Merkel’in, Corona virüsü pandemisine karşı mücadelede başarılı olunabilmesi için hükümetin hayata geçirdiği kısıtlamalara yeteri kadar sahip çıkmadığı gerekçesiyle Laschet’i açıkça eleştirmesi, Söder’e destek olarak yorumlandı.
Bir grup Birlik PArtili milletvekilinin, CDU‘lu Federal Meclis Grup Başkanı Ralph Brinkhaus’un başbakan adayı gösterilmesini önermesi ise durumu daha da belirsiz hale getirdi.
2018 yılında Başbakan Angela Merkel’in de destek verdiği dönemin CDU’lu Federal Meclis Grup Başkanı Volker Kauder’e karşı aday olan ve kazanan Ralph Brinkhaus, adaylık önerisiyle ilgili henüz bir açıklamada bulunmadı. Ancak siyasi analistler Laschet ve Söder’in anlaşamaması durumunda, Brinkhaus’un sürpriz isim olarak aradan sıyrılabileceğini belirtiyor.
Bu arada sosyal demokrat SPD genel seçimlere Başbakan Yardımcısı ve Federal Maliye Bakanı Olaf Scholz’ü aday göstererek katılacaklarını aylar önce açıklarken, oy oranı her geçen gün artan Yeşiller ise başbakan adayını mayıs ayında belirleyecek.
Yeşiller Eş Başkanları Annalena Baerbock ve Robert Habeck arasında yaşanacak yarıştan parti tüzüğünde ‘ilk sıra kadınlara’ ayrıldığı için Baerbock’un başbakan adayı olarak çıkma şansının daha yüksek olduğu belirtiliyor.
Yapılan anketlerde, Yeşiller’in oy oranı yüzde 23, Sosyal Demokrat Parti (SPD) yüzde 17, sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) yüzde 11, liberal Hür Demokrat Parti (FDP) yüzde 10 ve Sol Parti yüzde 8 oy aldığı görülüyor.