Almanya Macron'nun Zaferinden Memnun

Fransa’da cumhurbaşkanı seçimlerinin ikinci turunu, En Marche (Yürüyüş) hareketinin lideri Emmanuel Macron’un kazanması Alman siyasetinde sevince neden olurken, ekonomi çevrelerinde de rahatlama sağladı. Başbakan Angela Merkel, Avrupa Birliği (AB) ve Euro yanlısı politikaları açıkça savunan, ayrıca Almanya’nın mültecilere yönelik liberal politikalarını destekleyen Macron’un seçilmesini ‘güçlü bir Avrupa’nın ve Fransız-Alman dostluğunun zaferi’ şeklinde tanımladı.

Hükümet Sözcüsü Steffen Seibert, Merkel'in Macron ile seçim sonucunun netleşmesinden sonra telefonda görüştüğünü bildirerek, "Merkel, geleneksel yakın Alman-Fransız dostluğunun ruhuna uygun yeni cumhurbaşkanı ile güvene dayalı iş birliğinden memnuniyet duyacak" ifadesini kullandı. Merkel, seçimin iki turundan önce yaptığı açıklamarla tercihinin Macron olduğunu açıkça ifade etmiş ve 16 Mart’ta Fransız politikacıyı Berlin’de Başbakanlık Binası’nda kabul ederek, bu desteğini daha da belirgin şekilde göstermişti.

Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier de yaptığı yazılı açıklamada, Macron'u tebrik ederek, Almanya'nın iyi ve güvenilir partner olarak yeni cumhurbaşkanının yanında duracağını belirtti.

SPD’li Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, Almanya’nın Macron’u destekleyeceğini ve özellikle AB’in yeninden ivme kazanması yönündeki görüşlerini paylaştıklarını söyledi.

Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir, "Berlin ve Paris'in el ele vererek güçlü bir Avrupa için çalışması" gerektiğini vurguladı ve Macron’un başarısız olması halinde, bir sonraki seçimde aşırı sağcı Ulusal Cephe'nin lideri Le Pen’in daha da güçlenebileceğine dikkat çekti.

Yapılan yorumlarda, Avusturya'da aşırı sağcı aday Norbert Hofer’in cumhurbaşkanlığı oylamasında seçilememesi ve Hollanda'da ırkçı Geert Wilders'in de son seçimlerde başarısız olmasının ardından, Ulusal Cephe adayı Marine Le Pen’in aldığı yüksek oya rağmen, cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturamaması, Almanya için Alternatif'nin (AFD) korkulan yükselişini frenleyebilecek bir gelişme olarak tanımlandı.

Çok sayıda köşe yazarı, sağ popülist hareket ve partilerin siyasetteki doruk noktalarını aştıklarını ve Macron’un örneğinde olduğu gibi, AB yanlısı ve dünyaya açık politikalarla seçim kazanabileceğinin ispatlandığını öne sürdüler.

Napolyon’dan sonra en genç cumhurbaşkanı olan 39 yaşındaki Emmanuel Macron’un zaferi, Alman ekonomi dünyasında da olumlu yankı buldu. İşveren çevreleri, Macron’ın liderliğinin Avrupa Birliği’nin ekonomisini olumlu etkileyeceğini ve birlik içindeki siyasi belirsizliğinin önemli ölçüde kalkacağını savunurken, Fransa’da istihdam piyasasında ve ekonomi politikalarında yapılacak geniş çaplı değişikliklerin Almanya’yı da etkileceği belirtildi.

Macron, seçim kampanyası sırasında ekonomik büyümeyi artırma hedefini ön plana alarak, genç kesimler için 35 saat olan haftalık çalışma limitini kaldıracağını, 50’li yaşlardaki çalışanlara da haftalık çalışma saatlerini azaltacağını duyurmuş, ayrıca ülkesini ekonomik açından Almanya ile yeniden aynı seviyeye getirme sözü vermişti. Dünyanın en büyük altıncı ekonomisi olan Fransa’nın yeni cumhurbaşkanı, yapısal ve mali açıdan zayıf olan Güney Avrupa ülkelerinin Eurobond olarak adlandırılan Euro tahvilleri ile geliştirilmesini, Almanya’nın da büyüme hızını frenlemesini savunuyor.

Alman ekonomi uzmanları, Avrupa'nın lideri olarak Almanya'nın, AB’nin ayakta kalabilmesi için ekonomi ve maliye politikaları alanında ödünler vermesine ve Fransa'yla birlikte gerekli reformları yapmasına alternatif olmadığına vurgu yapıyorlar. Bu arada Frankfurt Borsası, Macron’un kazanması sonrasında tüm zamanların rekor seviyesine ulaştı. DAX endeksi sabah saatlerinde 12.762 puanla şu ana kadar en yüksek seviyesine ulaştı.

2017 AB’nin kaderi anlamında dönüm noktası niteliğinde olarak tanımlanırken, Fransa seçiminden sonra gözler Almanya’da 24 Eylül’de yapılacak Federal Parlamento seçimine çevrildi. Merkel’in seçimi kazanarak, başbakanlık koltuğunu koruyacağı tahmin ediliyor. SPD adayı Avrupa Parlamentosu eski başkanı Martin Schulz da seçilmesi durumunda, Macron ile birlikte hareket edeceğini açıkladı. Her iki ihtimalde, Almanya ile Fransa ekseninin önümüzdeki dönemde güçleneceğini gösteren bir durum olarak yorumlanıyor.