Almanya’da 26 Eylül’de yeni bir dönemi başlatacak genel seçimler için geri sayım sürüyor. 2005 yılından bu yana başbakanlık görevini yürüten Angela Merkel, bu seçimlerde aday olmayacağı için, kimin onun koltuğuna oturacağı tüm dünyada merakla bekleniyor.
Yarışta öne çıkan isimler muhafazakar Birlik Partileri CDU/CSU’nun adayı Armin Laschet, Sosyal Demokrat SPD’nin adayı Olaf Scholz ve Yeşiller’in adayı Annalena Baerbock. Yeşiller partisinin bugün gerçekleşen seçim kurultayında delegelerin yüzde 98,5’in onayını alarak adaylığı resmileşen 41 yaşındaki Baerbock, Yeşiller’in seçimlerden sonra hükümet kurup, kendisinin de başbakanlık koltuğuna oturması halinde “Almanya’nın en genç başbakanı” olarak tarihe geçecek. Avrupa politikası, yoksullukla mücadele ve iklimlerin korunması konularında uzman olarak bilinen Baerbock, kurultayda yaptığı konuşmada Almanya siyasetinde değişim rüzgarlarının estiğini belirterek, "Almanya’yı yenileme zamanı geldi. Önümüzdeki yıllarda iklim krizi gibi büyük bir sorun bizleri bekliyor. İklimin korunması bizim görevimiz" şeklinde konuştu.
Yeşiller’in Merkez Karar Yürütme Kurulu 19 Nisan’da Baerbock’u aday olarak kurultaya tavsiye edeceklerini açıkladıktan sonra, partiye destek büyük bir hızla arttı. Yeşiller anketlerde Birlik Partileri’ni tarihlerinde ilk kez sollayarak ilk sıraya yerleşirken, Alman medyasında çıkan yorumlarda Angela Merkel’in başbakanlık koltuğunu yine bir kadının devralacağına kesin gözüyle bakılırken, son haftalarda yaşanan gelişmeler rüzgarı aniden tersine çevirdi.
Baerbock’un tartışmalı konularda ardı ardına tepki bulan açıklamaları ve Noel’de verilen ek maaşı vergilendirmediğinin ortaya çıkması sonrasında Yeşiller’in oyu hızla düşmeye başladı. Diğer partileri ve siyasetçileri sıklıkla şeffaf olmamakla suçlayan Baerbock’un, partisinden aldığı ek Noel ücretini Federal Meclis’e bildirmediğinin ve vergilendirmediğinin ortaya çıkması seçmenlerde güven kaybına yol açtı.
Ardından benzin fiyatlarının kademeli olarak 16 cent artırılması gerektiğini, otoyollarda da hız limitinin 130 ile sınırlandırmasını hedeflediklerini açıklayan Baerbock, eleştirilerin hedefi haline getirdi.
Yeşiller’in sol kanadının “Almanya - İçinde her şey var” sloganıyla hazırlanan ve 136 sayfadan oluşan seçim programının başlığındaki ‘Almanya’ sözcüğünün milliyetçi çağrışım yaptığını öne sürerek çıkarılmasını istemesi, Baerbock’un da bu konuda sessiz kalması sonrasında destek hızla gerilemeye başladı.
Son günlerde yapılan kamuoyu yoklamalarında yüzde CDU/CSU yüzde 28 ile tekrardan öne geçip, aradaki farkı da açarken, Yeşiller’in oy oranı yüzde 22’ye geriledi. Sosyal Demokrat Parti (SPD) yüzde 14, Hür Demokrat Parti (FDP) yüzde 13, Almanya için Alternatif’in (AfD) yüzde 10 ve Sol Parti’nin yüzde 6 oy alacağı saptandı. Seçimlerin anketlerdeki gibi sonuçlanması durumunda Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) ile kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birlik Partisi‘nin (CSU) ortak adayı "Türk dostu" olarak bilinen Armin Laschet başbakan olacak.
2005 yılında, 1 milyona yakın Türkiye kökenli göçmenin yaşadığı Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde kurulan Göç Bakanlığı’na gelen Laschet, ondan sonraki süreçte başta Türkiye kökenliler olmak üzere göçmenlerin uyumu konusunda örnek oluşturan çalışmalar yapmış, 2015 yılında yüzbinlerce sığınmacı Balkan rotası üzerinden Almanya'ya geldiğinde Merkel‘in "açık kapı" politikasına koşulsuz destek veren sayılı politikacılardan biri olmuştu. Laschet, Türkiye politikaları konusunda da Merkel'in çizgisinin devamını temsil eden bir siyasetçi. Merkel gibi "ahde vefa" ilkesini savunurken, yaptığı açıklamalarda Türkiye ile AB arasında yürütülen tam üyelik müzakerelerinin sürmesinden yana tavır aldı.