Almanya’da altı ayı aşkın bir süreden sonra kurulan ‘Büyük Koalisyon’ hükümetinin görev başındaki ilk dört haftasında tam bir anlaşmazlık tablosu ortaya çıktı. Zar zor kurulan koalisyonun daha işe koyulmadan kavgaya başlaması dikkat çekerken, Başbakan Angela Merkel görüş ayrılıklarının aşılabilmesi için bakanlarını tarihi Meseberg şatosunda bir araya getirdi. Başkent Berlin'e yaklaşık 60 kilometre uzaklıkta bulunan Meseberg'deki toplantı resmi olarak "yeni kabine üyelerinin birbirlerini daha iyi tanıması amaçlı" şeklinde tanıtılırken, son haftalara damgasını vuran İslam ve mülteci politikalarının kapalı kapıların ardında konuşulması bekleniyor.
Yeni hükümette İçişleri, İmar ve Yurt Bakanlığı koltuğuna oturan Bavyera eski Başbakanı Horst Seehofer’in görevine başlar başlamaz "İslam Almanya'ya ait değildir" şeklindeki sözleri koalisyon ortakları arasında krize neden olan ilk konu oldu. Başbakan Angela Merkel ve koalisyon ortağı SPD yöneticileri, Seehofer’in ülkede yaşayan Müslüman göçmenleri dışlamaya yönelik tutumuna tepki gösterdi. Merkel, Seehofer'in sözlerine itiraz etti ve "Müslümanlar Almanya'ya ait, onlarla birlikte dinleri de Almanya'ya ait ve İslam da ait” dedi.
Sosyal Demokrat Parti'nin Genel Başkanı Andrea Nahles de, Seehofer'i eleştirerek, Bavyera eyaletinde Ekim ayında yapılacak seçimlere işaret etti ve "Seehofer, böylelikle Bavyera eyaletinde yapılacak seçimlerde puan toplayacağına inanıyor” dedi.
Bu tartışma sürerken Hıristiyan Demokrat Parti'den Sağlık Bakanı Jens Spahn, "Almanya’da son yıllarda kanun ve kurallara uyum konusunda büyük eksiklikler var" şeklindeki açıklamasıyla yeni bir tartışma başlattı ve adeta 2005’den bu yana hükümette olan Birlik Partilerini eleştirdi. 37 yaşındaki Jens Spahn, Merkel'in mülteci ve çifte vatandaşlık politikasının ateşli karşıtlarından ve Merkel’e rakip olabilecek isim olarak tanınıyor.
Merkel’in partisinden ‘Muhafazakar Manifesto’
Medyada çıkan yorumlarda, Seehofer ve Spahn’ın açıklamalarıyla hükümeti ve Merkel’i zor durumda bıraktığı savunulurken, Merkel’e bir darbe de partisinin muhafazakar tabanından geldi. ‘Muhafazakar Manifesto’ başlıklı bir duyuru hazırlayan parti içi kanadı, CDU’nun eskiden olduğu gibi ‘merkezin sağına kaymasını’ talep ederek, Merkel’e baskıyı yükseltti. Muhafazakarların manifestosunda, "Radikal İslam’la mücadele, çifte vatandaşlığın iptali, mecburi askerlik hizmetine geri dönülmesi" gibi talepler yer alıyor.
Grubun sözcüsü Alexander Mitsch, sonbaharda yapılacak parti kurultayında Merkel’in genel başkan adayı olmaktan vazgeçerek, partinin yenilenmesinin önünü açmasını istedi.
Koalisyon üyeleri arasında sıkıntıyı büyüten son açıklamalar ise bir kez daha hükümetin küçük ortağı Hıristiyan Sosyal Birlik CSU’dan geldi.CSU, mültecilerde aile birleşimi kontenjanını azaltmak istediğini duyurdu. Koalisyon sözleşmesinde mültecilerin aile birleşimi konusunda ayda en fazla bin kişi üzerinde anlaşma sağlanmıştı. CSU ayda binin altında aile birleşimi durumunda, kalan açığın SPD’nin arzuladığı gibi bir sonraki aylara eklenmesine onay vermeyeceğini açıkladı ve CSU Meclis Grup Başkan Vekili Georg Nüsslein, "Eğer SPD, aile birleşimi planımıza uymazsa, bu koalisyonun sonu anlamına gelir" dedi.
SPD koalisyon sözleşmesinde ‘bir ay içinde kullanılmayan kontenjan sona erer’ diye bir madde bulunmadığı, CSU’nun bu konuyu seçim kampanyası yapmak istediği görüşünde. Öte yandan CSU’lu İçişleri, İmar ve Yurt Bakanı Seehofer’in hazırladığı yeni yasayla, çifte vatandaş olan radikal İslamcıların pasaportlarına el koymayı planladığı öğrenildi.
Yorumcular, Başbakan Merkel‘in Meseberg şatosunda özellikle CSU ile olan görüş ayrılıklarını aşmayı başarabilmesinin zor olduğu görüşünde. CSU, Bavyera’daki seçimler öncesinde açık bir şekilde İslam düşmanlığı üzerinden güç toplayan sağ popülist-milliyetçi Almanya için Alternatif AfD’yi kopya ederek, ona kayan seçmenleri tekrardan kazanmayı hedefliyor.
Siyasi analizciler, önümüzdeki dönemde de İslam, göçmenler ve sığınmacılar üzerinde yoğun bir tartışmanın süreceğini ve Başbakan Merkel’in üzerindeki baskının artacağını savunuyor.