WASHINGTON —
Türkiye yıllardır Çin'den kaçan Uygurlar için bir sığınak oldu. Bunun nedeni kısmen Ankara'nın bu etnik grubun üyelerini Türk kökenli Müslümanlar olarak görmesi ve sığınmacıları Çin'e iade etmeyi reddetmesi.
Ancak bazı Uygurlar, son aylarda başta Türkiye'dekiler olmak üzere yurtdışında eğitim gören Uygurlar’ı hedef alan tutuklamalarda belirgin bir artış olduğunu söylüyor.
Norveç merkezli hak grubu ‘Uygur Hjelp'in kurucusu Abdüveli Eyüp, "Kuruluşumuz son aylarda yakalanan 10'dan fazla Uygur hakkında ayrıntılı bilgi aldı" dedi.
VOA'ya konuşan Eyüp, "Dikkat çekici olan, bu kişilerin hepsinin daha önce Türkiye'yi ziyaret etmiş olması. Elimde en az beş kişinin kimlik numaraları, resimleri ve tam isimleri gibi tüm bilgileri var" dedi.
Eyüp, yakın zamanda tutuklananların hepsinin 2010'ların başında Türkiye'ye gittiğini ve Çinli yetkililer 2017'de Şincan'da Uygurlar’ı ve diğer Müslüman azınlıkları tutuklamaya başlamadan önce ülkelerine döndüklerini söyledi.
Şincan’daki yetkililerin misillemesinden korktuğu için adının açıklanmasını istemeyen bir arkadaşına göre Hacı, bu yılın başlarında bölgenin başkenti Urumçi'de Şincan polisince gözaltına alındı.
Şincan’dan ayrılmayı başaran arkadaşı, "Tutuklandığı sırada Nureli Hacı'nın eşi ikinci çocuklarına dokuz aylık hamileydi. Trajik bir şekilde, eşi haberi duyunca bayıldı ve 9 aylık bebeklerini henüz anne karnındayken talihsiz bir şekilde kaybettiler" dedi.
Konuşan Uygur'a göre, Türkiye'yi ziyaret ettikten sonra tutuklanan tek müzisyen Nureli Hacı değil. İki yıl önce, bir başka ünlü müzisyen olan Şireli Eltikin, Çinli yetkililer tarafından tutuklandı ve o da 2010'ların başında Türkiye'ye seyahat etmişti.
İsmini vermek istemeyen Uygur, "Eltikin, (Çin lideri) Xi Jinping'i ve onun Şincan'daki politikalarını öven Çince 'Xi Dada' adlı bir şarkıyı söyleyecek kadar ileri gitti. Buna rağmen, yurtdışı ziyaretleri nedeniyle Xi hükümetinin gazabından kurtulamadı" diye konuştu.
Türkiye'de yaşayan ve Şincan'daki akrabalarına misilleme yapılmasından korktuğu için adının açıklanmasını istemeyen bir başka arkadaşı, Nureli Hacı'nın İstanbul Üniversitesi'nde Türk diline odaklanan bir eğitim aldığını söyledi. Akabinde Hacı, 2014 yılında Türkiye'den ayrılana kadar müzik eğitimine devam etti.
Bu arkadaşı da Nureli Hacı'nın Türkiye'deyken "ihtiyatlı bir hayat sürdürdüğünü ve herhangi bir siyasi ortama girmekten uzak durduğunu" söyledi.
VOA'ya konuşan arkadaşı, "Türkiye'de bulunduğu süre boyunca dikkat çekmemeye çalıştı ve herhangi bir siyasi faaliyette bulunmaktan kaçındı. Türkiye'deki Uygur siyasi hareketiyle herhangi bir ilişkiden kaçınmak konusunda özellikle dikkatliydi" dedi.
Türkiye, 1950'lerden bu yana Çin'den kaçan Uygur sürgünler için sığınak konumunda. Yaklaşık 50 bin kişilik Uygur nüfusuyla Türkiye, bu kişilerin Çin'e karşı siyasi hareketlerini sürdürebilecekleri ve güçlendirebilecekleri elverişli bir ortam sunuyor.
ABD ve Avrupa'da yaşayan diğer Uygurlar da Çin dışında, özellikle de Türkiye'de eğitim gören Uygurlar’ın son dönemde gözaltına alındığını anlatıyor.
ABD’de yaşayan Uygur insan hakları avukatı Rayhan Asat, kuzeninin ve kuzeninin eşinin geçen aylarda tutuklandığını ve hapis cezasına çarptırıldığını söyledi. Asat'a göre, çift 2012 yılında İngilizce eğitimi için Malezya'ya gitti, ardından Türkiye'ye geçti ve 2014 Ağustosu’nda Şincan'a döndü.
Asat, "Geri döndükten sonra Faruk ve eşi 'Mini İstanbul' adında iki şubesi olan küçük bir mağaza açtı" dedi.
Çiftin daha önce 2018 ve 2019 yıllarında bir yıl kadar bir "yeniden eğitim" kampında tutulduklarını ve daha sonra serbest bırakıldıklarını söyleyen Asat, şimdi de "açık bir yasal gerekçe veya yargı süreci olmaksızın 10 yıl daha tutuklu kalmaya mahkum edildiklerini" anlattı.
Asat, "Dolayısıyla, toplama kamplarından serbest bırakılan kişilerin bile her zaman kamplara geri götürülme ve mahkum edilme riskiyle karşı karşıya olduğunu düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
Çin'in Washington Büyükelçiliği sözcüsü Liu Pengyu, VOA'ya gönderdiği e-postada bu makalede bahsi geçen özel vakalardan "haberdar olmadığını" söyledi; "Çin'in hukukun üstünlüğüne dayalı bir ülke olduğunu vurgulamak istiyorum" dedi.
Liu, "Çin hükümeti, Çin vatandaşlarının kişisel özgürlükleri ve giriş çıkış hakları dahil yasal haklarını korumaktadır. Şincan hiçbir zaman Uygurlar’ın veya başka bir etnik gruptan insanların hareket özgürlüğünü kısıtlamamıştır. İlgili tarafların önyargılarını bir kenara bırakarak Şincan'ı ve Çin'i doğruluk, tarafsızlık ve hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde değerlendirmelerini umuyoruz" diye yazdı.
Fırsat arayışı
Norveç merkezli Uygur Hjelp'ten Eyüp’e göre, 2012 yılında dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Urumçi'ye yaptığı ziyaretin ardından, giderek artan sayıda Uygur Türkiye'ye seyahat etmeye başladı.
Bu eğilimde Uygurlar ve Türkler arasındaki kültürel ve dilsel yakınlıkların yanısıra Türkiye'deki eğitim ve iş fırsatları da etkili oldu.
Eyüp, "Yakın zamanda tutuklanan bu kişiler, Çin ve Türkiye ilişkilerinin her iki ülke tarafından daha fazla ziyaret ve yatırımın yapıldığı yeni bir aşamaya girdiği dönemde Türkiye'ye gittiler" dedi.
Eyüp, Hainan ve China Southern Airlines gibi bazı havayolu şirketlerinin bile o yıllarda Urumçi'den İstanbul'a doğrudan uçuş başlattığını hatırlattı.