Amerika ve İsrail, İran’ın nükleer programıyla ilgili kriz konusunda anlaşmazlık yaşıyor. Batı’nın İran’la ilişkilerini yumuşatmasından rahatsız olan İsrail bu kaygısını bu hafta Amerika’ya iletme fırsatı buldu. Washington ise, İsrail’i ikna etme çabalarını sürdürüyor
ROMA —
P5+1 olarak bilinen ve Amerika, İngiltere, Fransa, Çin, Rusya ve Almanya’dan oluşan ülkeler, İran’ın tartışma yaratan nükleer programıyla ilgili olarak yaptığı öneriyi inceliyor.
Görüşmeden olumlu izlenimler alınsa da bir tek ülke, İsrail gelişmeleri kaygıyla izliyor.
Amerika Dışişleri bakanı John Kerry, İran’la yapılan görüşmelerle ilgili olarak bu hafta Roma’da İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’yu bilgilendirdi: “İran’ın söylemindeki değişiklik ve diplomatik açılımını Cumhurbaşkanı Ruhani ve Dışişleri Bakanı Zarif aracılığıyla bildirmiş olmasından çok memnunuz. Ama vaatlerin hiçbir zaman eylemin yerine geçmeyeceği konusunda ısrarlıyız.”
Kerry, İran’ın nükleer programının sivil amaçlı olduğunu kanıtlaması gerektiğini söylüyor.
Netanyahu’nun kaygısı ise, Batı’nın İran’a yaptırımları hafifletmesi: “Sonuca barışçı yoldan ulaşmanın tek yolu, İran üzerindeki baskıyı sürdürmektir. Onları görüşmelere zorlayan unsur da bu baskıydı.”
Yaptırımlar, İran’ın ekonomisine büyük zarar verdi. Amerika yaptırımları kaldırmakta acele etmiyor.
Ancak İsrail, Amerika’nın aksine İran’ın uranyum zenginleştirme programından tamamen vazgeçmesini istiyor.
Cenevre görüşmelerine İran’la birlikte P5+1 yetkilileri katıldı. Hasan Ruhani’nin İran’da cumhurbaşkanı seçilmesinden bu yana taraflar ilk kez biraraya geldi.
İran uzmanı Ali Ensari, İran’la yapılan görüşmelerin İsrail’i uluslararası alanda dışlanma konusunda kaygılandırdığını söylüyor: “Şu sıralarda İran’a yaklaşma konusunda iki kuvvetli görüş birbiriyle çatışıyor. Görüşlerden biri daha olumlu, ama ayrıntıları gözden kaçırıyor. Diğeriyse ayrıntılara o kadar takılmış ki, kaçacak fırsatları göremiyor.”
Ensari’ye göre, İran’ın tavrındaki değişikliğin ardında yatan nedeni Batı’nın anlaması gerekiyor: “İran’da liberal rüzgarlar esmiyor. Ekonomik kriz o kadar büyük ki, İran’ı tavır değiştirmek için zorluyor.”
Nükleer silah siyaseti üzerine çalışan Ploughshares Fonu’ndan İran uzmanı Joel Rubin, Amerika’nın, İran siyasetini belirlerken, İsrail’e olduğu kadar birçok devlete danışması gerektiği görüşünde: “Amerika, İran konusuyla ilgili tüm taraflara danışmak zorunda. Elbette bunlardan biri, İran’la görüşmelere katılan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi. İkinci grupsa, İran’ın bölgesel niyetleri konusunda kaygı duyan Körfez ülkeleri. Ayrıca İsrail. Amerika bu taraflarla temaslarında kendi tavrını ortaya koyuyor. İsrail’in tavrının farklı olduğunu biliyoruz. Bu yüzden Amerika’nın bu ülkeyle yaptığı görüşmelerde ortak çıkarlar ve hedefler bulmak zor. İran’ın nükleer programı konusunda samimi olacağı, nükleer silah imal etmesini önleyecek bir anlaşmaya varılırsa, bu sonuç İsrailli liderlere çekici gelebilir. İsrail istihbaratı da böyle düşünüyor. Yani İsrail ikna edilebilir.”
P5+1’in İran’la ikinci görüşmesinin Kasım ayı başında yine Cenevre’de yapılması bekleniyor.
Görüşmeden olumlu izlenimler alınsa da bir tek ülke, İsrail gelişmeleri kaygıyla izliyor.
Amerika Dışişleri bakanı John Kerry, İran’la yapılan görüşmelerle ilgili olarak bu hafta Roma’da İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’yu bilgilendirdi: “İran’ın söylemindeki değişiklik ve diplomatik açılımını Cumhurbaşkanı Ruhani ve Dışişleri Bakanı Zarif aracılığıyla bildirmiş olmasından çok memnunuz. Ama vaatlerin hiçbir zaman eylemin yerine geçmeyeceği konusunda ısrarlıyız.”
Kerry, İran’ın nükleer programının sivil amaçlı olduğunu kanıtlaması gerektiğini söylüyor.
Netanyahu’nun kaygısı ise, Batı’nın İran’a yaptırımları hafifletmesi: “Sonuca barışçı yoldan ulaşmanın tek yolu, İran üzerindeki baskıyı sürdürmektir. Onları görüşmelere zorlayan unsur da bu baskıydı.”
Yaptırımlar, İran’ın ekonomisine büyük zarar verdi. Amerika yaptırımları kaldırmakta acele etmiyor.
Ancak İsrail, Amerika’nın aksine İran’ın uranyum zenginleştirme programından tamamen vazgeçmesini istiyor.
Cenevre görüşmelerine İran’la birlikte P5+1 yetkilileri katıldı. Hasan Ruhani’nin İran’da cumhurbaşkanı seçilmesinden bu yana taraflar ilk kez biraraya geldi.
İran uzmanı Ali Ensari, İran’la yapılan görüşmelerin İsrail’i uluslararası alanda dışlanma konusunda kaygılandırdığını söylüyor: “Şu sıralarda İran’a yaklaşma konusunda iki kuvvetli görüş birbiriyle çatışıyor. Görüşlerden biri daha olumlu, ama ayrıntıları gözden kaçırıyor. Diğeriyse ayrıntılara o kadar takılmış ki, kaçacak fırsatları göremiyor.”
Ensari’ye göre, İran’ın tavrındaki değişikliğin ardında yatan nedeni Batı’nın anlaması gerekiyor: “İran’da liberal rüzgarlar esmiyor. Ekonomik kriz o kadar büyük ki, İran’ı tavır değiştirmek için zorluyor.”
Nükleer silah siyaseti üzerine çalışan Ploughshares Fonu’ndan İran uzmanı Joel Rubin, Amerika’nın, İran siyasetini belirlerken, İsrail’e olduğu kadar birçok devlete danışması gerektiği görüşünde: “Amerika, İran konusuyla ilgili tüm taraflara danışmak zorunda. Elbette bunlardan biri, İran’la görüşmelere katılan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi. İkinci grupsa, İran’ın bölgesel niyetleri konusunda kaygı duyan Körfez ülkeleri. Ayrıca İsrail. Amerika bu taraflarla temaslarında kendi tavrını ortaya koyuyor. İsrail’in tavrının farklı olduğunu biliyoruz. Bu yüzden Amerika’nın bu ülkeyle yaptığı görüşmelerde ortak çıkarlar ve hedefler bulmak zor. İran’ın nükleer programı konusunda samimi olacağı, nükleer silah imal etmesini önleyecek bir anlaşmaya varılırsa, bu sonuç İsrailli liderlere çekici gelebilir. İsrail istihbaratı da böyle düşünüyor. Yani İsrail ikna edilebilir.”
P5+1’in İran’la ikinci görüşmesinin Kasım ayı başında yine Cenevre’de yapılması bekleniyor.