İran Atom Enerjisi Dairesi Başkanı Ali Akbar Salihi, İran devlet televizyonuna verdiği demeçte, 2015 tarihli nükleer anlaşmada izin verilen IR-1 santrifüjleri yerine, uranyumu çok daha hızlı zenginleştiren IR-6 santrifüjlerini kullanmaya başladıklarını söyledi.
Salihi, İran’ın daha ileri teknoloji IR-9 adlı santrifüjler üzerinde çalıştığını ve bu santrifüjlerin IR-1 santrifüjlerine göre 50 kat daha hızlı çalıştığını belirtti.
Amerikalı bir yetkili bu açıklama üzerine “İran nükleer şantaja devam ediyor” yorumunu yaptı. İran’ın 2015’teki nükleer anlaşmadan giderek daha fazla uzaklaştığını söyleyen yetkiliye göre, İran bu açıklamayla nükleer anlaşmada imzası olan Avrupalı ülkeleri kaygılandırmayı ve böylece İran’a taviz vermelerini sağlamayı amaçlıyor.
Beyaz Saray’dan üst düzey bir yetkiliyse Tahran’ın açıklamasını yanlış yönde atılmış büyük bir adım olarak niteledi ve İran’ın bu adımlarının diğer devletler tarafından da kınanması gerektiğini savundu.
Buarada ABD Hazine Bakanlığı, İran’ın petrol ihracatını, bankalarını, mali işlemlerini ve askeri liderlerini hedef alan 1000’den fazla yaptırıma yenilerini eklediğini açıkladı.
Yeni yaptırımların hedef aldığı kişi ve kurumlar arasında genel kurmay başkanlığı, İran yargısı ve İran’ın ruhani lideri Ayetullah Ali Hamaney’in oğluyla personel müdürü de bulunuyor.
ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin yaptırımlarla ilgili açıklamasında “Bu kişilerin, rejimin yaptığı birçok düşmanca eylemle bağlantısı var. Bu eylemler arasında, 1983’te Beyrut’taki ABD kışlasına ve 1994’te Arjantin Yahudi Derneği’ne düzenlediği bombalı saldırıların yanısıra sivillere işkence, yargısız infaz ve baskı da var. Yaptırımlarımız, ruhani liderin terör ve baskı politikasını kısıtlıyor” dedi.
Trump yönetimine göre, bugünkü İran rejimi aslında, bir grup göstericinin Tahran’daki ABD Büyükelçiliği’ni işgal ettiği 1979’daki rejimden farklı değil. Washington-Tahran arasında 4 Kasım 1979’da başlayan ve 444 gün süren büyükelçilik krizi, rehin alınan 52 Amerikalı diplomatla sivilin serbest bırakılmasıyla 20 Ocak 1981’de sona erdi.
1979’daki rehine krizinin 40’ıncı yıldönümünde bir açıklama da ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’dan geldi. Pompeo “Tahran’daki devrimci rejim, 40 yıl sonra hala aynı olduğunu ispatladı. Biraz güçlendikten sonra giriştiği ilk eylemler, rejimin kötü karakterini ortaya koyuyor. Rejim hala haksız yere Amerikalılar’ı alıkoymaya ve Hizbulllah gibi terörist gruplara destek vermeye devam ediyor” dedi.
Öte yandan, üst düzey bir Beyaz Saray yetkilisi Tahran’a, İran topraklarında alıkonulan bütün Amerikalılar’ı derhal serbest bırakma çağrısı yaptı.
Bu çağrı, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 13 yıl önce İran’da rehin alınan Robert Levinson’ın yerinin belirlenmesine ve kurtarılmasına yardım edecek bilgiyi paylaşanlara 20 milyon dolar ödül verileceğini açıklamasının ardından yapıldı. Federal Soruşturma Bürosu FBI’dan emekli Levinson, ABD tarihinde en uzun süre rehin tutulan kişi.
ABD ve İran’ın arasında başka sorunlar da var. İki ülkenin Ortadoğu politikaları da çatışıyor. Bölgedeki uzantılarını ve müttefiklerini çok sayıda cephede hareket geçiren Tahran’ın yanlış hesaplarının ABD ve İran arasında doğrudan savaşa yol açma olasılığı kaygı yaratıyor.
Washington’da yetkililer, ABD hükümetinin politikasının İran rejiminin düşmanca tavrını değiştirmek olduğunu yinelerken bu politikanın Tahran’da bir rejim değişikliğini kapsamadığını da belirtiyor.
ABD’nin eski Birleşik Arap Emirlikleri Büyükelçisi, Washington Enstitüsü’nden Yakın Doğu uzmanı Barbara Leaf, “İran’a karşı koymak ABD için çok karmaşık bir iş haline geldi. İran, geçen yaz da tanık olduğumuz gibi, gerginliği tırmandırma konusunda ustalaşmış durumda” diyor. Geçmişte ABD Dışişleri Bakanlığı’nın İran Dairesi’nin ilk direktörü olarak da görev yapan Leaf, Trump yönetiminin, Washington ve Tahran arasındaki bu ani gerginliklerle başa çıkma yönteminin, Amerika’nın siyasi hedeflerine ulaşmasına yardım etmesinin mümkün görünmediğini söylüyor.
Amerika’nın Sesi’ne konuşan Leaf, ABD ve İran arasındaki ilişkilerin twitter mesajlarına indirgendiğini kaydediyor. Leaf “İki ülke arasındaki zıtlaşma, rejimi yıkıcı bölgesel poltikalarından uzaklaştırma konusunda şimdiye kadar başarısız olan ekonomik yaptırımlara indirgendi” diyor.
Ayrıca Leaf’e göre, Trump’ın İran’a karşı kuvvet kullanma konusundaki isteksizliğini sürekli tekrarlaması, rejimin rahatlamasına ve bölgede izlediği politikanın başarılı olduğuna inanmasına yol açıyor.
Trump’ın geçen yıl Amerika’yı nükleer anlaşmadan çekmesinden beri İran, zenginleştirdiği uranyum miktarını sınırlamak ve belli bir zenginleştirme seviyesini aşmamak dahil, verdiği birçok sözden geri adım attı.
İran, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere, nükleer anlaşmaya taraf olan ülkelerin, ABD’nin yeni yaptırımlarının yükünü hafifletme konusunda Tahran’a yeterince yardım sağlamadığından şikayet ediyor.
2015’te imzalanan nükleer anlaşma, nükleer silah programı üzerinde çalıştığı iddia edilen İran’ın faaliyetlerine kısıtlama getiriyor. İran, nükleer çalışmalarının tamamen barışçı amaçlara hizmet ettiğini, ancak ekonomik yaptırımların hafifletilmesine çok ihtiyacı olduğu için bu anlaşmayı kabul ettiğini öne sürüyor.