‘ABD’nin Suriye’de Üç Önceliği Var’
Ortadoğu Enstitüsü’nde konuşan ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Siyasi İşler Müsteşarı David Hale, İran’ın Suriye’deki askeri varlığının engellenmesi, IŞİD’in bölgeye dönmemek üzere yenilgiye uğratılması ve siyasi çözüm sürecini Amerika’nın Suriye’deki öncelikleri olarak saydı
İran yaptırımları ve İran’ın da sahada varlık gösterdiği Suriye’de çözüm çabaları, merkezi Washington’da bulunan Ortadoğu Enstitüsü’nün (Middle East Institute) yıllık konferansında öne çıkan konular oldu.
Konferansta “Trump yönetiminin en önemli dış politika önceliğinin İran olduğu ve Amerika’nın, ikinci etabı devreye giren yaptırımlarla İran rejimini davranış değişikliğine zorlamayı amaçladığı” görüşü dile getirildi.
Amerika Dışişleri Bakanlığı’nın Siyasi İşler Müsteşarı David Hale, İran’ın Suriye’deki askeri varlığının engellenmesi, IŞİD’in bölgeye dönmemek üzere yenilgiye uğratılması ve siyasi çözüm sürecini Amerika’nın Suriye’deki öncelikleri olarak saydı. Konferansta İran yaptırımları ve Suriye’deki YPG varlığı üzerinden Türk-Amerikan ilişkileri de gündeme geldi.
Başkan Donald Trump “Game of Thrones” dizisine atıfla “Yaptırımlar Geliyor” diye paylaştığı mesajına cevap, Suriye’de sahada sık sık boy gösteren İran Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’den gelmişti. Amerika’nın Suriye politikasının parametrelerinden biri de Kasım Süleymani’nin artık sembolü haline geldiği İran’ın Suriye’deki askeri varlığına son verebilmek.
Ortadoğu Enstitüsü’nün yıllık konferansında açılış konuşmasını yapan Amerika Dışişleri Bakanlığı’nın Siyasi İşler Müsteşarı David Hale bunun net şekilde altını çiziyor:
“Ekonomik yaptırımların hedefi İran halkı değil, İran rejimi ve onun müttefiki olan taraflardır. Rejim, Suriye ve Yemen gibi bölgelerde milislere destek vererek terörün bir numaralı destekçisi haline gelmiştir. Suriye’de üç önemli önceliğimiz var. İlki IŞİD’in bir daha geri gelmemek üzere yenilgiye uğratılması, ikincisi Suriye’yi istikrarsızlığa sürükleyen İran’ın ve askeri varlığının sona erdirilmesi. Üçüncü olarak da Suriye’de siyasi sürecin bir an önce başlaması.”
Your browser doesn’t support HTML5
“ABD, İran’ı Suriye’den çıkarmak istiyorsa daha güçlü bir taahhüde hazır olmalı”
Ortadoğu Enstitüsü’nün konferansındaki panelistlerden biri olan eski CIA analisti Kenneth Pollack’a göre, Amerika, Suriye’de İran’ın etkinliğini kırmak istiyorsa askeri ve maddi olarak taahhüdünü güçlendirmesi gerekiyor:
“İran’ın, Suriye’deki amacı Esat rejiminin iktidarda kalmasını sağlayarak bu ülkedeki nüfuzunu kalıcı hale getirmek. Bundan vazgeçeceğini düşünmek zor. Müsteşar Hale’in biraz önce sıraladığı hedefleri Amerika’nın gerçekleştirmesi mümkün mü? Evet, hepsi makul ve mantıklı hedefler ama...Ortadoğu söz konusuyla işin içinde mutlaka büyük ‘ama’lar vardır. Trump’ın sözlerinden anladığımız kadarıyla, Başkan, Suriye’nin (Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir) Putin’in sorunu olmasını istiyor. O nedenle İran’ı Suriye’den çıkarmak büyük bir meseledir. Bu, hedefleniyorsa Amerika’nın bugüne kadar gördüğümüzden daha büyük taahhüt ortaya koyması gerekir. Şu anda bu taahhüdü ben Trump yönetiminden göremiyorum.”
Yaptırımlar İran’ı davranış değişikliğine zorlar mı?
İran’a yönelik yaptırımlar, ülke ekonomisini, rejimi davranış değişikliğine itecek kadar zorlayabilir mi? Amerika, İran’da rejim değişikliği mi istiyor? 1973’ten bu yana İran siyasetini yakından takip eden deneyimli gazeteci Robin Wright, “İran’ı ekonomik olarak yakın zamanda sıkıştıracağımızı düşünmek bir yanılgı” diyor:
“İran-Irak savaşını bölgede izlemiştim. O dönem İranlılar’ın ekonomik olarak ne kadar etkilendiğini anlamak için pazara giderdim. Et ve yakıt sıkıntısı yaşanırdı. Anne-babalar çocuklarını okula göndermekte zorlanırdı, toplu taşıma güçlükle yapılırdı. Raflar boştu. Şimdi İran’a gittiğimde ise böyle bir durum görmüyorum. Elbette bazı sıkıntılar yaşanacaktır ama temel ihtiyaçlar karşılanır. Kaçakçılık mekanizması orada sağlam işliyor. İran’ı ekonomik olarak yakın zamanda sıkıştıracağımız fikri bir yanılgıdan ibarettir. İran’ın petrol ihracatı düştü ama İran petrolü konusunda pek çok farklı yöntemin kullanıldığını görebiliriz. Ruslar İran petrolüne indirimli fiyat üzerinden talip olabilir. Altı aylığına sekiz ülkeye muafiyet tanındı. Bu ülkeler bir süre daha İran petrolünü almaya devam edecek. Bir süre sonra azaltacaklar ama muhtemelen sıfır noktasına kadar inmeyecek. Ocak ve Şubat ayında İran’da protestoların olduğunu gördük. Amerika ise İran’da rejimin değiştiğini görmek istediği mesajını veriyor gibi. Ama bu bahsedilen rejim değişikliği mi yani liderin değişmesi mi yoksa İran’da sistemin değişmesi mi? İkisi arasında büyük fark var. Evet, İran’da rejim değişikliğini bir ihtimal gerçekleştirebilirsiniz ama buradaki tehlike sertlik yanlılarının bu işten güçlenerek çıkmasıdır.”
İran’la petrol ticareti yapan ve son yaptırımlardan 6 aylığına muaf tutulan ülkelerden biri de Türkiye. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise İran’a yönelik yaptırımlara meydan okuyacağının mesajını veriyor. İran’a yönelik ABD ambargosunun delinmesi davasında cezaevine giren Halkbank eski yöneticisi Mehmet Hakan Atilla davası ve Halkbank’a Amerika Maliye Bakanlığı’ndan gelebilecek olası cezaya yönelik görüşmeler yürütüldüğü haberleri sık sık basında yer alıyor. Peki, süreç Türkiye açısından nasıl sonuçlanabilir?
German Marshall Fund’ın başkan yardımcısı Derek Chollet bunun zorlu bir süreç olacağı kanaatinde: “Amerika, İran’a karşı yaptırımların uygulanması konusunda Türkiye’nin desteğini görmek isteyecektir. Türkiye’ye başlangıçta muafiyet tanınmasının sebeplerinden biri önümüzdeki dönemde Türkiye’nin yaptırımlar konusunda daha fazla işbirliği yapacağı umudu. Erdoğan’ın ise farklı bir yol arayışı içinde olduğu açık. Ancak bunu Amerika ile bir müzakere ve pazarlık amacıyla mı böyle söylüyor, bekleyip göreceğiz. Ama bu konunun zaten pek çok zorlu meseleyle dolu Türk-Amerikan ilişkilerinde problemli başlıklardan biri olacağı kesin.”
ABD PKK ve YPG konusunda karmaşık mesajlar mı veriyor?
Suriye iç savaşının önemli unsurlarından biri de Türkiye ve Amerika arasındaki YPG krizi. Türk ve Amerikan askerleri Menbiç’te ortak devriye görevi icra ediyor. Amerika, terör örgütü olarak gördüğü PKK’nın liderlerinin başına milyon dolarlık ödül koydu. Ancak diğer yandan da Ankara’dan Fırat Nehri’nin doğusu için de “Bir gece ansızın gelebiliriz” mesajlarına karşılık, Amerika’dan “YPG’yi PKK’dan farklı görüyoruz” açıklamaları gelmeye devam ediyor. Derek Chollet, bu konudaki tezatı şöyle açıklıyor:
“Amerika’nın hiçbir şekilde YPG konusunda Türkiye’nin rızasını alabileceğini sanmıyorum. İki ülke arasında uzun süredir devam eden bir sorun bu. IŞİD ile mücadelede Suriye’deki Kürtler karadaki ana unsurdu. Amerika için iyi ortak oldular. Amerika’nın Suriye’de uzun vadede askeri varlık gösterebilmesi için Amerikan ordusunun Suriyeli Kürtlerle çalışmaya devam etme konusunda kararlı olduğunu seziyorum. Bu da Türkiye ve Amerika arasında pürüz olmaya devam edeceği anlamına geliyor. İki tarafın yönetmesi gereken sorunlar ortaya çıkacak.”
Derek Chollet, Türk tarafının YPG konusunda rıza göstermesini beklemediğini, ancak Amerika’nın Suriye stratejisinin bir parçası olarak Kürtleri eğitip donatma sürecinin devamını sağlamak için bazı güvenceler verebileceğini kaydediyor.