Son aylarda Başkan Barack Obama dış politika yaklaşımının aşırı ihtiyatlı olması sonucu Suriye, Çin ve Rusya gibi rakiplerini cesaretlendirdiği gerekçesiyle eleştiriliyor. Beyaz Saray ise güçlü görünmenin sadece askeri kuvvetten ibaret olmadığını savunuyor. Peki, Amerika hala dünyanın jandarması rolünü oynuyor mu?
LONDRA —
Ağustos 2013’de Şam’ın banliyösü Guta’da onlarca kadın, erkek ve çocuk, hükümet kuvvetlerinin kimyasal silah saldırısı yüzünden öldü.
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat Washington’un koyduğu kırmızı çizgilerden birini geçmesine rağmen askeri karşılık görmedi.
Londra’daki dışpolitika enstitüsü Chatham House’da görevli Xenia Dormandy bunun bir dönüm noktası olduğunu söylüyor: “Suriye yüzünden kimse gerçekten Amerika’nın kırmızı çizgilerinin eskisi gibi kullanılacağına inanmıyor. Çünkü Esat’ın bu çizgileri karşılık görmeden aşmasına izin verildi.”
Dormandy Amerika’nın hala dünyanın en büyük askeri ve ekonomik gücü olduğunu, bu nedenle bu gücünü kullanmayacağı yolunda bir algının çok tehlikeli olduğunu belirtiyor: “Eğer ülkeler, örneğin Çin, Rusya’nın Kırım’da yaptığı gibi karşılık görmeksizin bir toprağı ele geçirebileceklerine inanırlarsa görmedikleri kırmızı çizgileri geçerler; bu da Amerika ya da Batı’nın karşılık vermesine neden olur.”
Rusya’nın Mart ayında Kırım’ı ele geçirmesi, Amerika’nın izlediği ihtiyatlı tutumun diğer dünya güçlerini cesaretlendirdiği eleştirilerine yol açtı.
Ancak London School of Economics’de görevli Profesör Arne Westad, Batı’nın elinde çok az askeri seçenek bulunduğu görüşünde: “Batının seçenekleri 1990 başlarından, Soğuk Savaş’ın sona erdiği günlerden beri hep çok sınırlı oldu. Rusya sonuçta nükleer silaha sahip bir devlet.”
Chatham House Ukrayna uzmanı Orysia Lutseviç Ukraynalılar’ın bu sınırlamaları bildiğini söylüyor: “Ukraynalılar son derece ihtiyatlı, Amerika tarafından desteklenecek doğrudan bir askeri çatışmanın çok zor olacağını ve büyük can kaybına yol açacağını anlıyorlar.”
Başkan Barack Obama geçen ay Harp Akademisi’nde yaptığı konuşmada sadece Amerika’yı zayıf görünmekten kurtarmak için askeri operasyonlara girişmenin yanlış olacağını tekrarladı: “Eğer sizleri dünyanın bir yerinde çözüm gerektiren bir sorun gördüğümde hemen savaşa gönderirsem görevime ve ülkeme ihanet etmiş olurum.”
Asya’daki birçok müttefik ülke Çin’in artan gücüne karşı bir denge unsuru olarak Amerikan güvenlik şemsiyesinin altına giriyor.
Ancak Xenia Dormandy’e göre Afganistan ve Irak savaşlarından yorgun düşen Amerika, müttefiklerinin de sorumluluk yüklenmesini istiyor: “Tartışılan konu, koalisyonlar inşa etmek. Asya ve Avrupa’da uzun zamandır benimsenen görüş ilk adımı Amerika’nın atması, kaynaklarını seferber etmesi, onların ise sadece arkadan destek vermesiydi. Ama bu görüş artık geçerli değil.”
Japonya ordusuna küresel güvenlikte daha fazla görev vermeyi planladığını açıkladı. Bu da Çin’i kızdırdı.
Ancak uzmanlar politika değişikliğinin Washington’da memnunlukla karşılandığını söylüyor. Politika planlayıcıları Amerika’nın liderliği sürdürmesine itiraz etmiyor ancak karşılığında daha fazla destek istiyor.
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat Washington’un koyduğu kırmızı çizgilerden birini geçmesine rağmen askeri karşılık görmedi.
Londra’daki dışpolitika enstitüsü Chatham House’da görevli Xenia Dormandy bunun bir dönüm noktası olduğunu söylüyor: “Suriye yüzünden kimse gerçekten Amerika’nın kırmızı çizgilerinin eskisi gibi kullanılacağına inanmıyor. Çünkü Esat’ın bu çizgileri karşılık görmeden aşmasına izin verildi.”
Dormandy Amerika’nın hala dünyanın en büyük askeri ve ekonomik gücü olduğunu, bu nedenle bu gücünü kullanmayacağı yolunda bir algının çok tehlikeli olduğunu belirtiyor: “Eğer ülkeler, örneğin Çin, Rusya’nın Kırım’da yaptığı gibi karşılık görmeksizin bir toprağı ele geçirebileceklerine inanırlarsa görmedikleri kırmızı çizgileri geçerler; bu da Amerika ya da Batı’nın karşılık vermesine neden olur.”
Rusya’nın Mart ayında Kırım’ı ele geçirmesi, Amerika’nın izlediği ihtiyatlı tutumun diğer dünya güçlerini cesaretlendirdiği eleştirilerine yol açtı.
Ancak London School of Economics’de görevli Profesör Arne Westad, Batı’nın elinde çok az askeri seçenek bulunduğu görüşünde: “Batının seçenekleri 1990 başlarından, Soğuk Savaş’ın sona erdiği günlerden beri hep çok sınırlı oldu. Rusya sonuçta nükleer silaha sahip bir devlet.”
Chatham House Ukrayna uzmanı Orysia Lutseviç Ukraynalılar’ın bu sınırlamaları bildiğini söylüyor: “Ukraynalılar son derece ihtiyatlı, Amerika tarafından desteklenecek doğrudan bir askeri çatışmanın çok zor olacağını ve büyük can kaybına yol açacağını anlıyorlar.”
Başkan Barack Obama geçen ay Harp Akademisi’nde yaptığı konuşmada sadece Amerika’yı zayıf görünmekten kurtarmak için askeri operasyonlara girişmenin yanlış olacağını tekrarladı: “Eğer sizleri dünyanın bir yerinde çözüm gerektiren bir sorun gördüğümde hemen savaşa gönderirsem görevime ve ülkeme ihanet etmiş olurum.”
Asya’daki birçok müttefik ülke Çin’in artan gücüne karşı bir denge unsuru olarak Amerikan güvenlik şemsiyesinin altına giriyor.
Ancak Xenia Dormandy’e göre Afganistan ve Irak savaşlarından yorgun düşen Amerika, müttefiklerinin de sorumluluk yüklenmesini istiyor: “Tartışılan konu, koalisyonlar inşa etmek. Asya ve Avrupa’da uzun zamandır benimsenen görüş ilk adımı Amerika’nın atması, kaynaklarını seferber etmesi, onların ise sadece arkadan destek vermesiydi. Ama bu görüş artık geçerli değil.”
Japonya ordusuna küresel güvenlikte daha fazla görev vermeyi planladığını açıkladı. Bu da Çin’i kızdırdı.
Ancak uzmanlar politika değişikliğinin Washington’da memnunlukla karşılandığını söylüyor. Politika planlayıcıları Amerika’nın liderliği sürdürmesine itiraz etmiyor ancak karşılığında daha fazla destek istiyor.