Avrupa Birliği Komisyonu’nun, AB’nin Türkiye ile üyelik müzakerelerinde geldiği yeri belirlemek için hazırladığı raporda, yine “demokrasi, ifade özgürlükleri, hukukun üstünlüğü, cumhurbaşkanlığı sistemi ve komşuluk ilişkileri” alanlarında yaşanan sorunlar ön plana çıktı.
Eskiden “İlerleme Raporu” olarak adlandırılan Türkiye Raporu’nda, “Türkiye'nin demokratik kurumlarının işleyişinde ciddi eksiklikler var, demokratik gerileme ve cumhurbaşkanlığı sistemindeki yapısal eksiklikler devam etti” denildi.
Bu rapordan sonra gözler AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in “Türkiye-AB ilişkilerinin geldiği noktayı” değerlendiren raporuna çevrildi.
Avrupa Birliği Komisyonu, Ukrayna ve Moldova ile Avrupa Birliği üyelik müzakerelerine başlanması tavsiyesinde bulundu. Komisyon, Gürcistan'a da “adaylık statüsü” verilmesini tavsiye etti.
Your browser doesn’t support HTML5
2023 ülke raporlarını, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve AB Genişleme ve Komşuluk İlişkilerinden Sorumlu Komiseri Oliver Varhelyi, Brüksel’de ortak basın toplantısı düzenleyerek açıkladı.
Von der Leyen, halen Rusya ile savaştığı için Ukrayna’nın AB’ye katılım başvurusu hakkındaki merakla beklenen Komisyon kararını açıkladı. Alman politikacı, “bugün tarihi bir gün” diyerek, Aralık ayında yapılacak liderler zirvesinde, üye devletlere, Ukrayna ve Moldova ile katılım müzakerelerini açmayı tavsiye edeceklerini açıkladı. Von der Leyen, Gürcistan için de “aday ülke” statüsü verilmesini isteyeceklerini ekledi.
Türkiye Raporu 140 sayfa
Your browser doesn’t support HTML5
VOA Türkçe’nin de ulaştığı 140 sayfalık Türkiye Raporu’nda beklendiği gibi sert eleştiri ve tespitler yer aldı. Rapora konu olan 2023 yılı boyunca cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin 14 Mayıs ve 28 Mayıs’ta gerçekleştiği, seçimlerin yoğun katılımla yapıldığı, “seçmenlere gerçek siyasi alternatifler” sunduğu; ancak medyada iktidara taraflı yer verildiği ve muhalefetin eşit şartlara sahip olmadığı gerekçesiyle “görevdeki iktidara haksız bir avantaj sağlandığı” belirtildi.
Anayasal değişiklikle, yetkilerin cumhurbaşkanlığı düzeyinde merkezileştirildiği; yürütme, yasama ve yargı arasında sağlıklı ve etkili bir kuvvetler ayrılığı sağlanamadığı vurgulandı; “Etkin olmayan denge ve denetleme mekanizması, yürütme organının demokratik olarak yalnızca seçimler yoluyla hesap verebilir olduğu anlamına geliyor” ifadesine yer verildi.
Türkiye Raporu’nda, “Muhalefet partilerinin ve milletvekillerinin tek tek hedeflenmesiyle siyasi çoğulculuğun baltalanmaya devam ettiği, muhalefete mensup belediye başkanları üzerindeki iktidar baskısının da yerel demokrasiyi zayıflatmaya devam ettiği” dile getirildi. Parlamento denetiminin yürütme üzerindeki etkisinin artması gerektiği vurgulandı.
Raporda diğer başlıklarla ilgili şu tespit ve eleştiriler yer aldı:
“STK’lar baskılara rağmen çalıştı”
Seçimler: Mayıs 2023 seçim kampanyası, ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamalara tanık oldu; hem özel hem de kamu medyası, kampanyaya ilişkin yayınlarda editoryal bağımsızlığı ve tarafsızlığı garanti etmedi ve bu da seçmenlerin bilinçli bir seçim yapma olanağını azalttı.
İlgili Haberler Avrupa Konseyi, gazeteci güvenliği kampanyası başlatıyor: “Gazeteciler önemlidir”Sivil toplum konularında ciddi gerilemenin sürmesi: Sivil toplum kuruluşları artan baskıyla ve faaliyet alanlarının daralmasıyla karşı karşıya kaldı; bu durum ifade, örgütlenme ve toplanma özgürlüklerinin kısıtlanmasına neden oldu. Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun'un uygulanması, sivil toplum kuruluşlarına ilave kısıtlamalar getirdi. Ancak yetkililerin artan baskılarına rağmen sivil toplum sesini duyurmaya ve Şubat 2023 depremlerinden etkilenen insanlara destek sağlamak dahil sivil hayata aktif olarak katılmaya devam etti.
Kamu yönetimi reformu: Raporun hazırlandığı dönemde bu alanda herhangi bir ilerleme kaydedilmedi. Kamu yönetimi ve kamu mali yönetiminde reform yapılmasına yönelik siyasi irade hala eksik. Cumhurbaşkanlığı sisteminde, idarenin hesap verebilirlik düzeyi yetersiz kalmakta. İnsan kaynakları yönetim sisteminin reforme edilmesi gerekiyor. Kamu yönetiminin siyasallaşması devam etti.
İlgili Haberler Türkiye: “Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi tarihi bir hataya imza atmıştır”AİHM’in Kavala ve Demirtaş kararları: Türkiye Raporu’nda Türkiye ile Avrupa Konseyi arasında derin tartışmaya yol açan aktivist işadamı Osman Kavala ile eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararına rağmen halen cezaevinde tutulması konusu da yer aldı. "Türkiye'nin bazı AİHM kararlarını uygulamayı reddetmesi, yargının uluslararası ve Avrupa standartlarına bağlılığı konusunda endişe kaynağı oluşturuyor. Türkiye, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin Türkiye aleyhine Temmuz 2022’de başlattığı 'ihlal prosedürü' kararını uygulamadı" denildi.
Yargı bağımsızlığı: Yargı alanında ciddi gerileme devam etti ve son yıllardaki çok sayıda yargı reformu paketine rağmen yargı sistemindeki yapısal eksiklikler giderilmedi. AİHM’in bazı kararlarının uygulanmamakta ısrar edilmesi endişe verici olmaya devam ediyor. Yargının bağımsızlığını, tarafsızlığını ve kalitesini olumsuz yönde etkileyen yürütmenin hakim ve savcılar üzerindeki aşırı etki ve baskılarının ortadan kaldırılması konusunda ilerleme kaydedilmedi.
Temel hak ve özgürlükler: İnsan hakları ve temel haklar alanlarındaki bozulma devam etti. Türk yasal çerçevesi, insan haklarına ve temel haklara saygı konusunda genel güvenceler içermektedir; ancak mevzuatın ve uygulamanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarıyla uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir. 2016 yılı olağanüstü hal yasalarında yer alan diğer unsurların ortadan kaldırılmasına yönelik herhangi bir mevzuat değişikliği yapılmadı.
İfade özgürlüğü: Bu alanda ciddi gerileme devam etti. Gazetecilerin, yazarların, avukatların, akademisyenlerin, insan hakları savunucularının ve eleştirel seslerin faaliyetlerine yönelik geniş kısıtlamalar, onların özgürlüklerini kullanmaları üzerinde olumsuz etki yaratmaya devam etti. Ulusal güvenlik ve terörle mücadeleye ilişkin ceza kanunlarının uygulanması AİHS'ye aykırı olmaya ve AİHM içtihadından sapmaya devam etti.
Barışçı gösterilere defalarca yasaklamalar, orantısız güç kullanımı ve müdahaleler yaşandı. Göstericiler, terörle bağlantılı faaliyetlerde bulundukları veya Gösteri ve Yürüyüş Kanununu ihlal ettikleri iddiasıyla soruşturmalara, davalara ve idari para cezalarına maruz kaldı.
RTÜK’ün VOA ve DW kararları: Hükümetin resmi çizgisini yansıtan TRT'nin yayın politikasına hiçbir değişiklik olmadı. RTÜK, bağımsız televizyon ve radyo kanallarına yayın içerikleri nedeniyle, içeriğin 'toplumun milli ve manevi değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olduğu' şeklindeki muğlak gerekçelerle para cezası vermeye devam etti. Hükümeti eleştiren medya kuruluşları RTÜK tarafından sık sık çeşitli gerekçelerle para cezasına çarptırıldı.
Bakanlık, Deutsche Welle'nin (DW) Mart 2023 sonunda kapatılan Türkiye ofisinin faaliyet iznini uzatmadı. Ağustos 2023'te RTÜK'ün talebi üzerine sulh ceza hakimi, internet üzerinden yayın hizmeti veren Amerika'nın Sesi Türkçe servisine erişimin engellenmesine karar verdi.
Göç ve iltica politikası: Türkiye bu konuda bazı ilerlemeler kaydetti. AB-Türkiye Bildirisi, AB ile Türkiye arasındaki işbirliğinin ana çerçevesi olmaya devam etti. Türkiye, dünyadaki en büyük mülteci topluluklarından birine evsahipliği yapmak ve ihtiyaçlarını karşılamak için önemli çabalar göstermeye devam etti.
“Terör örgütü Hamas’ı destekleyen söylem AB’ye tümüyle ters”
Dış politika: Türkiye, AB-Türkiye ilişkileri bağlamında önemli bir unsur olan dış politika alanında aktif ve önemli bir aktördür. Ancak Türkiye'nin tek taraflı dış politikası, AB'nin ortak dış ve güvenlik politikası kapsamındaki öncelikleriyle çelişmeye devam etti. 7 Ekim 2023'te İsrail'e saldırıların ardından Türkiye’nin terör örgütü Hamas'ı destekleyen söylemi AB yaklaşımına tamamen ters düşüyor.
İlgili Haberler Erdoğan’dan AP raporuna sert tepki: “Gerekirse AB ile yolları ayırabiliriz”Rusya'nın Ukrayna'ya karşı saldırganca savaşının ardından Türkiye, BM Genel Kurulu’nda dahil, Rusya'nın askeri saldırganlığını kınadı ve Ukrayna tahılının ihracatını ve esir değişimini kolaylaştırmak dahil siyasi ve diplomatik girişimlerde bulundu. Türkiye ayrıca Ukrayna ile Rusya arasındaki müzakereleri kolaylaştırma, gerilimi düşürme ve ateşkes sağlama konusunda çalıştı. Ancak Türkiye, AB'nin Rusya'ya yönelik kısıtlayıcı tedbirlerine uymaktan kaçındı.
Türkiye, Arap devletleriyle, Ermenistan'la ve İsrail'le 'bölgesel normalleşme' politikasını yoğunlaştırdı. Hamas terör örgütünün Ekim 2023'te İsrail'e yönelik saldırılarının ardından Türkiye, bunları kınamaktan ve terörizm olarak nitelendirmekten kaçındı. Ortadoğu Barış Süreci konusunda Türkiye'nin tutumu, AB'nin iki devletli çözümü destekleyen tutumuyla örtüşmektedir. Türkiye, Güney Kafkasya ve Orta Asya'da büyüyen bir varlığa ve jeopolitik emellere sahip.
İyi komşuluk ilişkileri ve bölgesel işbirliği: Türkiye, 'Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanımayı reddetmeye devam etti ve ilgili BM Güvenlik Konseyi Kararlarına aykırı olarak Kıbrıs'ta iki devletli çözümü defalarca savundu. AB, Kıbrıs sorununun BM çerçevesinde, ilgili BM Güvenlik Konseyi kararlarına uygun olarak, AB'nin kurulduğu ilkeler ve müktesebat doğrultusunda kapsamlı bir çözümüne tam bağlılığını sürdürmektedir.
AB, en son Haziran 2023 tarihli Avrupa Konseyi kararlarında, müzakerelerin hızla yeniden başlatılması çağrısında bulundu. BM liderliğindeki sürecin tüm aşamalarını, tüm uygun araçlarla destekleme konusunda aktif bir rol oynamaya hazır olduğunu ifade etti. Bu yıl Türkiye tarafından Doğu Akdeniz'de izinsiz sondaj faaliyeti gerçekleştirilmedi.
Gözler, Borrell’in “Türkiye-AB ilişkileri” raporunda
Türkiye, 3 Ekim 2005’ten bu yana Avrupa Birliği ile katılım müzakerelerini sürdürüyor. Ancak son zamanlarda özellikle AB değerleri, hukuk, demokrasi ve yargı bağımsızlığı alanlarındaki görüş ayrılıkları nedeniyle, Brüksel ve Ankara arasındaki müzakereler dondu.
Avrupa Konseyi, AB Komisyonu Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’den, AB-Türkiye ilişkilerinin durumu hakkında Avrupa Konseyi'ne bir rapor hazırlamasını istedi. Borrell’in raporunu Aralık zirvesinden önce açıklaması bekleniyor.