AB liderleri, Gazze'deki insani durumun kötüleşmesine ilişkin "kaygılarını" dile getirerek, insani ihtiyaçlara yanıt vermek için "insani koridorlar ve aralar" oluşturulması çağrısında bulundu
Brüksel'deki zirvede bir araya gelen Avrupalı liderler, uzun tartışmaların ardından üzerinde uzlaştıkları 19 maddelik sonuç bildirisinde, AB'nin yakında bir "uluslararası barış konferansı" düzenlemesinden yana olduklarının da altını çizdi.
Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e düzenlediği saldırıdan bu yana ilk kez yüz yüze toplanan AB liderleri, “AB’nin bu çoklu krizlerle başa çıkabilme kapasitesini gösterme ve ortak tavır belirleme” hedefiyle Brüksel’de bir araya geldi.
Zirvenin en önemli gündem maddesi, AB liderlerinin, İsrail ve Filistin sorunu konusunda ortak bir tutum belirlemesi oldu. Gazze’de yaşanan insani durumun daha da ağırlaşmaması ve yardımların Gazze'ye geçişine olanak sağlamak için "insani bir ateşkes" çağrısı yapma üzerinde tartışmalar yoğunlaştı.
AB zirvesinde, İsrail-Hamas savaşı, Ukrayna’ya destek ve AB Bütçesi konularında tam bir bölünme yaşandı. AB Konsey binasının girişinde bu görüş ayrılıklarını açıkça dile getiren liderler, zirvenin ilk gününde en çok İsrail-Filistin krizi üzerinde görüş ayrılığı yaşadı.
Your browser doesn’t support HTML5
Hamas’ın 7 Ekim saldırılarının ardından İsrail ordusunun Gazze’ye yönelik abluka ve bombardımanı sürerken toplanan AB liderleri, Hamas'ın İsrail'e yönelik saldırısını “güçlü bir şekilde” kınadı ancak bunun ötesinde tüm ayrıntılarda ortak bir dil bulmakta zorlandı. Bazı liderler, İsrail'in “meşru müdafaa” hakkını vurgularken, bazıları da “Filistinli sivillerle ilgili endişelerin ön plana çıkarılmasını” istedi. Liderler, “çatışmalar arasında insani molalar verilerek insani yardımın akmasına olanak verilmesi” ya da “topyekun bir ateşkes çağrısı mı yapılsın” soruları üzerinde bölündü.
Lüksemburg Başbakanı Xavier Bettel, zirve öncesi bir araya gelen merkez parti liderlerinin geleneksel toplantısında, AB’nin krizler karşısında yaşadığı güçlüğü, “itfaiyeci rolü oynamaya çalışıyoruz, ancak neredeyse her yerde yangınlar başlıyor” diye tanımladı.
İlgili Haberler Macron’un tartışılan Ortadoğu gezisi: “Hamas’a karşı IŞİD koalisyonu” önerisi ölü mü doğdu?“İnsani ara” mı, “topyekun ateşkes” mi?
İsrail’i destekleyen başkentler, insani yardım için ateşkes çağrısının “fazla Filistin yanlısı” bir tavır olacağını savunurken, Gazze’deki insani drama göz yummak istemeyen başkentler de, topyekun ateşkese gidilmezse yaşanacak ağır trajediler ve çatışmaların bölgeye yayılma riskinden söz etti.
Fransa, Hollanda, İspanya, Portekiz, Belçika ve İrlanda gibi ülkeler, Birleşmiş Milletler'in insani nedenlerden dolayı çatışmaya son verilmesi yönündeki çağrılarını onayladı.
Ancak Almanya, Çek Cumhuriyeti ve Avusturya gibi ülkeler de böyle bir tedbirin İsrail'in kendisini savunma yeteneğini engelleyebileceğini ve Hamas'ın yeniden toparlanmasına yol açabileceğini öne sürerek direndiler.
AB içinde İsrail devletini en güçlü savunan isimlerden Avusturya Başbakanı Karl Nehammer ile birlikte, zirveden bir gün önce İsrail'i ziyaret eden Çek Cumhuriyeti Başbakanı Petr Fiala, zirvede "terör eylemini kimin yaptığının ve savaşı kimin başlattığını unutmamamız gerekir" dedi.
Karşı grubun başını çeken AB dönem Başkanı İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ise, “Gazze şeridinde tanık olduğumuz görüntüler ve acılar kabul edilemez. Derhal insani amaçlı ateşkes ilan edilmelidir” görüşünü savundu.
Yaşanan uzun tartışmaların ardından zirvenin nihai bildirisinde liderler, "Gazze'de kötüleşen insani durumdan duyduğu derin endişeyi" dile getirerek, "Sürekli, hızlı, güvenli ve engelsiz insani erişim ve yardımın; insani koridorlar ve duraklatmalar (ara verme) da dahil olmak üzere, gerekli tüm önlemler yoluyla ihtiyaç sahiplerine ulaşması" çağrısında bulundu.
Liderlerin bildiride yer almasını istediği "duraklatmalar" kelimesi, ‘resmi bir ateşkesten’ çok, ‘rehinelerin serbest bırakılması veya yardım konvoyları gibi misyonlar için verilen mücadelelerde kısa aralar verilmesi’ anlamına geliyor.
Bildiride ayrıca, “en kısa zamanda bir uluslararası barış konferansı düzenlenmesi” ifadesi de yer aldı.
Uluslararası hukuk ihlali tartışması
AB Dış İlişkilerden Sorumlu Yüksek Komiseri Josep Borrell ve AB Konseyi Başkanı Charles Michel, zirve öncesinde, İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) gibi STK’ların da görüşü doğrultusunda, “Gazze'ye yönelik topyekun abluka ve sivil altyapıya yönelik saldırıların şimdiden uluslararası hukuka aykırı olduğunu” dile getirdi.
Zirveye katılan Belçika Başbakanı Alexander De Croo da, İsrail'i “açlık çeken Gazze halkı” konusunda uyardı. De Croo, "İsrail'in harekete geçme ve gelecekteki saldırıları önleme hakkı var. Ama bu hiçbir zaman bütün bir bölgeyi bloke etmenin, insani yardımın bloke edilmesinin bahanesi olamaz. Bir nüfusu açlığa mahkum etmek için bir mazeret olamaz” dedi.
Ancak Almanya Başbakanı Olaf Scholz, "İsrail, son derece insani ilkelerin yön verdiği demokratik bir devlettir ve bu nedenle İsrail ordusunun yaptığı her şeyde uluslararası hukuktan kaynaklanan kurallara saygı göstereceğine emin olabiliriz. Buna hiç şüphem yok" diyerek, Borrell ve Michel’in görüşlerinin tam tersini savundu.
“Ukrayna unutuluyor” kaygısı
AB liderlerinin savaş uzadıkça üzerinde daha çok görüş ayrılığı yaşadığı bir başka konu da kış koşulları yaklaşırken, Ukrayna’nın Rusya’ya direnebilmesi için yardımların artırılması konusu oldu. Bazı liderler ve diplomatlar, Ortadoğu'daki yeni kriz nedeniyle Ukrayna'nın artık Batı'dan, özellikle de ABD'den aynı siyasi ilgiyi ve kaynakları almakta zorlanabileceği yönündeki korkularını dile getirdi.
Avrupa Parlamentosu Başkanı Roberta Metsola, "İsrail ve Filistin'deki durum dikkatimizi Ukrayna'dan uzaklaştırmamalı çünkü Putin'in istediği tam da bu" diyerek Avrupalı liderleri uyardı.
Ancak, daha zirve başlamadan, Çarşamba günü yemin ederek resmen göreve başlayan Slovakya’nın yeni popülist Başbakanı Robert Fico, daha katıldığı ilk AB zirvesinde, “Ukrayna'ya yeni askeri yardım sağlamayacağını ya da Rusya'ya karşı ek yaptırımları onaylamayacağını” söyleyerek korkuları daha da artırdı.
Fico’yu Rusya’ya yakınlığı ile bilinen AB’nin diğer popülist lideri Macaristan Başbakanı Victor Orban izledi. Orban da, göç konusunu gündeme getirmek isteyen AB yönetiminin, göçmenlerin paylaşılması projesine de karşı çıkarak, "Terör eylemleri ile göç arasında çok açık bir bağlantı görüyorum. Göçü destekleyenler aynı zamanda terörü de destekliyor” diye konuştu.
AB yönetimin hazırladığı “göçmenlerin her ülkenin nüfusuna göre pay edilmesi ve kendi payındaki göçmenleri almayı kabul etmeyen ülkelerinse, diğerlerine mülteci başına 25 bin Euro ödemesini” öngören düzenlemeye karşı çıkmaya devam etti.
Komisyonun Haziran ayında göç yönetimi için 15 milyar Euro yeni bütçe talep etmesini eleştiren Viktor Orban, "Bu tür bir politikayı desteklemiyoruz, göçmenlere para vermek istemiyoruz" diyerek bu projeyi de desteklemeyeceğini açıkça ifade etti. Budapeşte, Ukrayna’ya destek için, Avrupa Barış Fonu'na 500 milyon Euroluk yeni bir dilimin ödenmesini de engelliyor.
Pekin’de 17 Ekim'de yapılan bir toplantıda, Rusya lideri Vladimir Putin'le el sıkışan ve Avrupa Barış Fonu’ndan Ukrayna’ya 500 milyon ek ödenek gitmesini veto eden Orban, Avrupalı liderlerin öfkeli eleştirilerine, "Ruslarla tüm iletişim hatlarını açık tutuyoruz. Aksi takdirde barış şansı kalmayacak. Bu bir stratejidir, bundan da gurur duyuyoruz" diye yanıtladı.
Estonya Başbakanı Kaja Kallas, “Budapeşte giderek yüzleşmemiz gereken daha büyük bir sorun haline geliyor” diyerek bu yanıtı eleştirdi.