Türkiye ile Avrupa Birliği arasında son zamanlarda yaşanan gerilim, Türkiye’de idam cezasının tekrar gündeme gelmesinin de etkisiyle ciddi boyutlara ulaştı.
Geçtiğimiz günlerde Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz’un “İdam geri gelirse, AB müzakereleri durur” açıklamasını yapması Türkiye’de sert tepkiyle karşılanmıştı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Schulz’un bu açıklamasının ardından AB’ye üyelik müzakerelerinin referanduma götürülebileceğini ifade etmişti.
AB ile yaşanan bu gerilimin sebeplerini ve bundan sonraki süreçte neler olacağını sorduğumuz Bahçeşehir Üniversitesi Avrupa Birliği İlişkileri Uzmanı Doç. Dr. Selcen Öner, Kıbrıs sorunu nedeniyle Türkiye ile AB arasında siyasi zorluklar devam etse de AB’ye üyelik için ciddi adımlar atıldığını ve stratejik anlamda bir işbirliğinin söz konusu olduğunun altını çizdi.
Avrupa Birliği İlişkileri Uzmanı Doç. Dr. Selcen Öner, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye ile AB ilişkilerinin gerilmeye başladığını kaydetti. AB’nin darbe girişiminin ardından destek mesajlarını, Türkiye’nin çok yeterli bulmadığını ifade eden Öner’e göre, özellikle son zamanlarda telaffuz edilen idam cezasının geri gelmesi konusu ilişkileri kopma noktasına getirdi.
Doç. Dr. Selcen Öner, ”Basın ve ifade özgürlüğü konusundaki son gelişmeler, AB tarafından çok ciddi eleştirilerle karşılaştı ve bunun üzerine Türkiye’den sert tepkiler gelmeye başladı. Ben kırılma noktasının idam cezası tartışmalarının olduğunu düşünüyorum. İdam cezasının gelmesi durumunda sadece AB ile müzakerelerin kesilmesi değil, Avrupa Konseyi üyeliğinin askıya alınması da söz konusu olabilir. Bu ciddi bir tehdit,” dedi.
Peki, bu gerilim Türkiye-AB arasındaki ilişkilerin tamamen kopmasına neden olabilir mi? AB, Türkiye’yi gözden çıkarır mı?
Avrupa Birliği İlişkileri Uzmanı Doç. Dr. Selcen Öner’e göre, iki tarafın da karşılıklı bir bağımlılığı sözkonusu ve bundan dolayı ilişkilerin kolay kolay bir tarafa atılması kolay değil.
“AB, Türkiye’nin birinci ticari ortağı, AB tarafından da Türkiye beşinci ticari ortağı. Doğrudan yabancı yatırımın Türkiye’de yüzde 70’e yakını AB ülkelerinden geliyor. Bu anlamda ve mülteci krizinin çözümü konusunda karşılıklı bir bağımlılık söz konusu.”
Doç. Dr. Selcen Öner’e göre, geçtiğimiz günlerde yapılan AB Dışişleri Bakanları toplantısında, Avusturya hariç tüm ülkelerin Türkiye'nin üyelik müzakerelerinin devam etmesi gerektiğini söylemesi şu anlama geliyor: “Herşeye rağmen AB, Türkiye ile ilişkilerini kesmek istemiyor ve bütün bu zorluklara rağmen müzakerelerin devam etmesini istiyor.”
Vize muafiyeti konusunun, Aralık 2013’ten itibaren Geri Kabul Anlaşması ile birbirine karşılıklı şartlılık ilkesine dayandırılarak ortaya konulduğunu belirten Bahçeşehir Üniversitesi Avrupa Birliği İlişkileri Uzmanı Doç. Dr. Selcen Öner, “Vize muafiyeti için Türkiye’nin önüne bazı kriterler konuldu ve Türkiye buna yönelik ciddi adımlar attı. Burada en önemli kırılma noktası, terörün tanımıyla ilgili bir tıkanıklığın olması ve kişisel verilerin korunmasıyla ilgili düzenlemeler. Kriterler bazında ciddi ilerlemeler olmasına rağmen siyasi gerginlik bu sürece de yansıdı. Ben yakın bir zamanda vize serbestisi olacağını düşünmüyorum ama iplerin de tamamen kopartılacağına inanmıyorum,” dedi.