Irak’ta iki gün arka arkaya düzenlenen bombalı saldırıların yankıları sürüyor. Başmakalesinde bu konuya yer veren New York Times gazetesi, saldırıların Iraklılar üzerinde moral bozucu etkisi olduğunu yazıyor:
"Başkan Bush’un, saldırıları teröristlerin çaresizliğine bağlaması, inandırıcı sayılmaz. Artan can kayıpları, Iraklıların sabrını zorluyor. Bu durum Iraklıların, ülkede asayişin sağlanması için Amerikan birliklerine yardımcı olması beklenen, yerel güvenlik güçlerine katılmasını da güçleştiriyor. Amerika, askerlerini Iraklılardan soğutmamak için, halkın içinde tutmaya zorluyor. Ancak yeni saldırılar karşısında, aksi yönde baskıların artması kaçınılmaz olacak. Teröristlerce kolay hedef olarak görülen, uluslararası yardım örgütleriyse, personelini güvenli olmayan bir kentte tutmak istemiyor. Durum böyle devam ederse, Irak’taki Amerikan varlığı, beklenenden daha uzun ve daha güç bir hal alacak."
Gazete aynı zamanda yardım örgütleri olmadan, Irak halkının kendi ayakları üzerinde durmasının gerçekçi olmadığını savunuyor. Christian Science Monitor gazetesiyse, Kızılhaç merkezine ve El Reşid oteline düzenlenen saldırıların, teröristlerin çaresizliğini gösterdiği görüşünde:
"Irak her gün daha fazla istikrara kavuşuyor ve bu ülkeye yönelik uluslararası destek artıyor. Bunun aksini kanıtlamaya çalışan teröristlerse, çaresizlik içinde sembolik hedeflere saldırmayı sürdürüyorlar. Kendimizi kandırmayalım. Son saldırılar, Iraklıların değil, dünya kamuoyunun, özellikle de Amerikalıların aklını çelmeye yönelik. Iraklılar ne Geçici Hükümet Konseyi’ne, ne de Amerikan önderliğindeki çok uluslu güce karşı çıkıyor."
Christian Science Monitor, Güvenlik Konseyi kararı ve Madrid Konferansı’da elde edilen yardım sözüyle, Amerika’nın Irak politikasının daha fazla destek bulduğunu kaydederken, Irak’ın ekonomik olarak toparlanması gerektiğinin de altını çiziyor:
"Çok yakında Amerikan Kongresi Irak’a ödenek ayırma kararı alacak. Bir sonraki adımsa, Irak’ın Saddam Hüseyin zamanında aldığı ve 120 milyar doları aşan dış borcun yeniden görüşülmesi olmalı. Irak’ın yeni bir ekonomik hamle yapabilmesi, mevcut yıllık gelirinin sekiz katı olan bu borcun, silinmese bile uzun vadeye yayılmasına bağlı. Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Almanya’nın ekonomik batağa sürüklenmesi gibi bir hata, Irak’ta yinelenmemeli. Bu yeni bir diktatörlüğün yolunu açacağı gibi, büyük olasılıkla teröristlerin amacına da hizmet edecektir."
Washington Post gazetesindeki bir makaleyse, Rusya’daki demokratik uygulamaları sorguluyor. Rus Petrol Şirketi Yukos’un başkanı Mihail Hodorkovski’nin kısa bir süre önce tutuklanmasının, siyasi amaçlı olduğunu savunan gazete, bu durumu Kremlin’in özel mülk ve kapitalizm kavramlarına karşı, yeni yaklaşımı olarak tanımlıyor. Gazete, Rusya’da demokrasinin korunmasının, Amerika’nın çıkarına olduğunu da ekliyor:
"Rusya Cumhurbaşkanı Putin herkesin, sahip olduğu servet miktarı gözetilmeksizin, yasalar önünde eşit olduğunu söyledi. Eğer zengin Rus işadamları, son on yıl içinde topladıkları servetin hesabını vermeye zorlansaydı, çok daha fazla kişinin tutuklanması gerekiyordu. Mihail Hodorkovski, Rusya’daki çoğu rakibinden daha şeffaf bir sistem kurdu. Servetinin karanlık yönleri bulunmasına rağmen, Rusya’nın ilk gerçek kapitalist girişimcisi sayılabilir. Siyasi partilere, ve özellikle Putin aleyhtarı partilere, açık olarak bağışta bulunması da, bunun bir göstergesi. Hodorkovski’nin tutuklanması, hiç kimsenin Kremlin’in siyasi kaprislerinden ve keyfi soruşturmalarından muaf olmadığını, açıkça ortaya koyuyor."