Amerikan hükümetinin görüşlerini yansıtan 6 Aralık tarihli yorum:
Avrupa Birliği’ne üye 15 ülkenin liderleri 12 Aralık’ta şu andaki dönem başkanı Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da bir zirve toplantısı yapacak. Zirvede karara bağlanması gereken konulardan biri, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girişi konusunda müzakereler için bir tarih belirlenmesi.
Amerika Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz’in söylediği gibi, “Avrupa Birliği’ne kimlerin üye olacağı konusunda karar vermek Avrupalılara düşer. Ancak tarihi deneyimler, Türkiye’ye kucak açan bir Avrupa Birliği’nin daha güçlü, daha güvenli ve çeşitlilik açısından şimdikinden daha zengin olacağını göstermektedir.”
Türkiye, 40 yıl süren Soğuk Savaş döneminde önde gelen bir NATO müttefikiydi. 1990 yılında Saddam Hüseyin Kuveyt’i istila ettiği zaman Türkiye, Körfez Savaşı’nda son derece önemli rol oynadı. Irak’ın yenilgiye uğratılmasından sonra Türkiye, savaşta mülteci durumuna düşen yüzbinlerce Iraklı Kürt’ün Kuzey Irak’taki yerlerine dönmelerini sağlayan yardım operasyonunu destekledi.
11 Eylül 2001’de Amerika terörist saldırılara hedef olduğu zaman Türkiye koşulsuz destek sağladı, üslerini açtı, hava sahasından geçiş izni verdi ve Afganistan’a asker gönderdi. Türkiye, Afganistan'ın başkenti Kabil ve çevresinde güvenliği sağlayan uluslararası gücün komutasını üstlendi.
Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz, Türkiye’nin “Nüfusunun çoğunluğu Müslüman olup, özgürlük, laiklik ve demokrasi ideallerini gerçekleştirmek için çabalayan ülkelere değerli bir örnek olduğunu” söyledi.
Wolfowitz, “Türkiye özgürlüğe ve liderlerini seçim sandığı yoluyla değiştirmeye inanmış bir ülkedir” diyerek devam etti. Son zamanda Avrupa Birliği’nin beklediği gibi anayasal reformların yapıldığı Türkiye’de basın özgürlüğünü koruyan yasalar da güçlendirildi.
Türkiye’de son seçimle iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi ülkenin laik hükümet geleneğini desteklediğini açıkça belirtiyor. Amerika Savunma Bakan Yardımcısının söylediği gibi, “Bu son seçimde Türk seçmeni, kendisini temsil edecek insanların sorumluluk sahibi ve hesap vermeye hazır olması beklentisiyle oy kullandı. Bazılarının korktuğu gibi dine siyasi kimlik vermek kimsenin aklından geçmiyordu.”
Şimdiye kadar Müslüman kimliğiyle tanınan Adalet ve Kalkınma Partisi aynı zamanda Türkiye’nin geleceğinin Avrupa’da olduğuna inandığını açıkladı ve bu partinin kurduğu hükümet de işbaşına geldiği gündenberi bu inanç doğrultusunda adımlar atıyor. AK Parti ve hükümet, Türkiye’de demokrasinin temeli olan din ve devletin birbirinden ayrı tutulmasını desteklediğini tekrar tekrar belirtti.
Amerika Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz’in söylediği gibi, yeni hükümet bu tutumunu sürdürdüğü takdirde AK Parti, Avrupa veya dünyanın başka yerlerinde dine inançla hoşgörüyü, din özgürlüğünü ve dinle devletin birbirinden ayrı tutulmasını bir arada kabul edip benimseyen diğer siyasi partilerden farklı olmayacaktır. Bu durumda, o partilerden nasıl korku duyulmuyorsa, AK Parti’den de korkmak için sebep olamaz.
Yine Wolfowitz’in belirttiği gibi, “Türkiye’nin başarısı, dünyadaki 1 milyon 200 milyon Müslümana, teröristlerin izlediği tahrip ve çaresizlik yoluna kıyasla çok daha iyi bir tercihin mevcut olduğunu, açık, özgür ve refah içinde bir topluma kavuşmanın yararlarının dünyada herkes için olduğu gibi Müslümanlar için de geçerli olduğunu kanıtlayacaktır.”