Ankara’da balyoz harekatı tutuklamalaryla ilgili zirve yapılıyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ile Çankaya köşkünde biraraya gelecek.
Eski Kuzey Deniz Saha Komutanı emekli Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütçü ile biri muvazzaf üçü emekli asker dün İstanbul’da çıkarıldıkları mahkemede tutuklandı.
Daha önce de soruşturma çerçevesinde mahkemeye sevkedilen 13 emekli ve muvazzaf subaydan 7’si tutuklanmıştı.
Yargıç karşısına çıkarılan Tümamiral Ramazan Cem Gündeniz, Tuğamiral Aziz Çakmak, emekli Tuğgeneral Mehmet Kaya Varol, emekli Tümamiral Ali Deniz Kutluk, emekli Tümamiral Özer Karabulut ve emekli kurmay Albay Ümit Öcan ile emekli Kurmay Albay Ali İhsan Çuharoğlu’nun tutuklanmasına karar verildi.
Mahkemeye sevkedilen 13 kişiden altısı ise serbest bırakıldı.
Türkiye’de darbe planı iddialarıyla ilgili olarak aralarında emekli kuvvet komutanlarını da bulunduğu birçok subay hakkında soruşturma açılması siyasi deprem olarak niteleniyor.
Bahçeşehir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden Cengiz Aktar, Türkiye’de, ordunun, 1960 yılından bu yana 4 kez hükümet değiştirdiğini hatırlatıyor ve “askerlerin şimdiye kadar dokunulmazlıkları olduğunu” sandıklarını söylüyor.
Doçent Dr. Cengiz Aktar, emekli de olsalar aralarında orgenerallerin de bulunduğu yüksek rütbeli subayların toplu halde tutuklanmasını tarihi bir olay olarak niteliyor ve Türkiye’nin böyle bir olaya ilk kez tanık olduğunu vurguluyor. Sorgu ve tutuklamaları ordunun siyasetten çıkarılması olarak niteleyen Cengiz Aktar 70 ve 80’li yıllarda İspanya, Yunanistan ve Portekiz’in benzeri olaylara sahne olduğunu tanık olduğunu söylüyor.
Tutuklamalar toplumun her kesimi tarafından olumlu karşılanmadı. Hem Cumhuriyet Halk Partisi hem de Milliyetçi Hareket Partisi operasyonlara tepki gösterdi.
Köşe yazarı Nuray Mert, ülkedeki kutuplaşmanın yargıya da yansıdığını, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığının artık kamuoyunda tartışılmaya başladığını söylüyor.
Kutuplaşmanın ülkeyi hükümet ve hükümet karşıtı olmak üzere ikiye böldüğünü ileri süren Mert, bölünmeden yargının da etkilendiğini ve siyasi ortamın ülkeyi hiçbir soruna çözüm bulunamayacak bir hale getirdiğini söylüyor.
Yerli ve yabancı siyasal gözlemcilere göre, yargının bağımsızlığıyla ilgili ilk şüpheler Ergenekon soruşturması sırasında başladı. Soruşturmayı başta memnunlukla karşılayan çevreler bile tutuklanan kişilerin sayısı yüzleri aşınca durumdan şüphelenmeye başladı. Daha sonra hükümetin on binlerce kişinin telefonunu dinlediğinin öğrenilmesi ve Erzincan’daki tarikat soruşturmasıyla ilgili gelişmeler laik ve dinci çevreler arasındaki gerginliği arttırdı.
Başbakan Tayyip Erdoğan yargıda reformda kararlı olduğunu söylüyor ve reform planı Avrupa Birliği tarafından da destekleniyor.
Ancak çeşitli çevrelere göre, hükümetin gerçek amacı, yargı reformu kisvesi altında kuvvet dengesini değiştirerek dincilerin önlerinde son engel olarak gördüğü orduyu etkisiz hale getirmek.
Köşe yazarı Nuray Mert, demokratik rejimlerde yasama, yürütme ve yargı organları arasındaki dengenin güçler ayrılığı olarak bilindiğini hatırlatıyor ve hükümetin yargıya müdahale ederek dengeyi kendi lehine değiştirmeye çalışmasının gayri meşru olduğunu ileri sürüyor.
Siyasi bilimler uzmanı Cengiz Aktar, yargı reformu konusunda referandum yapılsa da sonucunun anlamsız olacağını savunuyor.
Aktar, referandumun esasında hükümetle ilgili olacağını, sorunun özüne yine inilemeyeceğini savunuyor.
Barkey: 'Washington Türkiye'de İstikrar ve Demokrasi İstiyor'
Bu konuda Lehigh Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü profesörlerinden ve aynı zamanda Washington’daki Carnegie Uluslararası Barış Vakfı Ortadoğu Programı uzmanlarından Henri Barkey’nin görüşlerini aldık.
Alparslan Esmer’in Henri Barkey’le yaptığı söyleşinin tamamını, sağ üst köşedeki .mp3 linkine tıklayarak dinleyebilirsiniz.