New York Times, 11 Eylül saldırılarından dolayı yargılanan tek sanık Zekeriya Musavi’nin ömür boyu hapis cezasına çarptırılmasını doğru bir karar olarak değerlendiriyor. Musavi davasının adil ve kurallara uygun görüldüğünü vurgulayan gazete, haklarında hiçbir suçlama bulunmadan yıllardır Guantanamo üssünde tutulan yüzlerce kişinin durumuna da dikkat çekiyor:
"Adaleti hızlı, kolay ve kaba güçle sağlamanın acı meyveleri Guantanamo üssünde kendini gösteriyor. Artık, oradaki insanların bir çoğunun tamamen kötü bir zamanda dünyanın en kötü yerinde bulunan şanssız insanlar olduğu anlaşıldı. İçlerinde canice eylemler düzenleyenler varsa bile, bu insanlar, içinde bulundukları konum nedeniyle yargılanamıyor. Bu insanların orada tutulması bile, onları tutuklayan ülkenin ismini lekeliyor."
USA Today de, Musavi davasından çıkan kararı, Amerika’nın en kötü düşmanlarına karşı bile adil davrandığının bir kanıtı olarak değerlendiriyor. Yapılan yorumda, Musavi’ye idam cezası yerine ömür boyu hapis cezası verilmesi, aklın duygulara karşı zaferi olarak değerlendiriliyor:
"Bu dava, teröristlerin bile normal yargı sistemi içinde yargılanabileceğini ve Amerika’nın ideallerini kaybetmeden teröre karşı güçlü bir şekilde mücadele verebileceğini gösterdi. Kocası, hava korsanları tarafından kaçırıldıktan sonra Pentagon’a çarptırılan uçakta ölen Rosemarry Dillard, verilen kararın önemini en iyi ifade eden kişiydi. Dillard, karar açıklandıktan sonra, “Musavi gibi bir şeytana bile saygıyla yaklaşmak, bizi daha büyük ve daha iyi insanlar haline getirir; daha iyi bir toplum olmamıza katkıda bulunur” diye konuştu."
Washington Post, Bush yönetiminin Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’e destek vermeye devam etmesini eleştiriyor ve diktatör olarak tanımladığı Mübarek’in politikaları nedeniyle Mısır’da İslamcıların yükselişe geçtiğini savunuyor. Gazete, Mübarek’in dış baskılar nedeniyle reform vaadinde bulunduğunu hatırlatıyor ancak baskıların azalması üzerine bombalı saldırıları bahane ederek olağanüstü hal uygulamasını uzattığını kaydediyor:
"Son bombalı saldırılar, Mübarek’e, baskıları artırması için mükemmel bir fırsat verdi. Ancak Mübarek, bombalı saldırılar gerçekleşmeden önce de olağanüstü halin uzatılmasını planlıyordu. Peki ama bu durumda Washington niçin Mübarek’e yılda 2 milyar Dolar vermeyi sürdürüyor? Elbette Mısır’ın diğer alternatif yerine Hüsnü Mübarek tarafından yönetilmesi, daha tercih edilir bir durumdur. Ancak yönetim ve Kongre, Mısır’a gerçekten yardım etmek istiyorsa, özgürlüğü savunanları yargılayan çürümüş bir rejime değil, Mısır’daki sivil toplum örgütlerine ve demokratik reformculara destek vermelidir."
Boston Globe, Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales’in ülkedeki doğal gaz tesislerini kamulaştırma kararını mercek altına alıyor ve Bush yönetimini Latin Amerika’da yükselen popülist ve milliyetçi yönetimlere karşı soğuk savaş mantığıyla harekete geçmemesi konusunda uyarıyor. Kamulaştırma kararından esas olarak Bolivya’da faaliyet gösteren Brezilyalı ve İspanyol firmaların etkileneceğini hatırlatan gazete, Morales’in asıl amacının da bu firmaları ülkeden çıkarmak değil, kendi koşullarını kabul etmeye zorlamak olduğunu yazıyor:
"Bu, esas olarak Bolivya ile Brezilya arasındaki yerel bir mücadele. Doğal gaz fiyatları üzerinde bile ciddi bir etkisi olmayacak bir karar. Bush ve serbest pazar ekonomisini savunan danışmanları, Morales’in bu kararı açıklamadan önce Fidel Castro ve Venezuela’nın popülist Devlet Başkanı Hugo Chavez’le görüştüğü gerçeğini fazla ciddiye almamalıdır. Bu, belki biraz zor olabilir ama Bush ve ekibi, kimin kazanıp kimin kaybedeceğini serbest pazar kurallarının belirlemesine izin vermelidir."
"Adaleti hızlı, kolay ve kaba güçle sağlamanın acı meyveleri Guantanamo üssünde kendini gösteriyor. Artık, oradaki insanların bir çoğunun tamamen kötü bir zamanda dünyanın en kötü yerinde bulunan şanssız insanlar olduğu anlaşıldı. İçlerinde canice eylemler düzenleyenler varsa bile, bu insanlar, içinde bulundukları konum nedeniyle yargılanamıyor. Bu insanların orada tutulması bile, onları tutuklayan ülkenin ismini lekeliyor."
USA Today de, Musavi davasından çıkan kararı, Amerika’nın en kötü düşmanlarına karşı bile adil davrandığının bir kanıtı olarak değerlendiriyor. Yapılan yorumda, Musavi’ye idam cezası yerine ömür boyu hapis cezası verilmesi, aklın duygulara karşı zaferi olarak değerlendiriliyor:
"Bu dava, teröristlerin bile normal yargı sistemi içinde yargılanabileceğini ve Amerika’nın ideallerini kaybetmeden teröre karşı güçlü bir şekilde mücadele verebileceğini gösterdi. Kocası, hava korsanları tarafından kaçırıldıktan sonra Pentagon’a çarptırılan uçakta ölen Rosemarry Dillard, verilen kararın önemini en iyi ifade eden kişiydi. Dillard, karar açıklandıktan sonra, “Musavi gibi bir şeytana bile saygıyla yaklaşmak, bizi daha büyük ve daha iyi insanlar haline getirir; daha iyi bir toplum olmamıza katkıda bulunur” diye konuştu."
Washington Post, Bush yönetiminin Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’e destek vermeye devam etmesini eleştiriyor ve diktatör olarak tanımladığı Mübarek’in politikaları nedeniyle Mısır’da İslamcıların yükselişe geçtiğini savunuyor. Gazete, Mübarek’in dış baskılar nedeniyle reform vaadinde bulunduğunu hatırlatıyor ancak baskıların azalması üzerine bombalı saldırıları bahane ederek olağanüstü hal uygulamasını uzattığını kaydediyor:
"Son bombalı saldırılar, Mübarek’e, baskıları artırması için mükemmel bir fırsat verdi. Ancak Mübarek, bombalı saldırılar gerçekleşmeden önce de olağanüstü halin uzatılmasını planlıyordu. Peki ama bu durumda Washington niçin Mübarek’e yılda 2 milyar Dolar vermeyi sürdürüyor? Elbette Mısır’ın diğer alternatif yerine Hüsnü Mübarek tarafından yönetilmesi, daha tercih edilir bir durumdur. Ancak yönetim ve Kongre, Mısır’a gerçekten yardım etmek istiyorsa, özgürlüğü savunanları yargılayan çürümüş bir rejime değil, Mısır’daki sivil toplum örgütlerine ve demokratik reformculara destek vermelidir."
Boston Globe, Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales’in ülkedeki doğal gaz tesislerini kamulaştırma kararını mercek altına alıyor ve Bush yönetimini Latin Amerika’da yükselen popülist ve milliyetçi yönetimlere karşı soğuk savaş mantığıyla harekete geçmemesi konusunda uyarıyor. Kamulaştırma kararından esas olarak Bolivya’da faaliyet gösteren Brezilyalı ve İspanyol firmaların etkileneceğini hatırlatan gazete, Morales’in asıl amacının da bu firmaları ülkeden çıkarmak değil, kendi koşullarını kabul etmeye zorlamak olduğunu yazıyor:
"Bu, esas olarak Bolivya ile Brezilya arasındaki yerel bir mücadele. Doğal gaz fiyatları üzerinde bile ciddi bir etkisi olmayacak bir karar. Bush ve serbest pazar ekonomisini savunan danışmanları, Morales’in bu kararı açıklamadan önce Fidel Castro ve Venezuela’nın popülist Devlet Başkanı Hugo Chavez’le görüştüğü gerçeğini fazla ciddiye almamalıdır. Bu, belki biraz zor olabilir ama Bush ve ekibi, kimin kazanıp kimin kaybedeceğini serbest pazar kurallarının belirlemesine izin vermelidir."